Kim kimi yenecek: Yapay zeka mı, insan mı?

Şarku’l Avsat Silikon Vadisi'nden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ne günümüz teknolojisinin ‘devrim niteliğindeki gelişmesinin’ öncüleriyle görüştü

ChatGPT'nin geliştiricisi OpenAI şirketinin genel merkezi önünde bulunan Truva atı heykeli (AFP)
ChatGPT'nin geliştiricisi OpenAI şirketinin genel merkezi önünde bulunan Truva atı heykeli (AFP)
TT

Kim kimi yenecek: Yapay zeka mı, insan mı?

ChatGPT'nin geliştiricisi OpenAI şirketinin genel merkezi önünde bulunan Truva atı heykeli (AFP)
ChatGPT'nin geliştiricisi OpenAI şirketinin genel merkezi önünde bulunan Truva atı heykeli (AFP)

İngilizce de kullanılan ‘LOL!’ ifadesi için ‘kahkaha’ mükemmel bir karşılık olabilir. Dünyaca ünlü İngiliz fütürist Mike Walsh’a, Twitter'ın sahibi Elon Musk'ın yapay zekâ araştırma şirketi OpenAI ve tüm AI laboratuvarlarının ChatGPT 4'ten daha güçlü sistemler geliştirmelerinin ‘derhal ve en az altı aylığına’ durdurulması çağrısıyla ilgili fikrini sorduğumda cevaben bana ‘yüksek sesle güldüğünü’ söyledi.

‘Cool!’ (havalı!) ifadesi ise ilkokul birinci sınıf öğretmeninin anlattıklarıyla gözleri kamaşan 6 yaşındaki bir çocuğun okuldan döndükten sonra ailesiyle konuştuğu İngilizceden bir ifade. Öğretmeni bilgisayarı açmış ve diğer öğrencilerle birlikte ona akıllarına gelen soruları sormalarını istemiş; ChatGPT de bu sorulara doğru yanıtları vermişti. Ancak öğretmen, öğrencilerini bilgisayarı ev ödevlerini yapması için kullanmanın kopya çekmek anlamına geleceğini söylemeyi de ihmal etmemiş.

Bu yaklaşım, bir Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) araştırmacısının, ChatGPT'ye, ödevde kopya çekmek gibi etik sorunlarla ilgili bir laboratuvar sorusu sormasına neden oldu. ChatGPT ise bu soruya aynı zamanda hem ‘doğru’ hem de ‘mükemmel’ yanıtlar verdi. ABD ve tüm dünyada en çok satanlar listesinde yer alan The Algorithmic leader: How to Be Smart When Machines Are Smarter Than You (Algoritmik Lider: Makineler sizden daha akıllı olduğunda nasıl akıllı olunur?) kitabının yazarı Mike Walsh ve onunla yakın bir görüşe sahip olan yatırım devi Sumeru Şirketi Genel Müdürü Abdo George Kadifa, yapay zekanın geliştirilmesinin ertelenmesi talebini, Elon Musk'ın ‘cini şişeden çıkaran eski ortağı Sam Altman'dan geride kalmasına’ bağladılar. Ancak Kadifa, bu düşüncesini açıklarken yeni teknolojiye yatırım yapmakla ilgili gerçek endişelerini yansıtmamayı tercih ettiğini de eklemeyi unutmadı.

Aynı şekilde Şarku’l Avsat’a konuşan ABD Yale Üniversitesi'nden Dr. Steven Shwartz, ünlü ‘Evil Robots, Killer Computers, and Other Myths: The Truth About AI and the Future of Humanity’ (Şeytani Robotlar, Katil Bilgisayarlar ve Diğer Efsaneler: Yapay Zeka ve İnsanlığın Geleceği Hakkındaki Gerçekler) kitabında ‘köprünün altından çok su aktığın’ ve yapay zeka alanındaki ilerlemenin artık durdurulamayacağına inandığını ifade etti.

Yapay zekanın üniversite kurumlarının laboratuvarlarında ulaştığı seviye ve son aylarda hızla insanların günlük hayatına girmeye başlaması, teknoloji bilimlerinde dünyada birinci sırada yer alan MIT’nin Veri, Sistem ve Toplum Bölümü (IDSS) Başkanı Filistin asıllı ABD’li bilim insanı Prof. Dr. Munther Dahleh'e göre ilk atom bombasının üretildiği ‘Manhattan Projesi’ ile aynı ölçüde etkili.

Şarku’l Avsat, Dahleh, Walsh, Kadifa ve Schwartz'ın yanı sıra Danimarka merkezli biyoteknoloji şirketi GenMab'in veri bilimi başkan yardımcısı Hisham Hamadeh, MIT Jameel Topluluğu Direktörü George Richards ve Beyrut Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi ve Majarra CEO'su Abdulsalam Haykal gibi Arap ve ABD’li isimlerle farklı yerlerde oldukları halde sanal bir sohbet ortamı oluşturduğu ayrı ayrı röportajlar gerçekleştirdi.

Hepsi, sadece tüm çalışma alanlarında değil, bildiğimiz kadarıyla insanların yaşamlarında da dönüşüme yol açacak, kimilerinin ‘mucizevi sistemler’ dediği hayranlık uyandıran çalışmalar yürütüyorlar. Her biri kendi bulunduğu yerden ve başlangıç ​​noktasından, ‘aldatmaca’ gibi basit ve kırılgan görünen, yapay zekanın bir gün kendi üreticisi olan insanı yenme olasılığı gibi kaotik soruları yanıtladılar.

MIT'den bir araştırmacı, bir öğrenci olarak ödevinizi yapay zekaya yaptırmasının getireceği ahlaki ve sosyal sorunları açıklaması için ChatGPT'ye bir soru gönderdi. ChatGPT ise bu soruya verdiği yanıtta ev ödevlerinin yapay zekaya yaptırılmasının birkaç olası ahlaki ve sosyal soruna yol açabileceğine dikkati çekerek, bunlardan bazılarını şöyle sıraladı:

1- Etik dışı davranış: Öğrenciler, ödevlerini başkalarına yaptırarak öğrenme sürecini atlama ya da sorumluluklarını yerine getirmeme eğilimi gösterirlerse dersi gerektiği gibi öğrenmeyebilirler. Bu da öğrencinin gerçek anlamda öğrenme deneyiminden yoksun kalmasına neden olabilir.

2- Eşitsizlik: Sadece bazı öğrencilerin yapay zeka teknolojisine erişebileceği düşünüldüğünde, öğrenciler arasında adaletsizlik yaratabilir. Teknolojiye erişimi olmayan öğrenciler, yapay zeka kullanarak ödevlerini yapma avantajına sahip olamazlar, bu da eşitsizlik ve adaletsizlik sorunlarına yol açabilir.

3- Yaratıcılığın azalması: Öğrenciler, ödevlerini yapay zekaya yaptırarak teknolojiye bağımlı hale gelebilirler. Eğer bu teknoloji başarısız olursa ya da kullanılamaz hale gelirse zararlı olabilir.

Yapay zekanın bu yanıtı, ‘hem harika hem de etkileyici bir cevap’ olarak görüldü.

Yıkıcı değişim

Hızla gelişen teknolojiler ve ‘yıkıcı değişim’ (hızlı teknolojik değişimlerin insanların yaşamları üzerindeki etkisiyle ilgili yeni bir bilimsel kavram/disruptive change) çağında, Mike Walsh'ın son kitabı ‘Algoritmik Lider’ liderliği ve kurumları yeniden keşfetmek için umut dolu bir rehber oldu. Walsh, 2009 yılında yayınlanan ‘Futuretainment: Yesterday the World Changed, Now it's Your’ (Futuretainment: Dün Dünya Değişti, Şimdiyse Sen) adlı ilk kitabında akıllı telefonların medya ve pazarlama endüstrisini yeniden şekillendirmedeki etkisini ve sosyal medyanın, dijital etkileyicilerin ve akışlı eğlencenin çok yakında ortaya çıkacağının öngörülmesinden sonra ABD ve uluslararası ödüller kazandığına dikkati çekiyor.

Walsh, 2014 yılında çıkan ‘The Dictionary of Dangerous Ideas’ (Tehlikeli Fikirler Sözlüğü) adlı ikinci kitabında ise mikro uydu ağları, kripto paralar, sürücüsüz arabalar, dronlar ve dijital biyolojideki atılımlarla ilgili bazı tahminler yürütüyor. Bu üç kitap şimdiye kadar Arapça, Almanca, Japonca, Çince, Korece ve Lehçeye çevrildi.

Bugün yapay zekaya giriş yapmak, dokuma tezgahlarının yerini bir günde dokuma makinelerinin yerini alması gibi. Makinelerin gelişiyle dokuma işçileri ayaklandılar ve yeni makineyi parçaladılar. Fakat çok geçmeden, çok geçmeden tek kayıplarının insanları mutsuz eden bir iş olduğunu ve artık çok daha fazla yeni ve farklı iş bulunduğunu anladılar. Sonunda, mesai saatleri rekoru kırdıran otomatik jakarlı dokuma tezgahı, modern bilgisayarların temelini oluşturdu. Mike Walsh, yapay zekanın asıl tehlikesinin sistemlerin kendini fark edip bizi mahvetmesi değil, tam olarak anlamadığımız kötü tasarlanmış platformlara çok fazla karar verme yetkisi verilmesi olduğuna inanıyor.

Turing testi

Sumeru Şirketi Genel Müdürü Kadifa, benzer bir yaklaşımla, kriptografi ve bilişimin ilk öncülerinden Alan Turing'in yapay zekanın insan zekasına yaklaşıp yaklaşmadığını görmek için geliştirdiği, bir bilgisayarın perde arkasına konup sonra birinden perdenin arkasında duran ve bilgisayar olduğunu bilmediği ‘diğer kişiyle’ konuşmasının istendiği testi hatırlattı. Test sırasında bilgisayarın yanıtları eğer bir insan gibi mantıklı geliyorsa, insan zekasına yaklaştığı anlamına geleceği öngörüldü ki veri tabanında ‘300 milyar bit dijitalleştirilmiş bilgi ile 175 milyar dijital ortama ve İngilizce 40 bin sembole’ sahip olan ve tüm bu rakamların ‘endişe değil, kutlama kaynağı olduğu vurgulanan GPT'nin yaptığı da tam olarak bu.

Bu rakamlar astronomik gibi görünse de Şeytani Robotlar, Katil Bilgisayarlar ve Diğer Efsaneler kitabının yazarı ve akıllı teknoloji şirketi Device24'ün kurucu ortağı olan Steve Schwartz, bunların rakamlara nasıl ulaşıldığını açıklarken öncelikle ChatGPT'nin insanlardan daha akıllı olmadığını, fakat daha iyi bir hafızaya sahip olduğunu söyledi.

Schwartz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ChatGPT, üç milyon kitap okuyarak eğitildi. Üç milyon kitap seçiyorlar, ardından ilk kitabı seçerek ChatGPT'ye şöyle söylüyorlar: ‘Tamam, bu kitaptaki ilk kelime ve ChatGPT’nin ikinci kelimeyi beklemesi gerekiyor. Elbette ona doğru cevabı vermeniz için rastgele bir şeyler üretecek ve ardından ona ilk iki kelimeyi ve sonra üçüncü kelimeyi verirsiniz. Yine rastgele bir yanıt gelecektir, ona tekrar doğru yanıtı verin. Tüm kitap böyle böyle tamamladığınız da kitaptaki bir sonraki kelimeye göre üç milyon doğru cevap vermiş olursunuz. Ondan referanslarını değiştirmesini istediğiniz de bir dahaki sefere ChatGPT çok daha iyi bir tahminde bulunacaktır.”

Üç milyon kitabın, bir sonraki kelimenin tahmin edilmesi için eğitilen, internet ve geliştirme ağındaki komut dosyaları olması, gerçekleri bununla öğrenmeniz gerektiğini gösteriyor. Yani, üç milyon kitap okuyarak pek çok gerçeği, İngilizce grameri, kuşların uçabildiğini ve arabaların tekerlekleri olması gibi pek çok kavramı öğrendim demeniz ve sadece bir sonraki kelimeyi tahmin edebilmeniz gerekiyor. Bu, GPT 3, 3.5 ve 4 adı verilen temel teknolojinin ta kendisi. Bu sistemler insanlara pek benzemez. Bundan dolayı akıllara şu soru geliyor; Ne kadarını biliyor ve insan bunun ne kadarını düşünüyor?

Büyük dil modelleri

Dr. Hisham Hamadeh, yapay zekanın gerçekleştirdiği ‘teknolojik sıçramanın’, araştırmalar yaptığı tedavisi olmayan hastalıklarla ilgili farmakolojik bilimlerde çığır açabilecek nitelikte olması karşısında şaşırmadığını ifade etti. Üretken yapay zekayı destekleyen büyük dil modelleri için algoritmaların, 2017 yılında yayınlanan bir Google makalesinde ortaya çıkmaya başladıklarından henüz çok yeni olduklarını söyleyen Dr. Hamadeh, bu algoritmaların geniş çapta yayılmasını sağlayan şeyin, merkezi San Francisco’da olan OpenAI tarafından doğal dilde halka sunulmasıyla erişilebilir hale gelmesi olduğuna dikkati çekti. ChatGPT’nin etik potansiyeli ve sonuçlarının basında yer almasının yanı sıra hemen hemen herkes tarafından soru sormak için ulaşabilir olduğunu belirten Dr. Hamadeh, bunun, halkın bu teknolojiye olan ilgisinin ve farkındalığının artmasına katkıda bulunduğunu vurgulayarak “Bence mesele sadece algoritma değil, aynı zamanda erişilebilirlik” yorumunda bulundu.

Geoffrey E. Hinton ve ekibinin 2012 yılında ImageNet yarışmasını kazanmasından ChatGPT'nin duyurulduğu 2022 sonlarına kadar geçen 10 yılda, bilgi işlem, bulut sistemi altyapısı, algoritmik tasarım ve veri kalitesinde büyük ilerlemeler kaydedildi. Yapay zekanın tüm kurumlarda ve sektörlerde faaliyetleri temelden değiştireceği açıkça görünüyordu. Mike Walsh, 2020 yılı başlarında patlak veren Kovid-19 salgınının, ‘yapay zeka çağının gelişini potansiyel olarak en az on yıl katkıda bulunarak dijital dönüşümün hızlanması için bir itici bir güç’ olduğuna inanıyor.

Schwartz, yapay zekanın ‘bir gün dünyayı ele geçirecek kadar güçlü’ olacağına dair bir endişesi yok. Sam Altman'ın yapay zekanın dünyayı kontrol etmesini sağlayacak bir seviyeye ilerlese bile, bu gelişmeleri bir anda tüm dünyaya sunmaktansa yavaş yavaş ve kademeli olarak sunmanın daha iyi olacağı şeklindeki görüşünü hatırlatan Schwartz, “Bunu yavaş yavaş yaparsak, bu sorunlara çözümler bulabilir ve böylece gerçekten akıllı olmalarını beklemek yerine onları oldukları yere koyabilir, güvenli hale getirebilir ve yavaş yavaş daha iyi hale getirebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

Dr. Hamadeh'e göre ise yapay zeka ile insan arasında yapılan karşılaştırma, bir Ferrari'yi bir traktörle karşılaştırmak gibi. Güç açısından, biri diğerinden daha güçlü olsa da kullanım amacı çok önemli.

Dr. Hamadeh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tarlayı bir Ferrari ile süremezsiniz. Traktör daha büyük bir motora sahip olsa da, bir Ferrari'nin hızını geçmez. Yapay zekanın bu ayrımı yapabilmesi için halen insan aklına ihtiyacı var.”

Sonuçlar ve korkular

Beyrut Amerikan Üniversitesi, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü ve Chicago Üniversitesi'nde eğitim alan ve şu an ABD merkezli teknoloji şirketi Hewlett-Packard (HP) Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Kadifa, teknolojideki herhangi bir büyük atılımın artıları ve eksileri olduğunu kabul ed00iyor. Bunun telif hakkı, bilgilerin kaynağı ve mahremiyet gibi açılardan yasal sonuçları ve örneğin ‘kapalı bir sistem’ olduğu için ChatGPT'deki bilgileri kimin kontrol ettiğiyle ilgili başka sonuçları da olduğunu söyleyen Kadifa, “İnternete yanlış bilgiler girerek verileri çarpıtan kişilerle ilgili bazı güvenlik sorunları olduğu biliniyor. Bu veriler, söz konusu bilgilerin iyi mi kötü mü olduğunu bilmeyen ChatGPT tarafından okunabilir” ifadelerini kullandı.

Yapay zekanın insanların yerini alması ihtimali bugün güçlü bir sorun haline geldi (AFP)

Bu yeni alanın uzmanlar, şu anki mevcut engellerin ve zorlukların aşılacağına inanıyorlar. İnternet ilk kez kullanılamaya başlandığında çoğu insan güvenlik, mahremiyet ve diğer nedenlerden ötürü kredi kartı bilgilerini internete koymaktan korkuyordu. Fakat bu konuda başarılı çözümler bulundu. Artık hiç kimsenin internetin kredi kartları için güvenli mi yoksa güvensiz mi bir yer olduğunu düşünmemesi bunun kanıtı.

Schwartz, ChatGPT ya da diğer yapay zeka platformlarının işleri bu kadar çabuk halletmesiyle ilgili olarak ‘bunun gibi araçlar nedeniyle dezenformasyonun büyük bir sorun olacağını’ öne sürerek “ChatGPT'nin türünün tek örneği olmadığının anlaşılması gerekiyor. Dolayısıyla, ChatGPT'nin üreticisi OpenAI’nin ChatGPT’yi açık kaynak kodlu hale getirmesi halinde, elimizde binlerce benzer araç olduğu kadar yanlış bilgilerle de baş başa kalacağız. Ne yaparsak yapalım, önümüzdeki yıl boyunca tüm internetin bu büyük beyinlerin yarattığı dezenformasyonla kirlendiğini göreceğimize inanıyorum ve bu korkunç olacak” şeklinde konuştu.

ChatGPT'nin ‘yanlış ya da yanıltıcı yanıtları’, siber uzayın neler getirebileceği konusunda daha fazla endişe uyandırıyor. İngilizce olarak ChatGPT'ye ‘dedektif’ kelimesiyle başlayan bir cümle yazıp ona cümleyi bitirmesini söylerseniz, genellikle bir erkek dedektifle tamamlayacaktır. Bu da kadın dedektiflere karşı bir önyargıdır.

Aynı şekilde (yine İngilizce olarak) ‘Müslümanlar...’ yazıp ChatGPT'nin bunu tamamlamasına izin verirseniz, birçok kez ‘teröristler’ gibi bir kelime eklediğini göreceksiniz.

Schwartz ile ‘yanlış bilgi’ ve ‘yanıltıcı içerik’ konusundaki bu ‘büyük korkuyu’ paylaşan Dr. Hamadeh, “Çünkü artık yüzünüzü alıp istediğiniz ses tonunda her şeyi söyletebileceğiniz metin, resim, ses ve hatta video dahil olmak üzere çok gerçekçi sahte içerikler oluşturabiliyorsunuz. Bu çok ürkütücü. ‘Yapay zekâ ile ilgili içeriklerin özgünlüğü’ gibi etik kaygılarla ilgili başka bir endişe daha var. Diyelim ki bir makine ile sanat yapıyorsunuz ve sanatı elle yaptığınızı varsayarak yarışmalara katılmaya çalışıyorsunuz. Bu son derece rahatsız edici” yorumunda bulundu.

Daha tehlikeli ve daha fazla soruyu gündeme getiren bir nokta daha var. Örneğin, bir yapay zeka tıbbi tavsiye vermeye çalışıyorsa, bunu her seferinde kim kontrol ediyor? Bir noktada bunun güvenilebilecek bir kara kutu olduğunu, çünkü son 100 kez doğru cevabı verdiğini ve sonraki 100 kez de yine doğru yanıt vereceğini söyleyebilir miyiz? Nüfusun belirli bir kesimine karşı önyargılı olduğunda ve bu kesime mensup olanları suçlu ya da başarısız insanlar olarak sınıflandırdığında neler olabilir? Şirketinizdeki kişileri işe almak, raporlamak ya da en azından kategorilere ayırmak için yapay zekaya güvenebilir misiniz? Sonuç tatmin edici olmadığında bunun sorumlusu kim olacak? Yapay zeka mı yoksa yapay zekayı kullanan mı?

Yapay zekanın başlıca dezavantajının, ‘gerçek devrimci potansiyeli dikkate alınmadan hayata geçirilmesi olduğunu’ düşünen Mike Walsh, öncülerin genellikle kendilerine yaptıkları şeyin yeniden tasarlanma şansının ne kadar olduğunu sormadan mevcut süreçlerde ve sistemlerde yüzde 10'luk iyileştirmelere odaklandıklarını söyledi.

Sonsuz artılar

Sumeru Şirketi Genel Müdürü Kadifa, bu yeni teknolojinin ‘olumlu ve iyimser tarafında’ yer alarak pek çok yeni iş olanağına ve yeni fikirlere kapıyı aralamasını umduğunu ifade etti. Kadifa, “Gerek eğitim, gerek sağlık gerekse bilim alanlarında olsun, pek çok iyi şey olacak" dedi.

İki, üç ya da on referansa dayalı eski bilimsel kuralların belki de ‘artık geçerli olmayabileceğini’ belirten Kadifa, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Son 500 yıldır, diyelim ki fiziksel, biyolojik ya da kimyasal bir çevreye bakıyor, sonra bir teori ortaya atıyor ve ardından bu teorinin doğru olup olmadığını bulmaya çalışıyordunuz. Tıpkı yerçekimi kuvvetinin kütle çarpı yerçekimi faktörüne eşit olduğunu söylediğinizde yapılması gerektiği gibi. Bu yüzden Isaac Newton yerçekimi yasasına baktığında, temel olarak burada üç faktör olduğunu söyledi. Ardından bazı ölçümler yaptı ve haklı olduğu ortaya çıktı. Bu bilimsel temel, insanları aya, Mars'a ve her yere taşıdı. Ancak üretken yapay zeka ile insan bilgisi katlanarak çok daha olumlu bir ivmeye dönüşecek. Çünkü yapay zeka çağında bilimsel temel sadece birkaç referansa dayandırılamaz. Zira insanların muhtemelen yüzbinlerce ya da daha fazla referansı ve açıklayacak değişkenleri olacaktır. ChatGPT, İngilizcenin nasıl işlediğini 175 milyar referansla açıklıyor. Bu yüzden bilimsel keşiflerde de büyük bir sıçrama bekliyorum.”

Bugün yapay zekaya giriş yapmak, dokuma tezgahlarının yerini bir günde dokuma makinelerinin yerini alması gibi (Adobe Stock)

Mike Walsh, birkaç yıl öncesine kadar çoğu insanın yapay zeka konusunda yaptığı en büyük hatanın, mavi yakalıların çalıştığı misafir karşılama, inşaat ve ulaşım gibi çalışma alanlarına yönelik bir tehdit oluşturacağının ya da bilgi endüstrilerinde ve profesyonel hizmetlerde gerçek bir yıkıma yol açabileceğinin düşünülmesi olduğuna dikkati çekti. Ancak bunun gelecekte yazarlara, avukatlara, muhasebecilere ve bankacılara ihtiyacımız olmayacağı anlamına gelmediğini açıkça belirten Walsh, aksine geçtiğimiz birkaç on yılda teknolojinin üretkenlik kazanımlarından muazzam ölçüde yararlanan bu meslek sahiplerinin, yapay zekanın giderek daha karmaşık hale gelen halleriyle çalışırken insan olarak nereye değer katabileceklerini belirleyip rollerini yeniden keşfetmek için şimdi daha çok çalışmaları gerektiğini vurguladı.

Yararlı zeka

Yapay zeka ile ChatGPT’yi bir birinden ayıran Schwartz, aralarında bir bağlantı varsa, yapay zekanın örneğin, insanlara önceki satın alma tercihlerine göre belirli ürünler sunan Amazon, Netflix ve diğerleri gibi şirketler için ‘özel tavsiye motorlarını’ da kapsadığını belirtti. Aynı zamanda tıbbi teşhis alanında da ChatGPT’nin yapay zekanın kullanıldığına dikkati çeken Schwartz, akıllı telefondaki yüz tanıma teknolojisi, arkadaşlarınızın fotoğraflarının tanınması ve adlarının otomatik olarak konulması gibi teknolojilerin de yapay zekaya dayandığına işaret etti.

ChatGPT'nin üç alanda etkili olacağını düşünen Schwartz, bunları şöyle sıraladı:

“Öncelikle çok daha iyi kişisel asistanlara sahip olacağız. İnsanların kullandığı Alexa ve Siri gibi sistemler çok daha iyi hale gelecek. Müşteri hizmetleri için sohbet robotları da çok daha iyi olacak. İkinci olarak, Google, Bing ve diğerleri gibi arama motorları üzerinde ‘yıllar içinde kademeli olarak geliştikleri’ göz önüne alındığında etkisi büyük olacak. Ancak ChatGPT bunu çok daha iyi hale getirecek. Aynı etki, anahtar kelimeleri aramaya yönelik her türlü uygulamada da görülecek. Üçüncüsü ise genel olarak soru cevaplayan uygulamalar, soru yazıp cevap alabileceğiniz ChatGPT ile daha kapsamlı cevaplar verecek hale gelecekler. Neredeyse içeril üreticiliğiyle ilgili her alanda dördüncü bir kategori olduğunu da söyleyebiliriz. Bir blog yazarıysanız, ChatGPT'den bir blog yazısı yazmasını isteyebilirsiniz. Ya da bir bilgisayar programı yazıyorsanız, ChatGPT yahut benzeri bir araçtan bilgisayar programınız için bir başlangıç ​​noktası oluşturmasını talep edebilirsiniz. ChatGPT'den bir belgeyi özetlemesini isteyebilirsiniz. Tüm bu imkanlar üretkenliği gerçekten artıracaktır.”

Arapların konumu

Peki Araplar yapay zeka ile ilgili gelişmelerin neresindeler? ABD’de yapay zeka alanında çalışanlar, şu anda gerçekleşmekte olan ‘devrim niteliğindeki sıçramayı’, 1940’lı yıllarda ilk atom bombasının üretildiği ‘Manhattan Projesi’ ile aynı görüyorlar.

1970’li yıllarda Beyrut Limanı yetkililerinden, George adında kendi kendini iyi yetiştirmiş Lübnanlı bir babanın oğlu olan Abdo George Kadifa, yapay zekanın Arapça için bir tehdit oluşturduğuna inanıyor. ‘Arapların geniş bir dil modeli oluşturmamaları halinde, tüm Arap geçmişinin etkileneceği’ konusunda uyaran Kadifa, “Arapça dil olarak kültürel açıdan önemli olduğu kadar dini açıdan da önemlidir. Araplar olarak bu devrime katılmalı ve dilimize sahip çıkmalıyız” değerlendirmesinde bulundu. Sorunun para olmadığını düşünen Kadifa, bu konuda elinden geleni kesinlikle yapacağına söz verdi.

MIT Jameel Topluluğu Direktörü George Richards da Jameel ailesi tarafından 1945 yılında Suudi Arabistan'da kurulan kurumun ‘yapay zekanın potansiyelinin gayet iyi farkında olduğunu’, öyle ki dünyanın dört bir yanından insanların sağlığını ve iyi hayata şartlarını önemli ölçüde iyileştirmek amacıyla MIT Jameel Clinic (J-Clinic) bünyesinde yapay zeka araçları geliştirmeye çalıştığını, fakat bu araçların sınırlı kaynaklara ulaşması için ciddi çalışmalara ihtiyacı olduğunu söyledi. Richards, J-Clinic’in İngiliz hayır kurumu Wellcome Trust ile birlikte bu araçları yaymak için ortak hastaneler ağı oluşturma çalışmaları yaptığını da sözlerine ekledi.

Beyrut Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi ve Majarra CEO'su Abdulsalam Haykal ise çalışmaları arasında doğal Arapça dil bilgisi işlemeye odaklanan yapay zeka ve ChatGPT dil modellerinin olduğunu belirtti. Yapay zekayla ilgili düzenlemeler yapılması gerektiğine dikkati çeken Haykal, buna karşın yapay zekayı ‘ilaçlar, nükleer reaktörler, internet ve sosyal medya gibi çok taraflı kullanıma sahip diğer tüm teknolojilerden daha fazla kontrolden çıktığı kıyamet günü senaryosu’ olarak görmediğini vurguladı.

Ancak, yapay zekanın ‘benzersiz müdahaleler gerektirecek benzersiz zorluklar getirdiğini’ söyleyen Haykal, ChatGPT'nin yaygınlaşmasının ve yapay zekanın potansiyelinin daha fazla yatırımın ve yeniliğin önünü açacağına inanıyor. Haykal’a göre bir yandan bu teknoloji mevcut işlevleri ve sistemleri alt üst ederken diğer yandan sayısız insan kendileri ve toplum için yeni fırsatlar oluşturmak amacıyla bu teknolojiyi kullanacaklar.



Nükleer füzyonda büyük atılım: Sınırsız temiz enerjinin önündeki kritik engel aşılıyor

Enerji üretmek için nükleer füzyon reaksiyonu içindeki sıcak plazmanın stabil tutulması gerekiyor (US ITER)
Enerji üretmek için nükleer füzyon reaksiyonu içindeki sıcak plazmanın stabil tutulması gerekiyor (US ITER)
TT

Nükleer füzyonda büyük atılım: Sınırsız temiz enerjinin önündeki kritik engel aşılıyor

Enerji üretmek için nükleer füzyon reaksiyonu içindeki sıcak plazmanın stabil tutulması gerekiyor (US ITER)
Enerji üretmek için nükleer füzyon reaksiyonu içindeki sıcak plazmanın stabil tutulması gerekiyor (US ITER)

Nükleer füzyondan enerji üretmenin önündeki en kritik engellerden ikisi aşıldı ve bilim insanları bunun neredeyse sınırsız temiz enerji üretme yolunda büyük bir ilerleme olduğunu söylüyor.

ABD'li enerji firması General Atomics'ten bir ekip, yeni nesil güç kaynağını donut şeklindeki tokamak reaktörü içinde çalıştırmada "etkili bir noktaya" ulaştı.

Nükleer füzyon, muazzam miktarlarda enerji üretmek için Güneş'te yaşanan doğal süreçleri kopyalar ancak anlamlı bir şekilde çalışması için reaktör içindeki süper sıcak plazmadan yararlanmak gerekirken bunun zor olduğu görülüyor.

En büyük engellerden ikisi, plazmayı yeterince yüksek bir yoğunluk seviyesine çıkarmak ve daha sonra plazmayı yararlı olması için yeterince uzun süre reaktör içinde tutmaktı.

gfbrt
Donut şeklindeki bir odanın hidrojen iyonları arasında nükleer füzyon gerçekleşene kadar aşırı ısıtılmış plazmayı tutacağı ITER cihazının tamamını gösteren bir görsel (ITER)​​​​​

Araştırmacılar, buluşu detaylandıran makalede "Füzyon enerjisi insanlığın nihai enerji kaynağıdır" diye yazdı.

Rapor ettiğimiz çalışma şekli, tüm dünyada birçok füzyon reaktörü tasarımındaki bazı kritik gereksinimleri karşılıyor ve ekonomik bakımdan cazip füzyon enerjisi üretmek için bir çalışma noktasına olası bir kapı açıyor.

"A high-density and high-confinement tokamak plasma regime for fusion energy" (Füzyon enerjisi için yüksek yoğunluklu ve yüksek kısıtlamalı tokamak plazma şekli) başlıklı makale çarşamba günü Nature adlı akademik dergide yayımlandı.

General Atomics'te Siye Ding yönetimindeki araştırma, plazma yoğunluğunu artırmak için Greenwald limiti diye bilinen bir noktanın aşılabileceğini ilk kez gösterdi.

Ekip mıknatıslar ve ağır hidrojen gazı kullanarak süper sıcak plazmayı 2,2 saniye boyunca kaçmadan bu sınırın yüzde 20 üzerinde tuttu.

Deney 1,6 metre yarıçaplı bir tokamak odasında yapıldı ki bu Fransa'da inşa edilmekte olan reaktörün 6,2 metrelik yarıçapından önemli ölçüde daha küçük.

Provence'taki Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör (ITER) projesi, dünyada nükleer füzyon enerjisini önemli bir ölçekte gösteren ilk proje olmayı hedefliyor.

2025'te tamamlanması beklenen 23 bin tonluk ITER Tokamak, plazmayı ısıtmak için gerekenden en az 10 kat daha fazla enerji üretebilecek kapasitede olacak.

Independent Türkçe


Microsoft, Alphabet ve Intel ocak-mart dönemi bilançolarını açıkladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Microsoft, Alphabet ve Intel ocak-mart dönemi bilançolarını açıkladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD'li teknoloji şirketlerinden Microsoft, Alphabet ve Intel'in gelirleri ocak-mart döneminde yükseldi.

Mali takvimde ocak-mart dönemini 3. çeyrek olarak kabul eden Microsoft bilançosunu açıkladı.

Buna göre, şirketin geliri ocak-mart döneminde geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 17 artarak 61,9 milyar dolara çıktı. Microsoft 2023'ün ocak-mart döneminde 52,9 milyar dolarlık gelir elde etmişti.

Şirketin net karı da aynı dönemde yüzde 20 artarak 21,9 milyar dolara yükseldi. Firmanın net karı geçen senenin aynı döneminde 18,3 milyar dolar olmuştu.

Microsoft'un hisse başına karı da bu dönemde 2,45 dolardan 2,94 dolara yükseldi.

- Alphabet temettü dağıtacak

Google'ın ana kuruluşu Alphabet de 2024'ün ilk çeyreğine ilişkin bilançosunu açıkladı.

Buna göre, Alphabet'in yılın ilk çeyreğinde elde ettiği gelir geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 15 artarak 80,5 milyar dolara çıktı. Şirket, 2023'ün ilk çeyreğinde 69,8 milyar dolarlık gelir sağlamıştı.

Şirketin net karı da ilk çeyrekte geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 57 artışla 23,7 milyar dolara ulaştı. Alphabet, geçen yılın ilk çeyreğinde 15,1 milyar dolar net kar elde etmişti.

Firmanın geçen yılın ocak-mart döneminde 1,17 dolar olan hisse başına karı da bu senenin aynı döneminde 1,89 dolara yükseldi.

Alphabet, 10 Haziran 2024 itibarıyla kayıtlı hissedarlarına hisse başına 0,20 dolar nakit temettü dağıtacağını duyurdu. Şirketin, yönetim kurulunun onayına tabi olarak üç ayda bir nakit temettü ödemeyi planladığı aktarıldı.

- Intel
Dünyanın en büyük mikroçip üreticilerinden Intel, 2023'ün ilk çeyreğine ait bilançosunu yayımladı.

Buna göre, şirketin yılın ilk çeyreğinde elde ettiği gelir geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 9 artarak 12,7 milyar dolar oldu. Intel, geçen yılın ocak-mart döneminde 11,7 milyar dolar gelir sağlamıştı.

Intel, yılın ilk çeyreğinde 437 milyon dolarlık net zarar açıkladı. Intel, geçen yılın aynı döneminde 2,8 milyar zarar bildirmişti.

Mikroçip üreticisinin hisse başına zararı da bu dönemde 9 sent olarak hesaplandı. Şirket, geçen yılın ilk çeyreğinde hisse başına 66 sent zarar açıklamıştı.


Google, İsrail anlaşmasını protesto edenleri kovmayı sürdürüyor

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Google, İsrail anlaşmasını protesto edenleri kovmayı sürdürüyor

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Google, İsrail'le yaptığı anlaşmayı protesto eden yaklaşık 20 personeli daha işten çıkardı. Bu gelişme, şirketin CEO'su Sundar Pichai'nin çalışanlara gönderdiği bir notta "karışıklığa sebep veren konular üzerine kavga etmemeleri ya da siyaset tartışmamaları" çağrısında bulunmasından birkaç gün sonra yaşandı.

İşten çıkarmalar, Google'ın geçen hafta İsrail devletiyle yaptığı bulut bilişim sözleşmesini protesto eden 28 çalışanını kovmasının devamı niteliğinde.

Söz konusu personel, Google'ın yürüttüğü soruşturma sonucunda New York ve Kaliforniya eyaletinin Sunnyvale kentindeki ofislerinde protesto düzenledikleri tespit edildikten sonra işten çıkarıldı.

Eylemi organize eden No Tech For Apartheid adlı gruba göre, Sunnyvale'de çalışanlar Google Cloud'un patronu Thomas Kurian'ın ofisine girdi.

Geçen haftaki işten çıkarmaların ardından bir Google sözcüsü, "Protesto düzenleyen az sayıda personel birkaç ofisimize girip çalışmaları aksattı. Diğer personelin çalışmalarını fiziksel olarak engellemek ve tesislerimize erişiminin önüne geçmek politikalarımızın açık bir ihlalidir ve tamamen kabul edilemez bir davranıştır" demişti.

Sözcü, "Şimdiye kadar 28 çalışanın işine son verilmesiyle sonuçlanan bireysel soruşturmaları tamamladık ve gerektiğinde soruşturmaya ve harekete geçmeye devam edeceğiz" diye eklemişti.

Şirket geçen hafta "Soruşturmaya devam edeceğini ve gerektiğinde harekete geçeceğini" belirtmişti.

Konu nedeniyle işten çıkarılan toplam Google çalışanı sayısı, son işten çıkarmalarla birlikte 50'yi aşmış oldu.

No Tech for Apartheid, Google'ın, oturma eylemlerine doğrudan katılmayanlar da dahil çalışanları "ayrım gözetmeksizin" işten çıkardığını iddia etti.

ABD'de Filistin yanlısı protesto dalgası görülüyor ve bu protestoların düzenlendiği yerler arasında Yale ve Columbia gibi üniversite kampüsleri de var.

Google çalışanları, şirketin Nimbus Projesi kapsamında devlet ve orduya bulut bilişim hizmetleri sağlamak üzere İsrail'le yaptığı 1,2 milyar dolarlık sözleşmeyi protesto etti.

Protestolar, 7 Ekim'de Hamas'ın İsraillilere yönelik gerçekleştirdiği ve 1200 kişinin ölümüne yol açan saldırılara misilleme olarak İsrail güçlerinin Gazze'yi istila etmeyi ve masum siviller de dahil binlerce kişiyi öldürmeyi sürdürdüğü bir dönemde gerçekleşti.

No Tech for Apartheid sözcüsü "Şirket muhalefeti bastırmaya, çalışanlarını susturmaya ve onlar üzerindeki gücünü yeniden tesis etmeye çalışıyor" dedi.

Google CEO'su Pichai şirket içi bir notta, teknoloji devinin açıklığının siyaset için değil, işle ilgili konular için geçerli bir güç olduğunu söyledi.

"Harika ürünler yaratmamızı ve harika fikirleri eyleme dönüştürmemizi sağlayan canlı, açık bir tartışma kültürüne sahibiz... Ancak nihayetinde biz bir işyeriyiz ve politikalarımız ve beklentilerimiz açık: Burası bir işletme" dedi.

Independent Türkçe


Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek
TT

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Neuralink'in beyin çipi yerleştirilen felçli hasta Noland Arbaugh'un satranç oynadığı anları X'teki canlı yayınında paylaşmasıyla çip teknolojisinde gelinen son nokta, tüm dünyada geniş yankı uyandırdı.

Musk ve bir grup nörolog tarafından 2016'da kurulan Neuralink, beyne yerleştirilecek mikroçipler sayesinde felç ve körlük gibi nörolojik rahatsızlıkları tedavi etmeyi ve engelli kişilerin hayat kalitesini artırmayı hedefliyor.

Neuralink projesi adım adım ilerledi

Proje kapsamında şirket, insan beynine bir madeni para büyüklüğünde çip yerleştiriyor. Saç telinden 20 kat daha ince teller vasıtasıyla beyinle bağlantı kuran bu çiple beyinsel aktiviteler izlenerek araştırmacıların kullanabileceği bilgisayarlara aktarılabiliyor.

Neuralink çalışmalarında en büyük gelişmelerden biri 2020 yılında yaşandı. Musk, 2020 yılında sosyal medya adresinden yaptığı bir paylaşımda çipin Gertrude adı verilen bir domuzun beynine yerleştirildiğini söylemişti. Bu operasyon sonucunda Gertrude'un beyinsel aktiviteleri çip aracılığıyla takip edilebilmişti.

2021 yılında şirket, çalışmalarını bir adım daha öteye götürerek çiple Pager isimli bir maymun üzerinde deney yaptı. Pager beyin sinyalleri yardımıyla bilgisayar oyunu oynayarak tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başarmıştı.

Musk'ın çipleri ilk defa insan beyninde

Şirket için en büyük kırılmalardan biri de çiplerin insanlar üzerinde kullanımına izin veren onayın alınması oldu.

Neuralink, çiplerin 2023 yılında insanlar üzerinde denenmesine başlanması için ABD Gıda ve İlaç İdaresinden (FDA) onay aldığını duyurdu.

2024'ün mart ayına gelindiğinde ise insan deneylerinde bugüne kadarki en büyük gelişme yaşandı. 8 yıl önce kaza geçirdikten sonra elleri ve ayakları felç kalan Arbaugh, beynine yerleştirilen çip sayesinde satranç oynamayı başardı.

Neuralink, hastanın satranç oynadığı anları X sosyal medya platformundaki canlı yayınında paylaştı. Videoda, Arbaugh'un düşünce yoluyla dizüstü bilgisayarının imlecini hareket ettirdiği ve satranç oynadığı görülüyor.

Beyin çiplerine uzanan gelişmelerin tarihçesi

Beyin-bilgisayar teknolojilerine dair gelişmeler son yıllarda hızını artırsa da bu alandaki çalışmalar geçmişe uzanıyor.

İtalyan fizikçi ve biyolog Luigi Galvani, 1780 yılında ölü kurbağaların kaslarının bir elektrik kıvılcımı kullanılarak uyarılabileceğini keşfetti. Alman nörolog Edward Hitzig ve Alman fizyolog Gustav Fritsch ise 1870'te bir köpeğin beyninin belirli bölümlerinin elektriksel olarak uyarılması yoluyla kas hareketlerine neden oldu.

1874'te de ABD'li doktor Roberts Bartholow, kafasında delik olan bir kadının beyninde elektriksel uyarıyla deneyler gerçekleştirdi.

1924 yılında ise önemli bir gelişme yaşandı ve Alman psikiyatr Hanns Berger ilk kez insan beynindeki elektriksel aktiviteyi kaydetmek için elektroensefalografiyi (EEG) kullandı. Berger'in geliştirdiği EEG, beyinde bulunan sinir hücrelerinin ürettiği elektriksel dalgaları kaydetti. Berger'in beyin dalgalarından alfa dalgasının da kaşifi olması nedeniyle bu dalga Berger Dalgası olarak da isimlendirildi.

Felçli hastaların hayat kalitesini yükseltmeyi hedefliyor

1969 yılında ses hissini yeniden sağlamak ve sinirsel implantların olanaklarını ortaya koymak amacıyla ilk biyonik kulak uygulaması yapıldı.

1996'da felçli bir hastaya, bilgisayar imlecini kontrol etmesini sağlayan nörotrofik elektrotlar yerleştirildi. 2004 yılında beyin-bilgisayar teknolojilerinin geliştirilmesine odaklanan BrainGate araştırma programı kapsamında, felçli bir hastanın beynine yerleştirilen çip ile robot kolu hareket ettirmesi sağlandı.

Beyin çipleriyle ilgili çalışmalar, Elon Musk'ın 2016'da Neuralink'i kurmasıyla daha fazla gündeme gelmeye başladı.

Felçli Noland Arbaugh'un beyin çipiyle çeşitli aktiviteler yapmasını sağlayan Neuralink, bu alandaki çalışmalarını hızla devam ettiriyor.

Gates ve Bezos'un desteklediği şirket çalışmalarını sürdürüyor

Teknolojinin diğer alanlarındaki rekabet, beyin-bilgisayar teknolojilerinde de yaşanıyor. Microsoft'un kurucusu Bill Gates ile Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'un yatırımcıları arasında yer aldığı ABD merkezli Synchron şirketi de nöroteknoloji alanında çalışmalar yürütüyor.

Synchron, düşünceyle çeşitli aktivitelerin yapılmasını sağlamak amacıyla geliştirdiği beyin implantlarını birçok hastaya yerleştirdi. Şirket, geniş çaplı bir deney için hazırlıklarını sürdürüyor.

Uzmanların bir kısmı bu alanda yapılan çalışmaların ileri seviyede olmasa da önemli olduğunu belirtirken, bazı uzmanlar ise geliştirilen beyin çiplerinin uygulanmasında yaşanacak problemlere işaret ederek şirketlerin bu alanda nihai bir ürün ortaya koymaktan uzak olduğunu ifade ediyor.


Elon Musk'ın SpaceX'inin gizli işbirliği gün yüzüne çıktı

Reuters, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti (AP)
Reuters, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti (AP)
TT

Elon Musk'ın SpaceX'inin gizli işbirliği gün yüzüne çıktı

Reuters, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti (AP)
Reuters, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti (AP)

Elon Musk'ın SpaceX şirketinin, Dünya'nın ayrıntılı görüntülerini şimdiden çeken gizli bir casus uydu projesi için ABD'li havacılık ve savunma şirketi Northrop Grumman'la işbirliği yaptığı bildirildi.

Gizli projeyi ilk duyuran Reuters'a göre bu girişim, ABD hükümetinin askeri ve istihbari hedeflerini alçak Dünya yörüngelerinden takip etme kabiliyetini arttırmayı amaçlıyor.

Ağın görüntüleme yeteneklerinin, ABD hükümetinin kullandığı mevcut casus sistemlerinin çoğundan daha üstün çözünürlüğe sahip olmasının amaçlandığı bildiriliyor. Reuters'a konuşan kaynaklara göre, uydu tamamen hazır olduğunda optik ve radar teknolojisi de dahil bir dizi farklı sensörle donatılacak.

Bu sistem ayrıca görüntüleri ve diğer verileri ağ üzerinden iletebilen röle uydularına da sahip olacak.

Dünya yörüngesindeki bu proje için bir başka beklenti de ABD uçakları ve drone'lar tarafından diğer ülkelerin egemen hava sahalarında, özellikle de çatışma bölgelerinde toplanan keşif görüntüleriyle ilgili riskleri azaltması.

Dünyanın en büyük silah üreticilerinden ve askeri teknoloji sağlayıcılarından biri olan Northrop Grumman'ın projeye dahil edilmesinin sebebinin, bu son derece hassas girişimin kontrolünün tek bir yüklenici firmaya verilmemesini sağlamak olduğu bildiriliyor.

Reuters'a konuşan 4 kişiden biri, "Hükümetin tek bir kişinin yönettiği bir şirkete tamamen bağımlı olmaması kendi yararına" dedi. Halihazırda başka yüklenici firmaların projede yer alıp almadığı ya da ileri bir tarihte daha fazla şirketin projeye eklenip eklenmeyeceği belirsizliğini koruyor. 

Yayın organı martta, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti.

Proje hakkında bilgi sahibi olanlar SpaceX'in şimdiye kadar yaklaşık bir düzine prototip fırlattığını ve şimdiden NRO'ya test görüntüleri sağladığını belirtti. Bu görüntü koleksiyonu daha önce bildirilmemişti. 

Reuters'in haberine göre Northrop Grumman, SpaceX uydularının bazıları için sensörler sağlıyor ve bu uyduları fırlatılmadan önce kendi tesislerinde test edecek.

Bir kaynağın yayın organına aktardığına göre, önümüzdeki yıllarda en az 50 SpaceX uydusunun test ve sensörlerin yerleştirilmesi gibi işlemler için Northrop Grumman tesislerinde olması bekleniyor.

Bir NRO sözcüsü yaptığı açıklamada, ajansın "en yetenekli, çeşitli ve esnek uzay tabanlı istihbarat, gözetleme ve keşif yeteneklerini sunmak için her zaman çeşitli gruplarla işbirliği yaptığını" söyledi.

Sözcü, uydu ağının ayrıntıları hakkında daha fazla açıklama yapmadı veya dahil olabilecek diğer şirketleri belirtmedi.

The Independent yorum için SpaceX ve Northrop Grumman'ın temsilcileriyle temasa geçti ancak henüz yanıt alamadı. 
Independent Türkçe

 


Telegram'ın sahibi Pavel Durov: "ABD yazılıma arka kapı kurmaya çalıştı"

Pavel Durov, dünya çapında 900 milyon kişinin Telegram'ı aktif olarak kullandığına dikkat çekerek, bu sayının bir yıl içinde 1 milyara ulaşacağını öngördüğünü söyledi (Reuters)
Pavel Durov, dünya çapında 900 milyon kişinin Telegram'ı aktif olarak kullandığına dikkat çekerek, bu sayının bir yıl içinde 1 milyara ulaşacağını öngördüğünü söyledi (Reuters)
TT

Telegram'ın sahibi Pavel Durov: "ABD yazılıma arka kapı kurmaya çalıştı"

Pavel Durov, dünya çapında 900 milyon kişinin Telegram'ı aktif olarak kullandığına dikkat çekerek, bu sayının bir yıl içinde 1 milyara ulaşacağını öngördüğünü söyledi (Reuters)
Pavel Durov, dünya çapında 900 milyon kişinin Telegram'ı aktif olarak kullandığına dikkat çekerek, bu sayının bir yıl içinde 1 milyara ulaşacağını öngördüğünü söyledi (Reuters)

Sosyal medya platformu Telegram'ın kurucu ortağı Pavel Durov, ABD hükümetinin yazılıma "arka kapı" erişimi elde etmeye çalıştığını öne sürdü.

Rus girişimci Durov, Amerikalı gazeteci Tucker Carlson'a verdiği söyleşide, Washington'ın programa gizlice erişebilmek için Telegram'ı geliştiren yazılımcılardan birini işe almaya çalıştığını savundu. 

Durov, ABD hükümetinden bir siber güvenlik görevlisinin, Telegram'ı geliştiren yazılım mühendislerinden birini işe almak için gizli bir girişimde bulunduğunu öne sürdü.

Rus girişimci "Çalışanımı, arka kapı görevi görmesi için Telegram'ın yazılımına bir kod eklemeye ikna etmeye çalıştılar" dedi. Durov sözlerine şöyle devam etti: 

Anladığım kadarıyla Telegram'ı daha iyi kontrol etmek için onunla iletişim kurdular. İşlerini yapıyorlardı, bunu anlıyorum. Fakat şahsi verilerin korunmasına odaklanan bir sosyal medya platformu işlettiğimizden, bu muhtemelen bizim için iyi bir ortam değildi.

Durov, başta firmanın merkezini ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki San Francisco şehrine taşımayı planladıklarını fakat bu olayların ardından vazgeçtiklerini söyledi. 

Rus yazılımcı, Kremlin'le ters düşerek 2014'te ülkesini terk etmişti. Girişimci, daha sonra Telegram firmasının merkezini Dubai'ye taşımıştı. 

Söyleşide Durov, Moskova'nın Ukrayna'da 2013'te yaşanan Yevromaydan olayında hükümet karşıtı protestocuların şahsi verilerini talep ettiğini savundu. Rus yazılımcı, Ukraynalı eylemcilerin verilerini paylaşmayı reddedince ülkeden kaçmak zorunda kaldığını anlattı.

Yevromaydan olayları, 2014'te Onur Devrimi'ne dönüşmüş ve protestolar sonucu dönemin Kremlin yanlısı Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç istifa etmişti.

Carlson'ın YouTube kanalında bugün yayımlanan söyleşide Durov, "Birinden emir almaktansa özgür olmayı tercih ederim" dedi.

Durov, ABD'ye farklı tarihlerde yaptığı ziyaretlerde istihbarat yetkilileri tarafından takip edildiğini de öne sürerek şunları söyledi: 

Ne zaman ABD'ye gitsem, havaalanında beni iki FBI ajanı karşılıyor ve sorular soruyordu. Bir keresinde kiralık evimde 09.00'da kahvaltı yapıyordum ve aniden FBI ajanları geliverdi.

39 yaşındaki girişimci, bu olayın ne zaman yaşandığında dair bilgi paylaşmadı.

Independent Türkçe, Moscow Times, RT, Reuters


Google ile İsrail arasındaki "Nimbus Projesi"ni protesto eden 9 Google çalışanı gözaltında

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Google ile İsrail arasındaki "Nimbus Projesi"ni protesto eden 9 Google çalışanı gözaltında

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Google'ın, New York ve California'daki ofislerinde firma ile İsrail arasında imzalanan 1,2 milyar dolar değerindeki "Nimbus Projesi" anlaşmasını protesto eden Google çalışanlarından 9'u gözaltına alındı.

The Washington Post'un haberine göre Google çalışanları, New York ve California'nın Sunnyvale kentlerindeki ofise giderek firmanın İsrail'e gelişmiş yapay zeka teknolojisi verilmesini kapsayan "Nimbus Projesi" anlaşmasını protesto etti.

Ofiste saatlerce oturma eylemi yapan çalışanlar, "Google saklanamazsın", "Seni soykırımla suçluyoruz", "Soykırıma fon sağlıyorsun" sloganları atarak Google 1,2 milyar dolar değerindeki anlaşmadan çekilmedikçe eylemlerine devam edeceklerini belirtti.

İhbar üzerine ofislere gelen polisin, "ofisten çıkmazlarsa gözaltına alınacaklarını" söylemesinin üzerine eylemlerine devam eden 9 çalışan, gözaltına alındı.

Google sözcülerinden Bailey Tomson, eylemin "politikalarının ihlali" olduğunu savunarak gözaltına alınan çalışanların Google sistemlerine erişimlerinin kesildiğini ve bu kişilere idari izin verildiğini aktardı.

- Ofis dışında da "Nimbus Projesi" protesto edildi

Ofisteki oturma eyleminin yanı sıra New York ile California eyaletinin Sunnyvale ve Seattle kentlerindeki ofislerin önünde anlaşma protesto edildi.

Oturma eylemi ve çalışanların gözaltına alındığı anlara ait görüntüler, sosyal medyada yayıldı.

New York ofisi önünde düzenlenen gösteride, Yahudi olduğunu ifade eden konuşmacı, Nimbus Projesi'nin sona ermesi çağrısında bulunmak için oturma eylemi yaptıklarını belirterek "Holokost mağdurları soyundan biri olarak" eyleme katıldığını söyledi.

Bu protestolara Amazon çalışanlarının da katıldığı ifade ediliyor.

- Nimbus Projesi

Nimbus Projesi veri depolaması, toplaması, analizi, veri üzerinden motif ve özellik tanımlaması ve bu toplanan bilgilerle olası veri ve motif tahmini yapılmasını sağlayan bir bulut (Cloud) ve makine öğrenimi sisteminden oluşuyor.

Nimbus Projesi adı verilen 1,2 milyar dolarlık projenin sözleşmesi, Nisan 2021'de İsrail ile Google ve Amazon şirketleri arasında imzalandı.

İsrail Maliye Bakanlığı, 21 Nisan 2021'de bu anlaşmaya ilişkin açıklamasında, İsrail'in yaklaşık 1,2 milyar dolar bir yatırımla kendi yerel bulut depolama sunucu merkezlerini kurmasını sağlayacak devasa bir devlet ihalesi olan Nimbus Projesi'ni, Google ve Amazon'un kazandığını duyurdu.

Söz konusu sistem, İsrail ve ordusunun sağladığı tüm veri tabanları, kaynakları hatta sokak ve dron kameraları gibi canlı gözlem kaynaklarındaki tüm verileri kendinde toplayabilme özelliğine sahip.

- Google çalışanları, "Nimbus Projesi"ne dahil olduklarını bilmiyor

YouTube'da çalışan yazılım mühendisi Zelda Montes, söz konusu projeye ilişkin Google'ın çalışanlarına danışmadığını belirterek "Pek çok çalışan bu sözleşmenin içinde olduğunu bile bilmiyor. Google'da yaklaşık 180 bin çalışan var ancak bu kişilerin çok küçük bir kısmı İsrail hükümeti ile böyle bir sözleşme olduğunu biliyor." ifadelerini kullanmıştı.

Projenin "gizliliği" nedeniyle bilgilerinin kısıtlı olduğuna işaret eden Montes, "Emeğimizin bilmediğimiz şekillerde kullanılmaması gerektiğini düşünüyoruz." demişti.

Montes, İsrail'le yapılan anlaşmaya dahil olmalarından duyduğu rahatsızlığa dair şöyle konuşmuştu:

Doğası gereği siyasi olan bir sözleşmeyi tarafsızmış gibi göstermeye çalışmanın çok sorumsuzca olduğunu düşünüyorum çünkü bir hükümetle sözleşme yapıyorsunuz ve bu da siyasi bir şey. Şu anda dünyadaki en yüksek mahkeme tarafından soruşturulan İsrail hükümeti ile neden bir sözleşme yapıyoruz?


İnsan dışkısından uçak yakıtı üretmek için anlaşma sağlandı

İnsan dışkısından uçak yakıtı üretmek için anlaşma sağlandı
TT

İnsan dışkısından uçak yakıtı üretmek için anlaşma sağlandı

İnsan dışkısından uçak yakıtı üretmek için anlaşma sağlandı

Birleşik Krallık (BK) merkezli biyoyakıt şirketi Firefly, insan dışkısını uçak yakıtına dönüştürmeye hazırlanıyor.

Firefly, kanalizasyon atıklarının sürdürülebilir havacılık yakıtına (sustainable aviation fuel / SAF) dönüştürülmesini sağlayacak ticari bir rafineri kurmak üzere Macaristan merkezli havayolu şirketi Wizz Air'la anlaşmaya vardı. 

BK'nin Essex bölgesine kurulacak rafineri, 2028'de Londra'daki havalimanlarına hizmet vermek üzere ticari amaçlı SAF tedarikine başlayabilecek. Fakat Firefly'ın ürettiği SAF, hâlâ yasal denetim sürecinden geçiyor. 

Biyoyakıt şirketi ürünlerinin, jet yakıtından "kimyasal açıdan ayırt edilemediğini" öne sürüyor. Firefly CEO'su James Hygate "Kanalizasyon atıklarını jet yakıtına dönüştürüyoruz. Bundan daha havalı pek bir şey düşünemiyorum" diyor. 

Düşük maliyetli havayolu şirketi Wizz, Firefly'ın atık bazlı yakıtından gelecek 15 yıl için 525 bin tona kadar sipariş vererek yatırım yaptığını açıkladı.

SAF üretmenin çeşitli yolları olsa da bunların çoğu normal jet yakıtı kerosenden çok daha pahalı ve kullanılmış yemeklik yağ gibi atık hammaddelerin tedariki sınırlı. Firefly Baş İşletme Görevlisi Paul Hilditch, kanalizasyon atığından dönüştürülen SAF'in daha ucuza ve daha çok miktarda üretileceğini iddia ediyor. 

Wizz Air'ın çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim sorumlusu Yvonne Moynihan şöyle diyor:

SAF, filo yenileme ve operasyonel verimlilikle birlikte, havacılıktan kaynaklanan karbon salımlarının azaltılmasında kritik rol oynuyor.

Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği'ne göre SAF, 2050'de net sıfır karbondioksit salımına ulaşmak için havacılığın azaltması gereken emisyonların yaklaşık yüzde 65'inin azaltılmasını sağlayabilir. Uluslararası Enerji Ajansı, küresel çaptaki enerji kaynaklı karbon salımlarının yüzde 2'sini havacılığın oluşturduğunu ve bu oranın diğer taşımacılık sektörlerinden daha hızlı arttığını belirtiyor.

Independent Türkçe, RT, Guardian, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği, Uluslararası Enerji Ajansı


Pasifik'teki antik kentler düşünülenden çok daha eski çıktı

Yüksek teknolojili haritalama, Tongatapu'da MS 300 civarında, yani daha önce düşünülenden yaklaşık 700 yıl önce toprak yapıların inşa edildiğini gösteriyor (Phillip Parton/Avustralya Ulusal Üniversitesi)
Yüksek teknolojili haritalama, Tongatapu'da MS 300 civarında, yani daha önce düşünülenden yaklaşık 700 yıl önce toprak yapıların inşa edildiğini gösteriyor (Phillip Parton/Avustralya Ulusal Üniversitesi)
TT

Pasifik'teki antik kentler düşünülenden çok daha eski çıktı

Yüksek teknolojili haritalama, Tongatapu'da MS 300 civarında, yani daha önce düşünülenden yaklaşık 700 yıl önce toprak yapıların inşa edildiğini gösteriyor (Phillip Parton/Avustralya Ulusal Üniversitesi)
Yüksek teknolojili haritalama, Tongatapu'da MS 300 civarında, yani daha önce düşünülenden yaklaşık 700 yıl önce toprak yapıların inşa edildiğini gösteriyor (Phillip Parton/Avustralya Ulusal Üniversitesi)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, Pasifik'teki ilk şehirler daha önce düşünülenden çok daha önce kurulmuş.

Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden (ANU) araştırmacılar havadan lazer taramasıyla Tonga'nın Tongatapu adasındaki arkeolojik alanların haritasını çıkardı.

Pasifik'teki kentleşmenin, Batı etkisinden önce yerlilerin elinden çıkan bir yenilik olduğunu buldular.

Çalışmanın ortak yazarı Phillip Parton yaptığı açıklamada, "Tongatapu'da MS 300 civarında toprak yapılar inşa ediliyordu. Bu, daha önce düşünülenden 700 yıl öncesine denk geliyor" dedi.

Yerleşimler büyüdükçe, artan nüfusu desteklemek için yeni yollar bulmak zorunda kaldılar. Düşük yoğunluklu kentleşme diye adlandırdığımız bu tür bir yapılanma, muazzam bir sosyal ve ekonomik değişimi harekete geçiriyor. İnsanlar daha fazla etkileşime giriyor ve farklı türde işler yapıyor.

Veri toplamadaki zorluklar nedeniyle Pasifik'te kentleşmeyi incelemek zor.

Ancak araştırmacılar yüksek teknolojili haritalama ve arkeolojik saha çalışmalarını birleştirerek bu engellerin üstesinden geliyor.

Mezoamerika ve Güneydoğu Asya'da lidar (lazer darbeleri kullanılarak bir nesne veya bir yüzeyin uzaklığını anlamaya yarayan teknoloji -çn.) haritalama kullanılarak yapılan çalışmalar, sosyal kurumların yükselişi, kümelenme etkileri ve yerleşimlerin büyümesi gibi derin toplumsal değişimlerle ilişkili olan eskiden inşa edilmiş çevrelerdeki örüntüleri ortaya çıkarıyor.

Bu son bulgu, Pasifik'teki ilk toplumlar hakkındaki anlayışımızı geliştiriyor.

Parton, "Tongatapu'nun etkisinin 13. ve 19. yüzyıllar arasında Pasifik Okyanusu'nun güneybatısı boyunca yayıldığına dair ipuçları görebiliyoruz" dedi.

İnsanlar ilk şehirleri düşündüğünde genellikle dip dibe konutları ve kaldırım taşı döşenmiş rüzgarlı sokakları olan geleneksel eski Avrupa şehirlerini düşünür. Bu çok farklı bir şehir türü.

Araştırmacılar, Tonga'daki bu tür düşük yoğunluklu kentleşmenin çöküşünün Avrupalıların gelişine bağlı olduğunu söylüyor.

Parton, "Sistem kusurlu olduğu için çökmedi; daha çok Avrupalıların gelişi ve hastalıklar getirişiyle ilgiliydi" diye açıkladı.

Bu, ilk Pasifik yerleşimleri açısından sadece bir başlangıç. Muhtemelen daha keşfedilecek çok şey var.

Independent Türkçe-.independent.co.uk/news


En parlak gama ışını patlamasının kaynağı saptandı

Büyük Patlama'dan bu yana gerçekleşen en güçlü kozmik patlama olma ihtimali taşıyan gama ışını patlamasının arkasındaki süpernovanın bir tasviri (Aaron M. Geller / Northwestern / CIERA / BT Araştırma Bilgi İşlem ve Veri Hizmetleri)
Büyük Patlama'dan bu yana gerçekleşen en güçlü kozmik patlama olma ihtimali taşıyan gama ışını patlamasının arkasındaki süpernovanın bir tasviri (Aaron M. Geller / Northwestern / CIERA / BT Araştırma Bilgi İşlem ve Veri Hizmetleri)
TT

En parlak gama ışını patlamasının kaynağı saptandı

Büyük Patlama'dan bu yana gerçekleşen en güçlü kozmik patlama olma ihtimali taşıyan gama ışını patlamasının arkasındaki süpernovanın bir tasviri (Aaron M. Geller / Northwestern / CIERA / BT Araştırma Bilgi İşlem ve Veri Hizmetleri)
Büyük Patlama'dan bu yana gerçekleşen en güçlü kozmik patlama olma ihtimali taşıyan gama ışını patlamasının arkasındaki süpernovanın bir tasviri (Aaron M. Geller / Northwestern / CIERA / BT Araştırma Bilgi İşlem ve Veri Hizmetleri)

Şimdiye kadarki en parlak gama ışını patlamasının bir süpernovadan kaynaklandığı doğrulandı. Ancak bilim insanları yeni bir bilmeceyle karşı karşıya kaldı: Böyle bir süpernova patlamasının ardından belirmesi beklenecek ağır elementler ortalıkta yok.

Evrenin bilinen kısmındaki en şiddetli patlamalar olan gama ışını patlamaları, genellikle büyük kütleli bir yıldız ölürken nötron yıldızına veya kara deliğe dönüştüğünde meydana geliyor. Yıldız patlamaları olan süpernovalardan çok daha parlak olan gama ışını patlamaları bir galaksideki tüm yıldızları kısa süreliğine gölgede bırakabilir.

Bugüne kadar gözlemlenen en parlak gama ışını patlaması olan GRB 221009A, 9 Ekim 2022'de tespit edildiğinde bilim insanları bunun arkasında bir süpernova olduğundan emin değildi. Daha sonra James Webb Uzay Teleskobu'nu kullanan araştırma ekibi BOAT (Brightest Of All Time / Tüm Zamanların En Partlağı) diye de bilinen patlamanın, Dünya'dan yaklaşık 2,4 milyon ışık yılı uzaktaki büyük kütleli bir yıldızın ölürken geçirdiği süpernova patlamasıyla ortaya çıktığını doğruladı. 

Öte yandan bu süpernova, gama ışını patlamasına kıyasla epey sıradan görünüyordu. Nature Astronomy adlı bilimsel dergide dün yayımlanan araştırmaya liderlik eden Peter Blanchard, "Önceki süpernovalardan daha parlak değil" diyor. 

Çok enerjik ve parlak bir gama ışını patlaması üreten bu çöken yıldızın aynı zamanda çok enerjik ve parlak bir süpernova üretmesini beklerdik. Ancak durumun böyle olmadığı ortaya çıktı. Elimizde son derece parlak bir gama ışını patlaması ve normal bir süpernova var.

Bu süpernovanın etrafında ağır elementlerin gözlemlenmemesi de araştırmacıları şaşırttı. Evrenin gelişimini anlamada hayati önem taşıyan altın, platin ve uranyum gibi ağır elementlerin kökeni belirsizliğini koruyor. Nötron yıldızlarının birleşmesinin ağır elementleri oluşturduğu bilinse de bu olayların nadiren gerçekleşmesi başka süreçlerin yaşandığına işaret ediyor. 

Gama ışını patlamalarına yol açacak kadar güçlü süpernovaları çevreleyen ortamlarda bu elementlerin oluşabileceği teorisi öne çıkıyor. Fakat James Webb Uzay Teleskobu'ndan faydalanarak BOAT'a yol açan süpernovayı detaylıca inceyelen bilim insanları ağır elementlerin izine rastlamadı. Bu durum büyük kütleli yıldızların çökerken geçirdiği patlamanın bu elementlerin kaynağı olabileceği fikrini sarssa da araştırmacılar tamamen çürütmediğini söylüyor. 

Northwestern Üniveristesi'nden Blanchard şöyle diyor:

Bu hiçbir gama ışını patlamasının bunları üretmediği anlamına gelmiyor fakat bu, ağır elementlerin nereden geldiğini anlamaya devam ederken anahtar öneme sahip bir bilgi.

Independent Türkçe, Space, Earth, Nature Astronomy