2 Ağustos, en acımasız Arap işgalinin tarihidir. Bağdat, şiddet siyasetinin kullanımına iki örnek sunmuştur; ilki 1958 yazında monarşiye karşı gerçekleştirilen kanlı darbedir. İkincisi ise 2 Ağustos 1990'da Saddam Hüseyin'in Kuveyt Devleti'ni işgal edip Irak'a bağlamaya karar vermesiyle patlak veren savaştır.
İşgalden bir süre önce Bağdat, dönemin Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Sabah el-Ahmed'i Irak’a davet etmişti. Ziyaret sırasında Parlamento Başkanı Sadun Hammadi, ona iki ülke arasındaki “yeni” sınırların haritasını içeren bir belge sundu. Kuveyt açısından Irak’ın kendisi ilhak etmesi bu haritayı kabul etmesinden daha merhametliydi.
Bu iki olay Arap dünyasında tarihin akışını değiştirdi. İlki, iktidarın içeriden gasp edilmesini meşrulaştırdı. İkincisi, egemenliğin, bir halkın tüm tarihinin ve kimliğinin gasp edilmesini meşrulaştırdı.
Saddam Hüseyin, İkinci Dünya Savaşı'ndan itibaren haritaları değiştirmenin yasak olduğunu anlamadı. Bu nedenle saldırı yalnızca Kuveyt'i etkilemedi; aynı zamanda 33 ülkeyi onu kurtarma operasyonuna dahil etti. Irak işgal edildi, Arap dünyası dengesini kaybetti ve kalkınma süreçleri sekteye uğradı. Güçlü Irak ordusunun yerini çeşitli milisler aldı ve kahramanlık gösterileri 1 milyondan fazla ölü ve öncekilere benzer idamlarla sonuçlandı.
Arap dünyası tamamen altüst oldu. Suriyeli Baas Ordusu, Iraklı Baas Ordusu'na karşı savaşa girdi ve İran ilk kez askeri bir güç olarak ortaya çıktı. Sovyetlerin pozisyonu, Irak'ın müttefiki olmaktan seyirci pozisyonuna evrildi. Ancak kurtuluşun ardından Kuveyt, büyük bir Körfez devleti olarak eski statüsüne geri döndü ve hızla canlılığını ve rolünü yeniden kazandı.
Irak'ın Kuveyt'i işgalinin 35. yıldönümünde, önemli bir ders var; o da maceraların beyhudeliği ve kurcalamaların saçmalığıdır. Bu, Saddam’ın, oğullarının, damatlarının ve yüz binlerce insanın ölümüyle, imar ve kalkınma fonlarına ayrılan yüz milyarlarca doların boş yere harcanmasıyla sonuçlandı.
Kuveyt, işgalin etkilerinden hızla kurtuldu ve şimdi Irak'ın da kilit role sahip istikrarlı bir devlet olarak toparlanmaya başladığı görülüyor.
Birkaç hafta önce Kuveyt, nüfusunun 5 milyona ulaşmasını kutladı. Sadun Hammadi'nin haritasını kabul etseydi, şimdi halkını ağırlayacak bir havalimanı olmazdı. İşgalden daha da kötüsü, işgalin dilidir.