Afrika kıyılarında köleliğin eli kanunlardan ağır

Kölelik yasaklanmış olmasına rağmen cezanın zayıf uygulanması ve toplumların kültürü nedeniyle halen çeşitli şekillerde varlığını sürdürüyor.

Kölelik mağdurlarının fark ettiği şey, eski efendilere yönelik hoşgörünün artış eğiliminde olduğu. (AFP)
Kölelik mağdurlarının fark ettiği şey, eski efendilere yönelik hoşgörünün artış eğiliminde olduğu. (AFP)
TT

Afrika kıyılarında köleliğin eli kanunlardan ağır

Kölelik mağdurlarının fark ettiği şey, eski efendilere yönelik hoşgörünün artış eğiliminde olduğu. (AFP)
Kölelik mağdurlarının fark ettiği şey, eski efendilere yönelik hoşgörünün artış eğiliminde olduğu. (AFP)

Sağir Haydari

Kanunlar tarafından onlarca yıl önce yasaklanan kölelik, tüm zenginliğine rağmen güvenlik, siyasi kaos ve aşırı yoksulluk içinde olan kıyı Afrika bölgesinde halen görülüyor.

Moritanya'nın başkenti Nuakkşot’ta yıllar sonra efendisinden özgürlüğünü kazanan ve 24 saat kendisi için oto yıkama dükkanında çalışan Muhammed Veled Sidi Embarek, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada halen adalet beklediğini belirterek şunları söyledi:

 Kölelik, Moritanya'da yıllardır süren ortak mücadeleye rağmen halen mevcut. Köleliğin kurbanları olarak fark ettiğimiz şey, eski efendilere yönelik hoşgörünün yükseliş eğilimi gösteriyor olduğudur.

Moritanya 1981 yılında, köleliği kaldıran son ülke oldu. Ondan kızsa bie süre önce de Afrika'nın diğer dört kıyı ülkesi, Mali, Burkina Faso, Nijer ve Çad da köleliği kaldırmıştı. Ancak eski efendilerin peş peşe serbest bırakılmaları ve vatandaşları ‘modern kölelik’ gibi açık bir şekilde sömürmeleri nedeniyle, köleliği tamamen ortadan kaldırma umutları neredeyse yok oluyor.

Üç pozisyon

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre pek çok kişinin halen ‘köleliğin devam etmesinden’ şikayetçi olduğu tek ülke Moritanya değil. Mali ve Burkina Faso'da da toplumsal kırılganlık ve güvenlik koşulları nedeniyle daha da kötüleşen bu durumun bitirilmesi için sesler yükseliyor.

Afrika kıyı bölgesindeki kölelik, insan hakları ve sivil toplum kuruluşlarına göre, reşit olmayan kızların zorla evlendirilmesi ve binlerce kişinin çalışmaya zorlanması gibi birçok biçimde somutlaşmış durumda.

Nijer'deki sivil toplum örgütü Timidria’nın Genel Sekreteri Ali Bozo, bir süre önce yaptığı açıklamada, 2015 yılı itibarıyla ülkesinde ‘efendiler’ tarafından köleleştirilmiş olanların sayısının 870 bini aştığını bildirdi.

Afrika kıyı bölgesindeki kölelik çeşitli biçimlerde devam ediyor. (AFP)

Bozo, Nijer'de ‘vahaya’ olgusunun yaygın olduğunu, reşit olmayan kızların kaçırılıp satılarak beşinci eş olarak evlenmeye zorlandığını, ayrıca zorla çalıştırılıp zorla evlendirildiklerini ve cinsel istismara maruz kaldıklarını söyledi.

Çadlı siyasi araştırmacı Lebibe Gondo, şu an Afrika kıyılarında üç kölelik durumu olduğuna dikkat çekiyor. Birincisi, köleliğin Afrika kıyılarında sosyal bir olgu haline gelmesi. Çünkü kölelerin kendileri kendi durumlarını içselleştirmiş durumdalar ve bu toplumlar değişmeyi reddediyorlar. İkinci durum ise genellikle altın madenleri gibi belirli ekonomilerde zorla çalıştırma durumunda ortaya çıkan, bireylerin zorla köleye dönüştürüldüğü insan kaçakçılığı. Üçüncü durum, belirli bir iktidar konumuna sahip olan veya iktidara yakın yaşayan, insanları küçümseyen, onlara köle veya köle soyundan gelen muamelesi yapan bireyleri çevreleyen zihniyet.

21’inci yüzyılda Afrika kıyılarında köleliğin yayılması, bölgede ve hatta bölge dışında yüksek sesli tartışmalara yol açıyor. Özellikle de beş ülkenin bununla mücadele etmek için yasalar çıkarmış olmalarına rağmen şu ana kadar bu çelişkiyi kontrol altına alamamış görünmeleri tartışmaları alevlendiriyor.

Gondo konuya dair değerlendirmesinde "Kanunların tek başlarına yeterli olmamalarından dolayı sorunun çözümü belirlediğimiz üç düzeyde ele alınmalı. Ülkemizde önemli hukuki metinler var ancak bunlar uygulanmıyor" dedi.

Zor durumlar

Kölelikten bahsederken, Moritanya'daki ‘Haratin’ gibi tarihsel olarak köleliğe maruz kalan belirli azınlıklardan ve Nijer, Mali, Çad, Burkina Faso gibi ülkelerdeki savunmasız kadınlardan söz etmemek mümkün değil.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü’nün tahminlerine göre Sahra Altı Afrika'da köleliğe benzer şartlarda yaşayanların sayısı yaklaşık 3,7 milyon kişi.

Nijeryalı insan hakları aktivisti ve aynı zamanda siyasi araştırmacı Hasan Aval duruma ilişkin şu açıklamada bulundu:

Nijer, Mali ve Moritanya'da kölelik, yasalara rağmen halen mevcut. Bu inkâr edilemez. İster modern ister eski kölelik olsun, on binlerce insan köleliğe maruz kalıyor. Modern kölelik, emeklerinin karşılığını almadan çok uzun saatler boyunca çalışan insanlarda vücut buluyor. Bu tür durumların Nijer’in başkenti Niamey ve Moritanya’nın başkenti Nuakşot ve diğer bölgelerde bile oluyor. Anlaşılması gereken şu ki köleliğin durumunu oldukça zorlaştıran çok kritik bir güvenlik ve siyasi gerçeklik var. Çünkü köleler siyasi çevrelerden ve devlet kurumlarından dinleyen kulaklar bulamıyor. Dolayısıyla kölelikten kurtulmak çok zor.

Kanunların uygulanması

Yasağa rağmen bölgedeki, özellikle Moritanya gibi ülkelerdeki eski efendilerin henüz hesap vermemiş olmaları, yasaların uygulanması ve hesap verilmesi için sokak seferberliğinin devam etmesine neden oluyor. Moritanya'da, örneğin 2007 yılında köle sahiplerini cezalandıracak bir yasa çıkarıldı. Ancak insan hakları çevreleri yasanın henüz uygulamaya konmadığı görüşünde.

Hangi formda olursa olsun halen köleliğe maruz kalan on binlerce insan var. (AFP)

Moritanya'daki kölelik karşıtı IRA hareketinin koordinatörü Hac Eid, "Başkent Nuakşot da dahil olmak üzere Moritanya'da köleliğin devam ettiğine dair aldığımız birçok tanıklıklar var" dedi.

Eid, Independent Arabia’ya şu açıklamada bulundu:

Moritanya'da köleliğin halen mevcut olduğunu ve biz IRA hareketi olarak köleliğe maruz kalan kurbanlarının sayısının Moritanya halkının yüzde 20'si olduğunu tahmin ediyoruz.

Eid, Moritanya'da köleliğin devam ettirilmesinin, köleliği suç sayan yasaların uygulanmaması anlamına geldiğini vurgulayarak ‘bunun, köleliğin ülkede kaldırılmasının önündeki temel engel’ olduğunu söyledi. Yasaların efendilere yönelik cezaları sıkılaştırdığını, köle sahibi olduğu tespit edilenlere hapis ve para cezaları verilmesinin öngörüldüğünü ancak bu yasaların büyük ölçüde uygulanmadığını’ vurguladı.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



İsrail tankları Refah'ın doğusundaki yerleşim bölgelerine girdi

 İsrail tankları Gazze Şeridi sınırı yakınlarında ilerliyor. (AFP)
İsrail tankları Gazze Şeridi sınırı yakınlarında ilerliyor. (AFP)
TT

İsrail tankları Refah'ın doğusundaki yerleşim bölgelerine girdi

 İsrail tankları Gazze Şeridi sınırı yakınlarında ilerliyor. (AFP)
İsrail tankları Gazze Şeridi sınırı yakınlarında ilerliyor. (AFP)

Bölge sakinleri, İsrail tanklarının bu sabah (Salı) erken saatlerde Refah'ın doğusundaki el-Cenine, es-Selam ve Brezilya mahallelerine girdiğini söyledi.

Bir bölge sakini mesajlaşma uygulaması aracılığıyla Reuters'a yaptığı açıklamada, “Tanklar bu sabah Selahaddin Caddesi'nin batısında Brezilya ve el-Cenine mahallelerine doğru ilerledi. Şu anda nüfusun yoğun olduğu bölgedeler ve çatışmalar yaşanıyor” ifadelerini kullandı. Sosyal medyada paylaşılan bir videoda el-Cenine mahallesindeki George Caddesi üzerinde bir İsrail tankı görüldü.

Diğer yandan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) 6 Mayıs'tan bu yana yaklaşık 450 bin Filistinlinin Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerlerinden edildiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre, İsrail ordusu bu sabah erken saatlerde yedi aydan fazla süren savaş nedeniyle harabeye dönen Gazze Şeridi'ne hava saldırılarını yoğunlaştırırken, Filistinliler İsrail'in büyük bir askeri operasyon tehdidi altında olan Refah'tan ayrılmaya devam etti.


Nijer Başbakanı Zeine, ABD'nin tehditlerini bir bir açıkladı

Amerikan askerlerinin ülkeyi derhal terk etmesini isteyen göstericiler Nijer, Burkina Faso ve Rusya bayrakları taşıyor (AFP)
Amerikan askerlerinin ülkeyi derhal terk etmesini isteyen göstericiler Nijer, Burkina Faso ve Rusya bayrakları taşıyor (AFP)
TT

Nijer Başbakanı Zeine, ABD'nin tehditlerini bir bir açıkladı

Amerikan askerlerinin ülkeyi derhal terk etmesini isteyen göstericiler Nijer, Burkina Faso ve Rusya bayrakları taşıyor (AFP)
Amerikan askerlerinin ülkeyi derhal terk etmesini isteyen göstericiler Nijer, Burkina Faso ve Rusya bayrakları taşıyor (AFP)

Mart ayında ABD'yle yaptığı askeri işbirliği anlaşmasının feshedildiğini duyuran Nijer cuntasından konuyla ilgili açıklama geldi. Askeri cuntanın atadığı başbakan Lamine Zeine, ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post'a konuştu. 

Bugün yayımlanan röportajda bu kararın ABD'nin tehditleri sonucu alındığı vurgulandı. 

Zeine, ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Phee'nin martta Niemey'e giderek Nijerli liderlerle görüştüğünü hatırlattı. 

Phee'nin İran ve Rusya'yla ilişkileri yoğunlaştırmaları halinde güvenlik konusundaki işbirliğinin bitirilebileceğini söylemesinin ve İran'a uranyum satma anlaşmasının imzalanması durumunda yaptırım uygulama tehdidi savurmasının sorun yarattığını belirtti:

Sözlerini bitirdiğinde 'Madam söylediğiniz şeyleri iki maddede özetleyeceğim' dedim. Birincisi, buraya bizi kendi ülkemizde tehdit etmek için gelmişsiniz. Bu kabul edilemez. Ve kimlerle ilişki kurabileceğimizi söylemek için gelmişsiniz ki bu da kabul edilemez. Ve tüm bunları küçümser tonda, saygısızlık göstererek yaptınız.

Zeine, İran'la herhangi bir uranyum anlaşması imzalamadıklarını da sözlerine ekledi. 

Washington Post'un konu hakkındaki yorum talebini yanıtlayan ABD'li bir yetkili, mesajlarının Washington'la koordineli olarak Nijer'deki gelişmeler üzerine profesyonelce iletildiğini savundu. 

İsmini vermek istemeyen yetkili, Niemey yönetimine bir ültimatom verilmediğini, seçim sunulduğunu öne sürdü. 

Ayrıca gelecek aylarda ABD güçlerinin düzenli olarak çekilip bir başka yere konuşlandırılacağını da ifade etti.

26 Temmuz 2023'te yapılan darbeyi kınayan ABD, kendi kanunlarını gerekçe göstererek güvenlik desteğine ve terör karşıtı eylemlerine ara vermişti. Devrilerek ev hapsine alınan Muhammed Bazum'un serbest bırakılması için açık çağrıda bulunmuştu.

Bu duruma da işaret eden Zeine, Washington yönetimiyle ilgili şu ifadeleri kullandı:

Teröristler halkı katledip köyleri yakarken topraklarımızdaki Amerikalılar hiçbir şey yapmadı. Topraklarımıza gelip teröristlerin bize saldırmasına izin vermek, arkadaşlık işareti sayılmaz. Birleşik Devletler'in, müttefiklerini savunmak için neler yaptığını Ukrayna ve İsrail'de gördük.

Darbeden sonra 1500 Fransız askerinden ülkeyi terk etmeleri istenirken Amerikan askerlerine açık kapı bırakılmıştı. Zeine, Fransız bayraklarını yakan göstericilerin Amerikan bayraklarını salladığı fotoğrafları, aralıktaki ilk ziyaretinde Phee'ye gösterdiklerini anlattı.

"Nijerliler 'Amerikalılar bizim dostumuz, teröristlerin yok edilmesini bu sefer sağlayacaklar' diyordu" ifadelerini kullanan Zeine, taleplerine Washington yanıt verseydi ne Rusya'dan ne de diğer ülkelerden yardım isteyeceklerini savundu. 

Zeine, darbe sonrasında kendileriyle aylarca görüşmeyen Washington'ın tutumunu kendilerine "kucak açan" Rusya, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri'yle kıyasladı. 

Kritik üs tehlike altında

ABD'nin çekileceğinin açıklanmasıyla birlikte Rusya için bölgedeki fırsat büyüdü. Geçen ay birliklerini Amerikan askerlerinin bulunduğu hava üssünün bir başka bölgesine konuşlandıran Moskova, Nijer ordusuna eğitim ve hava savunma sistemi desteği vereceğini bildiriyor. 

Nijer'de bine yakın ABD askeri bulunuyor. Sahra Çölü'nün güney ucundaki Agadez kenti yakınlarında da Niger Air Base 201 isimli bir İHA üssü yer alıyor.

Niger 201, ABD'nin Afrika'da İHA operasyonlarını da yürüttüğü en büyük ikinci üs konumunda. İlk sıradaysa Doğu Afrika ülkesi Cibuti'deki daimi üs var.

İnşaatı ve finansmanı ABD'ye, mülkiyetiyse Nijer ordusuna ait üs, yüksek teknolojili uydu iletişim sistemleriyle 2019'dan bu yana hizmet veriyor.

Nijer devletinden 10 yıllığına kiralanan Niger 201, ABD'nin en büyük ve en pahalı İHA üssü olarak kabul ediliyor.

İnşası için 110 milyon dolar, yıllık bakımı içinse 30 milyon dolar harcayan ABD, söz konusu üssü, Sahel'deki ana istihbarat ve gözetleme merkezi olarak kullanıyor.

Nijer, Mali ve Burkina Faso, Batı'dan kopuyor mu?

Nijer, Batı ülkelerinin Sahel bölgesindeki son büyük güvenlik ortağı konumundaydı.

Temmuzda Muhammed Bazum iktidarını devirerek yönetime el koyan Nijer cuntası, Avrupa Birliği'yle yapılan iki güvenlik anlaşmasını da aralıkta iptal etmişti. Nijer'le AB arasında, Sahel bölgesindeki radikal İslamcı militanlara karşı yürütülen savaşa yönelik işbirliği anlaşmaları vardı.

Cunta yönetimlerinin iktidarda olduğu Batı Afrika ülkeleri Nijer, Mali ve Burkina Faso, ülkelerindeki militanlarla mücadele için ortak güvenlik gücü oluşturmaya karar verdiklerini önceki aylarda duyurmuştu.

Üç ülkede El Kaide ve IŞİD'e bağlı militanların gerçekleştirdiği şiddet eylemleri nedeniyle sivil hükümetlere karşı öfke oluşmuş ve bu durum peş peşe gelen askeri darbelere zemin hazırlayan faktörlerden biri olmuştu.

Eski sömürgecileri Fransa'yla ilişkileri keserek Rusya'yla yakınlaşma yoluna giden Nijer, Mali ve Burkina Faso geçen yıl bir federasyon kurma hedefiyle Sahel Devletleri İttifakı'nı oluşturmuştu. 

Üç ülkenin yönetimleri ocakta, bölgesel blok Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'ndan (ECOWAS) çekileceklerini de açıklamıştı. ECOWAS, askeri darbeler nedeniyle üç ülkeye de daha önce yaptırım uygulamıştı.

Independent Türkçe


Refah harekatı, İsrail ve Mısır arasındaki 45 yıllık barışı bitirebilir

İsrail, Refah'ın doğusundaki kara operasyonunun sınırlı tutulacağını öne sürmüştü (AFP)
İsrail, Refah'ın doğusundaki kara operasyonunun sınırlı tutulacağını öne sürmüştü (AFP)
TT

Refah harekatı, İsrail ve Mısır arasındaki 45 yıllık barışı bitirebilir

İsrail, Refah'ın doğusundaki kara operasyonunun sınırlı tutulacağını öne sürmüştü (AFP)
İsrail, Refah'ın doğusundaki kara operasyonunun sınırlı tutulacağını öne sürmüştü (AFP)

Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), Mısır'ın Gazze savaşı nedeniyle İsrail'le diplomatik ilişkilerinin seviyesini düşürmeyi planladığını yazdı. 

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen Mısırlı yetkililer, Tel Aviv'deki büyükelçilerini çekerek diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürmeyi değerlendirdiklerini belirtti.

İsrail'in 6 Mayıs akşamı Refah kentinin doğusuna düzenlediği kara harekatıyla ilgili bilgilendirmeyi operasyona saatler kala yaptığını savunan yetkililer, bunun Kahire yönetiminden tepki topladığını ve iki ülkeyi açmaza sürüklediğini söyledi. 

Kaynaklar, İsrail'in operasyon planlarını sadece geniş hatlarıyla paylaştığını, Gazze'ye yardım tedarikinin yapıldığı Refah sınır kapısına müdahale edilmeyeceğine ve bölgeyi terk etmeleri için Filistinlilere birkaç hafta süre tanınacağına dair teminat verdiğini öne sürdü.

Mısırlı yetkili, "Bu güvencelerin hiçbiri yerine getirilmedi. İsrail, Refah sınır kapısını ele geçirmeden saatler önce bize haber vermekle yetindi" dedi. 

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), 7 Mayıs'ta Refah sınır kapısının Gazze tarafının ele geçirildiğini duyurmuştu. ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), bugünkü raporunda İsrail ordusunun sınır kapısından yardım geçişlerini durdurduğunu bildirdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas'ın Refah sınır kapısı üzerinden Gazze'ye kaçak silah ve mühimmat soktuğunu öne sürerek, bölgeyi bu yüzden kapattıklarını söylemişti. IDF, Refah'ın doğusunda yaklaşık 50 Hamas militanının öldürüldüğünü, bölgede en az 10 yeraltı tüneli bulunduğunu savunmuştu.

Gazete, Tel Aviv yönetiminin, Mısırlı yetkililerin iddialarıyla ilgili yorum taleplerini reddettiğini aktardı. 

WSJ, uzun savaşların ardından Mısır ve İsrail'in ABD arabuluculuğuyla 17 Eylül 1978'de Camp David Anlaşmaları'nı imzalayarak ilişkilerini normalleştirdiğini hatırlattı. Bunun ardından 19 Mart 1979'da Tel Aviv ve Kahire yönetimi arasında barış anlaşması da imzalanmıştı.

Mısırlı yetkili mevcut açmazla ilgili şunları söyledi: 

İlişkileri tamamen askıya almak ya da Camp David'i rafa kaldırmak gibi bir planımız yok. Ancak İsrail güçleri, Refah sınır kapısında kaldığı sürece Refah'a tek bir kamyon bile göndermeyeceğiz.

Haberde, Mısır'ın İsrail ve Hamas arasında ABD arabuluculuğundaki ateşkes görüşmelerine ev sahipliği yaptığı hatırlatılarak, Tel Aviv ve Kahire arasında yaşanacak gerginliğin Washington'ı da etkileyeceği belirtildi. 

Tel Aviv merkezli düşünce kuruluşu Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden Ofir Winter, şu değerlendirmeyi paylaştı: 

İsrail'in rehine takası anlaşmasında Mısır'ın arabulucuğuna ihtiyacı var. Savaştan sonra herhangi bir senaryoda Gazze'deki durumu istikrara kavuşturmak için de Mısır'a ihtiyacı olacak.

Diğer yandan Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan 12 Mayıs'ta yapılan açıklamada, Kahire yönetiminin Güney Afrika'nın İsrail aleyhinde Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) açtığı davaya katılacağı açıklanmıştı. Hamas da Mısır'ın kararından memnuniyet duyduklarını bildirmişti.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Times of Israel


Çin tehdidi, Biden'a nükleer üssün dibindeki Bitcoin madenini kapattırdı

Çin Merkez Bankası, Eylül 2021'de ülkedeki kripto para işlemlerini yasaklamıştı (Reuters)
Çin Merkez Bankası, Eylül 2021'de ülkedeki kripto para işlemlerini yasaklamıştı (Reuters)
TT

Çin tehdidi, Biden'a nükleer üssün dibindeki Bitcoin madenini kapattırdı

Çin Merkez Bankası, Eylül 2021'de ülkedeki kripto para işlemlerini yasaklamıştı (Reuters)
Çin Merkez Bankası, Eylül 2021'de ülkedeki kripto para işlemlerini yasaklamıştı (Reuters)

ABD, Çin bağlantılı kripto para firmasının, Amerikan ordusuna ait üssün yanında kurduğu Bitcoin madenini kapatıyor.

ABD Başkanı Joe Biden, Wyoming eyaletindeki F.E Warren Askeri Üssü yakınında faaliyet gösteren Çin bağlantılı Bitcoin madenciliği şirketi MineOne'ın tesisinin kapatılması emrini verdi.

Beyaz Saray'dan dün yapılan açıklamada, Cheyenne bölgesinde yer alan üsse yakın konumu nedeniyle kripto madenciliği tesisinin "ABD'nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturduğu" savunuldu.

Açıklamada, ABD Hava Kuvvetleri'ne ait üste nükleer başlıklı kıtalararası füzelerin yer aldığı belirtilirken, Çinli firmanın madencilik ekipmanlarının buradan bilgi çalmak amacıyla kullanılabileceği öne sürüldü.

Biden'ın talimatı uyarınca firmaya ekipmanlarını tesisten çıkarmaları için 90 gün, araziyi devretmeleri veya satmaları için de 120 gün süre tanınacak.

Beyaz Saray'ın açıklamasında, firmanın üsse yaklaşık 1,6 kilometre uzaklıktaki araziyi Haziran 2022'de satın aldığı, daha sonra da buraya kripto madeni kurduğu belirtildi.

Arazinin satışıyla ilgili bilgilerin, ABD Hazine Bakanlığı'na bağlı ​​ABD Yabancı Yatırım Komitesi'yle paylaşılmadığı aktarıldı. 

Amerikan gazetesi New York Times'ın (NYT) aktardığına göre, bölgede Pentagon'un da kullandığı bir veri merkezi işleten Microsoft, geçen yıl ekimde komiteyle iletişime geçerek MineOne'ın faaliyetleriyle ilgili uyarıda bulunmuştu. 

Microsoft, madencilik tesisinin "istihbarat toplama amacıyla kullanılabileceğini" savunmuştu. Haberde, komitenin bunun üzerine inceleme yaptığı ve tesisin ulusal güvenliği tehdit ettiğine karar verdiği aktarıldı.

Resmi belgelere göre MineOne firması, ABD'nin Delaware eyaletine kayıtlı. 

Çinli Bitcoin madenciliği şirketi Bit Origin, 2022'de firmaya ortak olarak askeri üs yanındaki tesisi kurmuştu. Haberde, Bitcoin madenciliği tesisinin 2023 başlarında faaliyete geçtiği aktarıldı. 

NYT, Bit Origin'in yöneticisi Li Jiaming'in yorum talebine dönüş yapmadığını yazdı. Li, geçen yıl verdiği bir röportajda bu bölgeyi, üsse yakınlığı nedeniyle değil yerel elektrik şirketiyle enerji tedariki için sözleşme imzaladıklarından tercih ettiklerini söylemişti.

Independent Türkçe, New York Times, BBC


Zelenskiy: Harkiv'i korumak için iki hava savunma bataryasına ihtiyacımız var

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Kiev'de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüştü. (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Kiev'de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüştü. (AP)
TT

Zelenskiy: Harkiv'i korumak için iki hava savunma bataryasına ihtiyacımız var

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Kiev'de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüştü. (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Kiev'de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüştü. (AP)

Kiev'i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bugün (Salı) yaptığı açıklamada, ABD askeri yardımının ‘yolda’ olduğunu ve ‘gerçek bir fark yaratacağını’ belirtti.

Blinken, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüşmesinin başında yaptığı açıklamada, “Yardım şu anda yolda ve savaş alanında Rus saldırganlığına karşı gerçek bir fark yaratacak” dedi.

Zelenskiy ise ‘önemli’ olarak nitelendirdiği ABD yardımından övgüyle söz etti ve ülkenin en büyük açığının hava savunması olduğunu belirtti. Blinken'a Ukrayna'nın Rus hava saldırılarına maruz kalan kuzeydoğu şehri Harkiv için iki hava savunma bataryasına ihtiyacı olduğunu söyledi.

Blinken ile görüşmesinin ardından Zelenskiy, Ukrayna'nın Harkiv'i Rus saldırılarından korumak için iki hava savunma bataryasına ihtiyacı olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Bloomberg’ten aktardığı habere göre Rusya'nın 2022'den bu yana ilk kez Harkiv'e topyekûn bir saldırı başlatmasının ardından kuzeydoğu cephe hattını istikrara kavuşturmak üzere bölgede takviye birlikler konuşlandırıldı.

Rus güçleri, Ukrayna'nın ikinci büyük şehrine haftalar süren yoğun hava saldırılarının ardından temas hattını bölgenin derinliklerine doğru itmeye çalışıyor.

Blinken'in Rusya'nın Şubat 2022'de başlayan işgalinden bu yana Ukrayna'ya yaptığı dördüncü ziyaret, ABD Kongresi'nin Ukrayna için uzun süredir ertelenen 61 milyar dolarlık yardım paketini kabul etmesinden haftalar sonra gerçekleşti. AFP'ye göre o zamandan bu yana ABD, Ukrayna'nın Ruslara karşı koymak için ihtiyaç duyduğu Patriot ve NASAMS hava savunma sistemleri ve topçu mühimmatı başta olmak üzere stoklarından yaklaşık 1,4 milyar dolarlık askeri yardım sağladı.

ABD Kongresi Kiev'e yardım konusunda bir anlaşmaya varmaya çalışırken, Washington aradan geçen ayları telafi etmeye çalışıyor. Bu noktada yardım akışının hızlanarak devam etmesi bekleniyor.


UNRWA: Refah'ta yerinden edilenlerin sayısı 450 bine yükseldi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler (AP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler (AP)
TT

UNRWA: Refah'ta yerinden edilenlerin sayısı 450 bine yükseldi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler (AP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler (AP)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in ilk tahliye emrini verdiği 6 Mayıs tarihinden bu güne kadar yaklaşık 450 bin kişinin Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’tan zorla tahliye edildiğini duyurdu.

UNRWA X platformu aracılığıyla, aileler güvenlik arayışıyla kaçmaya devam ederken, Refah sokaklarının boş göründüğünü bildirdi.

UNRWA tarafından yapılan açıklamada, “İnsanlar sürekli olarak bitkin, aç ve endişeli durumda. Güvenli bir yer yok” ifadeleri yer aldı. Açıklamada ayrıca, acil bir ateşkesin ‘tek umut’ olduğu vurgulandı.

İsrail ordusu cumartesi günü Filistinlilere Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah, eş-Şabura ve Hirbet el-Ades’i boşaltmaları ve el-Mevasi’deki ‘insani bölgeye’ gitmeleri çağrısında bulundu.

UNRWA dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun bir hafta önce ilk tahliye emrini vermesinden bu yana yaklaşık 360 bin kişinin Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinden ayrılmak zorunda kaldığını belirtti.

Halihazırda ülke içinde yerinden edilmiş insanlarla dolup taşan Refah, Hamas hareketinin son kalesi olarak görülüyor.

UNRWA'nın açıklamasına göre Gazze'nin kuzeyinde bombardıman ve ek tahliye emirleri ‘binlerce ailenin daha yerinden edilmesine ve korkuya’ neden oldu.

sdvfe
Refah'tan ayrılan bir Filistinli, araçta üst üste yığılan eşyaların üzerinde oturuyor. (AP)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Telegram üzerinden, güneydeki Refah'ın yanı sıra Cibaliye Mülteci Kampı ve Gazze'nin kuzeyindeki ez-Zeytun mahallesi de dahil olmak üzere çeşitli yerlerde İsrail güçlerine yönelik saldırılarla ilgili bilgi verdi.

Gazze Şeridi'nin eteklerindeki İsrail sınır kasabalarında dün yeni roket uyarıları yapıldı.

Bu arada dün yayınlanan haberlerde İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Gazze Şeridi'ndeki durum hakkında görüştüğü belirtildi.

Gallant'ın ofisinden yapılan açıklamaya göre görüşmede İsrailli bakan, “İsrail ordusunun Gazze Şeridi boyunca terörist merkezlere yönelik operasyonlarını ve Refah Sınır Kapısı’nın güvenliği sağlanırken Hamas taburlarına karşı Refah bölgesinde yürütülen hassas operasyon da dahil olmak üzere Gazze'deki gelişmeleri” ele aldı.

Diğer taraftan ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsüne göre Blinken, ABD'nin ‘bir milyondan fazla insanın sığındığı’ Refah'ta İsrail'in büyük bir kara operasyonuna halen karşı olduğunu vurguladı.


Ampute edilen uzuvlar ve çürümeye terk edilen yaralar: İsrail’in “korkunç” hapishanesindeki Filistinliler için “ölmek yaşamaktan daha iyi”

Ampute edilen uzuvlar ve çürümeye terk edilen yaralar: İsrail’in “korkunç” hapishanesindeki Filistinliler için “ölmek yaşamaktan daha iyi”
TT

Ampute edilen uzuvlar ve çürümeye terk edilen yaralar: İsrail’in “korkunç” hapishanesindeki Filistinliler için “ölmek yaşamaktan daha iyi”

Ampute edilen uzuvlar ve çürümeye terk edilen yaralar: İsrail’in “korkunç” hapishanesindeki Filistinliler için “ölmek yaşamaktan daha iyi”

ABD merkezli CNN bir haberinde, Necef (Negev) Çölü bölgesinde şu anda gözaltı merkezi olarak kullanılan bir askeri üste çalışan bir İsrailli, halen aklından çıkaramadığını söylediği bir sahnenin iki fotoğrafını çektiğini aktardı.

Fotoğraflarda gri eşofmanlı sıra sıra adamlar, dikenli tel örgülerle çevrili kağıt inceliğindeki şiltelerin üzerinde otururken görülüyor. Hepsinin gözleri bağlı ve başları spot ışıklarının parıltısı altında ağır ağır sallanıyor.

CNN’e konuşan İsrailli, şunları söyledi:

Havada kötü bir koku vardı. Her yer erkek sesleriyle doluydu. Birbirleriyle konuşmaları engelleniyordu ve tutuklular kendi aralarında mırıldanıyorlardı. Bize hareket etmelerine izin verilmediği söylendi. Dik oturmak zorundalardı. Konuşmalarına ve göz bağlarının altından bakmalarına izin verilmiyordu.

xdcvfbgs
CNN’nin elde ettiği askeri üsten sızdırılan fotoğrafta gri eşofmanlı, gözleri bağlı ve kağıt inceliğindeki şilteler üzerinde oturan tutukluları görülüyor

Yaşananları anlatan üç İsrailli, tesiste sürekli kelepçeli halde olmanın sebep olduğu yaralar nedeniyle doktorların bazen mahkumların uzuvlarını kestiğini söylediler. CNN’nin haberine göre bazen acemi sağlık görevlileri tarafından gerçekleştirilen ve ‘stajyerler için iyi bir yer’ olarak ün kazanan tesiste uygulanan tıbbi müdahaleler sonucu hava çürümeye bırakılmış bakımsız yaraların kokusuyla doluydu.

CNN, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonu sırasında gözaltına alınan Filistinlilerin tutulduğu Necef Çölü'ndeki Sde Teiman adlı askeri tesiste çalışan üç İsrailli muhbirle konuştu. Üçü de İsrail'in Gazze'deki sert politikalarını destekleyen gruplardan yasal bir tepkiyle karşılaşma ve misilleme riski altında konuştular.

Sde Teiman’da yaşadıklarını anlatan İsrailli muhbirlerden biri, “Bize hareket etmelerine izin verilmediği söylendi. Dik oturmak zorundalardı. Konuşmalarına ve göz bağlarının altından bakmalarına izin verilmiyordu” dedi.

Anlatılanlara göre Gazze sınırından yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan tesisin iki bölüme ayrılıyor. Bunlardan birincisi Gazze'den gelen yaklaşık 70 Filistinli tutuklunun aşırı fiziksel kısıtlama altında tutulduğu konteynerler, diğeri yaralı tutukluların yataklarına bağlandığı ve bebek bezi giydirildiği bir sahra hastanesi.

Askeri tesisin sahra hastanesinde sağlık görevlisi olarak çalışan muhbirlerden biri burada işlenen suçlarla ilgili olarak “İnsani olan her şeyi ellerinden aldılar” ifadelerini kullandı.

Bir başka muhbir ise şunları söyledi:

İstihbarat bilgileri toplamak amacıyla değil, intikam için dövülmüşlerdi. Dayak Filistinlilerin 7 Ekim'de yaptıklarına ve kamptaki davranışlarına kesilen bir cezaydı.

İsrail ordusu, CNN'in bu haberde yer alan tüm iddialara ilişkin yorum talebine yanıt olarak bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

İsrail ordusu gözaltındaki kişilere karşı uygun davranışlar sergilenmesini sağlar. İsrail askerleri tarafından yapılan her türlü suistimal iddiası incelenir ve uygun şekilde ele alınır. Suistimalden şüphelenildiğinde Askeri Polis Kriminal Soruşturma Şube tarafından soruşturma açılır. Gözaltına alınan kişilere risk düzeylerine ve sağlık durumlarına göre kelepçe takılır. Yetkililere hukuka aykırı kelepçeleme vakalarıyla ilgili herhangi bir rapor gelmedi.

İsrail ordusu, insanların çırılçıplak soyulduğu ya da bebek bezi verildiği yönündeki haberleri doğrudan yalanlamak yerine gözaltındaki kişilerin kıyafetlerinin, herhangi bir güvenlik riski oluşturmadıkları tespit edildiğinde kendilerine iade edildiğini söyledi.

İsrailli ve Filistinli insan hakları örgütlerinin Sde Teiman’daki mevcut koşulları protesto etmesinin ardından İsrail ve Arap basınında Sde Teiman’daki ihlallere ilişkin haberler yer almıştı. Ancak CNN’e göre askeri tesiste çalışan İsrailliler tarafından nadir olarak yapılan bu tür bir görgü tanıklığı, Gazze'de savaş yürüten İsrail'in davranışlarına daha fazla ışık tutuyor. Ayrıca İsrail hükümetinin uluslararası ve yasal olarak kabul edilmiş ilkelere uygun hareket ettiğine dair defalarca kez verdiği garantilere de şüphe düşürüyor.

CNN, Sde Teiman Askeri Üssü’ne girmek için İsrail ordusundan izin talebinde bulundu. CNN’den bir ekip, geçtiğimiz ay üssün ana kapısı önünde tesisin kapatılmasını talebiyle İsrailli eylemciler tarafından düzenlenen küçük bir protesto gösterisini haberleştirmişti. İsrail güvenlik güçleri CNN ekibini yaklaşık 30 dakika boyunca sorguladı ve kanalın foto muhabiri tarafından çekilen görüntüleri görmek istedi. İsrail, yabancı gazeteciler de dahil olmak üzere, güvenlikle ilgili konularda muhabirlere sık sık askeri sansür uyguluyor.

Çölde gözaltı

İsrail ordusu, 7 Ekim'de Hamas Hareketi öncülüğünde İsrail'e düzenlenen ve İsrailli yetkililerin yaklaşık bin 200 kişinin öldüğünü ve 250 kişinin rehin alındığını açıkladığı saldırıdan bu yana üç farklı askeri tesisin Gazze'den gelen Filistinliler için kısmen gözaltı kamplarına dönüştürüldüğünü kabul etti. İsrail, 7 Ekim saldırısının ardından Gazze Şeridi’ne savaş açtı.  Gazze’deki Sağlık Bakanlığı tarafından aktarılan verilere göre şimdiye kadar yaklaşık 35 bin kişi hayatını kaybetti.

cduk
Sde Teiman Askeri Gözaltı Merkezi’nin yerini gösteren harita (CNN)

İsrail’in varlığını kabul ettiği gözaltı kampları; Necef Çölü bölgesindeki Sde Teiman askeri tesisi, işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Anatot ve Ofer askeri üsleridir.

Bu kamplar, geçtiğimiz aralık ayında İsrail parlametosu Knesset tarafından kabul edilen İsrail'in Yasadışı Savaşçılar Yasası'nın kapsamına giriyor. Söz konusu yasayla ordunun şüpheli kişiyi gözaltına alma yetkisi genişletildi.

Yasa, ordunun şüpheli kişileri tutuklama emri olmaksızın 45 gün boyunca gözaltında tutmasına izin veriyor. Bu sürenin sonunda, insan hakları örgütlerinin 7 Ekim'den bu yana dramatik bir şekilde kötüleştiğini söylediği koşullarda 9 binden fazla Filistinlinin tutulduğu İsrail Cezaevi Servisi'ne (IPS) nakledilmeleri gerekiyor.

Filistin Esirler Cemiyeti geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, savaşın başlamasından bu yana aralarında Gazze'nin önde gelen cerrahlarından Dr. Adnan eş-Berş’in de aralarında bulunduğu 18 Filistinlinin İsrail tarafından gözaltında tutuldukları sırada öldüğünü açıkladı.

Gözaltındaki kişi sayısının bilinmediği askeri gözaltı kampları, Yasadışı Savaşçılar Yasası'nın öngördüğü gözaltı süresi boyunca bir filtreleme noktası olarak hizmet veriyor. Kamplarda gözaltında tutulduktan sonra Hamas'la bağlantısı olduğundan şüphelen kişiler IPS’ye nakledilirken, Hamas’la bağlantısı olmadığı anlaşılanlar serbest bırakılarak Gazze'ye dönmesine izin veriliyor.

CNN geçtiğimiz ay Gazze dışında görüştüğü Dr. Muhammed er-Ran, askeri bir tesiste gözaltında tutulduğu dönemi anlatırken “Uyuyabilmek için geceyi dört gözle bekliyorduk” ifadelerini kullandı.

Gündüz aşırı sıcak olan geceleri ise aşırı dondurucu olabilen çöl havasına dayanabildiklerini söyleyen Dr. Ran, “Gece olduktan sonra durumumuzun değişeceği umuduyla sabahı beklerdik” dedi.

Filistin asıllı bir Bosna Hersek vatandaşı olan Dr. Muhammed er-Ran, İsrail'in hava, kara ve deniz saldırıları sırasında kapatılan ve baskına uğrayan ilk hastanelerden biri olan Gazze'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi'nin cerrahi biriminin başındaydı.

Dr. Ran, İsrail tarafından ağır bombardımana tutulan Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki hastaneden kaçtıktan sonra üç gün boyunca çalıştığı Gazze şehrindeki el-Ehli Baptist Hastanesi'nin önünde 18 Aralık'ta tutuklandığını belirtti.

Tutuklu halde iç çamaşırlarıyla kalıncaya kadar üzerindeki giysilerin çıkarıldığını, gözlerinin ve bileklerinin bağlandığını ve bir kamyonetin kasasına atıldığını söyleyen Dr. Ran, neredeyse çıplak haldeki tutuklularla birlikte çölün ortasındaki bir gözaltı kampına götürülürken üst üste yığıldıklarını kaydetti.

Dr. Ran’ın anlattıkları, CNN tarafından toplanan ve Gazze'deki gözaltı koşullarını aktaran onlarca başka anlatımla detaylarına varıncaya kadar tutarlı. İsrail askerlerinin sosyal medya profillerinde yayınlanan çok sayıda toplu tutuklama fotoğrafı da Dr. Ran’ın anlattıklarını destekler nitelikte. Bu fotoğrafların birçoğunda Gazze sakinleri elleri ve ayakları kablolarla bağlanmış, gözleri kapatılmış ve üzerlerinde sadece iç çamaşırları olduğu halde gözaltına alınırken görülüyor.

CNN’e 44 gün boyunca askeri bir gözaltı merkezinde tutulduğunu söyleyen Dr. Ran, “Günlerimiz ibadet, gözyaşları ve yakarışlarla geçiyordu. Bu da çektiğimiz işkenceyi hafifletiyordu” dedi.

Dr. Ran, sözlerine şöyle devam etti:

Ağladık ve ağladık... Kendimiz için ağladık, milletimiz için ağladık, toplumumuz için ağladık, sevdiklerimiz için ağladık. Aklımıza gelebilecek her şey için ağladık.

Eş-Şaviş

Gözaltına alınmasının üzerinden bir hafta geçmişti ki gözaltı kampı yetkilileri ona gardiyanlar ve mahkumlar arasında arabuluculuk yapmasını emretti. Bu arabuluculuk rolüne yerel Arapça’da ‘eş-Şaviş’ yani ‘gözetmen’ deniyor.

İsrailli muhbirlere göre eş-Şaviş, genellikle sorgulamadan sonra Hamas'la bağlantısı olduğu şüphesinden kurtulan bir tutuklu oluyor.

Tutukluları gereksiz yere alıkoyduğunu ya da çevirmenlik yaptırmak amacıyla kullandığını reddeden İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada “Eğer tutukluluğun devam etmesini gerektirecek bir neden yoksa serbest bırakılıp Gazze'ye geri götürülürler” denildi.

Göz bağını çıkarmak çok eziyetli

Ancak muhbirlerin ve başta eş-Şaviş olmak üzere gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılanların anlattıkları İsrail ordusunun suçlamalardan aklananlarla ilgili çizdiği tabloya şüphe düşürüyor. Şarku'l Avsat'ın CNN'den aktardığı habere göre Dr. Ran, Hamas bağlantısından aklandıktan sonra birkaç hafta boyunca eş-Şaviş olarak görev yaptığını açıkladı. Aynı şekilde İsrailli muhbirler de suçlamalardan aklanan eş-Şaviş’in bir süre daha arabuluculuk yaptığını belirttiler.

Görgü tanıklarına göre akıcı bir şekilde İbranice konuşabilen eş-Şaviş, böylece gardiyanların emirlerini diğer tutuklulara Arapça olarak iletebiliyordu.

Bu rolünden dolayı kendisine özel bir imtiyaz tanındığını ifade eden Dr. Ran, gözlerindeki bağın çıkarıldığını, ancak bu esnada çekilen ızdırabın farklı bir cehennem olduğunu vurguladı.

xcdvf
Dr. Muhammed er-Ran (Sosyal medya siteleri)

Gözaltındayken yaşadıklarını anlatmaya devam eden Dr. Ran, “Çektiğim işkencenin bir parçası da insanlara nasıl işkence yapıldığını görmekti. (Gözlerimiz bağlıyken) olan bitene tanık olmuyor, işkenceyi, intikamı, baskıyı göremiyorsunuz. Gözümdeki bağı çıkardıklarında ne kadar aşağılandığımı ve küçük düşürüldüğümü görebiliyordum. Bize insan olarak değil de hayvan olarak baktıklarını görebiliyordum” şeklinde konuştu.

Dr. Ran'ın gördüğü cezalandırma biçimlerine ilişkin anlattıkları CNN’e konuşan muhbirler tarafından da doğrulandı. Başka bir tutukluyla konuşmak gibi bir ‘ihlali’ gerçekleştiren bir tutukluya bir saate kadar kollarını başının üzerinde tutması emrediliyor, bazen tutuklunun bu pozisyonda kalmasını sağlamak için bir çite bağlanıyordu.

Konuşma ve hareket etme yasağını tekrar tekrar ihlal edenler için ceza daha da ağırlaşıyor. İsrailli iki muhbir ve Dr. Ran'ın anlattıklarına göre bazen İsrailli gardiyanlar tutukluyu çitlerin dışındaki bir alana götürüp ciddi şekilde dövüyordu. Gözaltı merkezinde gardiyan olarak görev yapan bir muhbir, bir adamın dişlerine vurulduğunu ve bazı kemiklerinin kırıldığını gördüğünü söyledi.

Gece İşkencesi

İsrailli bir muhbir ile Dr. Ran, rutin aramalar sırasında gardiyanların uyuyan tutukluların üzerine büyük köpekleri saldığını ve askerler çitlerden içeri girerken şok bombası attıklarını anlattılar.

Bu yapılanları ‘gece işkencesi’ olarak tanımlayan Dr. Ran, “Biz bağlı haldeyken aramızda dolaşan ve üzerimize basan köpekleri serbest bıraktılar. Yüzüstü yatmalısınız, yüzünüz yere yapışmış olacak. Siz hareket edemiyorsunuz, ama onlar sizin üzerinizde hareket ediyorlar” dedi.

İsrailli muhbir ise aramayla ilgili üzüncü ayrıntıları şöyle anlattı:

Askeri polisten özel bir birlik sözde arama yapıyordu, ama gerçekte bu onları dövmek için bir bahaneydi. Korkunçtu, çok fazla bağırış ve köpek havlaması vardı.

Yaralı tutuklular yataklarına bağlanıyor

Muhbirlerin anlattıkları, Sde Teiman’daki sahra hastanesinde yaşanan bir başka dehşeti gözler önüne serdi.

Sde Teiman’daki sahra hastanesinde görevli bir sağlık çalışanı olan muhbirlerden biri, “Bu hastalarla ilgilenirken onların tamamen savunmasız olduklarını hissettim. Kendinizi hareket edemez, neler olduğunu göremez ve tamamen çıplak halde düşünün. Bu sizi tamamen savunmasız hale getirir. Bence bu, psikolojik işkence değilse de ona yakın bir şey” diye konuştu.

Filistinli tutuklular üzerinde yetkisi olmadığı halde tıbbi işlemler yapmasının emredildiğini söyleyen diğer muhbir ise “Benden hastalar üzerinde nasıl işlem yapılacağını öğrenmem ve uzmanlık alanımın tamamen dışında olan basit tıbbi prosedürleri uygulamam istendi” dedi.

Bu tıbbi prosedürlerin genellikle anestezi olmadan yapıldığını açıklayan muhbir, “Eğer ağrı şikayeti varsa onlara parasetamol (asetaminofen için kullanılan başka bir isim) verilmesi söylendi. Oradayken kendimi suç ortağı olarak hissettim” dedi.

Bileklerinin sürekli bağlanması nedeniyle yaralanan bir adamın ampute edilmesine tanık olduğunu da söyleyen muhbirin anlattıkları, Sde Teiman’da çalışan bir doktor tarafından yazılan ve nisan ayında İsrail’in Haaretz gazetesi tarafından yayınlanan bir mektupta yer alan detayları destekler nitelikteydi.

Haaretz gazetesinin haberine göre İsrail Başsavcılığı ile İsrail Sağlık ve Savunma bakanlıklarına hitaben kaleme alınan mektupta, “Tıbbi tesis faaliyete geçtiği ilk günlerden bugüne kadar ciddi etik ikilemlerle ve daha fazlasıyla karşı karşıya kalmıştır. (Bu mektubu) tesisin faaliyetlerinin Yasadışı Savaşçılar Yasası'nda yer alan sağlıkla ilgili yönetmeliklerin bir bölümüne uymadığı konusunda sizi uyarmak için yazıyorum” ifadeleri yer aldı.

Sde Teiman'da yaşadıklarını anlatan İsrailli muhbirlerden biri, gözaltı merkezindeki tutuklar için “İnsani olan her şeyi ellerinden aldılar” dedi.

İsrailli muhbirler ayrıca sağlık ekibinden tıbbi belgeleri imzalamaktan kaçınmalarının istendiğini de vurguladılar. Bu durum İsrail'de İnsan Hakları Doktorları (PHRI) tarafından daha önce yayınlanan raporları doğruluyor.

PHRI, nisan ayındaki raporunda ‘tıbbi etik ihlallerinin soruşturulması ya da hekimlerin şikayet edilmelerini engellemek amacıyla kimliğinin gizlenmesine ilişkin ciddi endişeler’ konusunda uyardı.

İhbarcılardan biri kendisinden istenen tedaviyi uygulayacak eğitimi almadığını belirterek, “Hiçbir şey imzalamıyorsunuz, yönetimden hiçbir onay yok, stajyerler için bir cennet, çünkü ne isterseniz onu yapıyorsunuz” dedi.

Gözaltı kampları dünyadan gizleniyor

Sde Teiman ve diğer askeri gözaltı kampları kurulmalarından bu yana tam bir gizlilik içindeler. İsrail bu kamplarda tutulan tutukluların sayısını ya da Gazze'den gelen tutukluların nerede olduğunu açıklama taleplerini her defasında reddetti.

İsrail Yüksek Mahkemesi, geçtiğimiz çarşamba günü İsrail merkezli insan hakları örgütü HaMoked tarafından şubat ayında Gazze'nin güneyindeki Nasır Hastanesi'nde tutuklanan Filistinli röntgen teknisyeninin nerede olduğunun açıklanması için verilen dilekçe üzerine bir duruşma gerçekleştirdi. Duruşma 7 Ekim'den bu yana bir ilki teşkil etti.

İsrail Yüksek Mahkemesi daha önce Gazze'de bilinmeyen yerlerde gözaltında tutulan onlarca Filistinli adına verilen ‘habeas corpus’ dilekçelerini reddetmişti.

İsrailli bir insan hakları savunucusu olan İsrail merkezli İşkenceye Karşı Halk Komitesi (PCATI) Direktörü Tal Steiner, bu gizliliğin ‘işitilen vahşetlerin gerçekleşmesine izin verdiğini’ söyledi.

CNN’e konuşan Steiner, “Dış dünyadan tamamen izole edilmiş kişiler, işkence ve kötü muameleye karşı en savunmasız kişilerdir” dedi.

Öte yandan uydu görüntüleri Sde Teiman'daki faaliyetlere ışık tuttu. Uydu görüntüleri, İsrail ile Hamas arasında 7 Ekim'de başlayan savaşı takip eden aylarda çöl kampında aralarında büyük çadırlar ve hangarların da bulunduğu 100'den fazla yeni yapının inşa edildiğini gösterdi. Bununla birlikte 10 Eylül 2023 ve 1 Mart 2024 tarihleri arasında alınan uydu görüntüleri arasında yapılan karşılaştırma, tesisteki araç sayısında büyük ve faaliyetlerde hafif bir artış olduğunu ortaya koydu. Aralık ayı başlarındaki iki tarihe ait uydu görüntülerde tesisteki inşaat çalışmalarının devam ettiği görüldü.

CNN ayrıca gri eşofmanlar giydirilmiş, gözleri bağlı bir grup adamı tutulduğu yeri gösteren sızdırılmış iki fotoğrafın coğrafi konumunu da tespit etti. Fotoğraflarda görülen panellerin türü, uydu görüntülerinde görülen büyük bir tesisin merkezindeki bir binanın panelleriyle eşleşti.

Bir ahırı andıran bina, savaşın başlamasından bu yana ortaya çıkan yeni binaların arasında göze çarpan eski bir bina olan Sde Teiman askeri tesisinin ortasında yer alıyor.

CNN diğer iki askeri gözaltı kampının (işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Ofer ve Anatot üsleri) uydu görüntülerini de inceledi ve 7 Ekim'den bu yana herhangi bir genişleme çalışması tespit etmedi. Bazı insan hakları örgütleri ve hukuk uzmanları, Gazze'ye en yakın konumda olan Sde Teiman Askeri Üssü’nün, üç askeri gözaltı kampı arasında en fazla sayıda tutukluya ev sahipliği yapan nokta olduğuna inandıklarını söylediler.

Gözaltı kampında tutulduktan sonra serbest bırakılan İbrahim Yasin (27) serbest bırakıldığı gün “Orada 23 gün kaldım, 23 gün bana 100 yıl gibi geldi” açıklamasında bulundu.

Yasin, yeni tahliye olan ve halen üzerinde gri hapishane eşofmanları olan 10'dan fazla kişiyle birlikte kalabalık bir odada dinleniyordu. Bu kişilerin bazılarının bileklerinde kelepçelerin açtığı derin yaralar vardı.

Serbest bırakılan bir diğer kişi olan Sufyan Ebu Salah (43) ise “Kelepçeliydik ve gözlerimiz bağlıydı, bugün ilk kez görebiliyorum” dedi.

Duygularım öldü

Serbest bırakılanların birçoğunun gözlerinde donuk bir ifade vardı ve çelimsiz görünüyorlardı. Sedyede yatan yaşlı bir adam, ancak oksijen makinesinin yardımıyla nefes alabiliyordu. Hastanenin dışında, serbest bırakılanlardan iki Filistin Kızılayı görevlisi meslektaşlarıyla kucaklaştılar.

Dr. Ran için ise arkadaşlarıyla yeniden bir araya gelmek ise aynı coşkuya neden olmadı. Yaşadığı deneyimin onu bir ay boyunca içine kapanmasına ve duygularının ölmesine neden olduğunu söyleyen Dr. Ran, “Çok acı vericiydi. Serbest bırakıldığımda insanlar onları özlememi ve kucaklamamı bekliyordu. Ama bir boşluk vardı, gözaltında benimle birlikte olan insanlar ailem oldu. O arkadaşlıklar bize ait olan tek şeydi” ifadelerini kullandı.

Serbest bırakılmadan az önce tutuklu arkadaşlarından birinin, fısıldayarak kendisine seslenip ondan Gazze'deki eşini ve çocuklarını bulmasını istediğini söyleyen Dr. Ran, “Benden onlara şehit olmalarının daha iyi olduğunu, tutuklanıp buraya getirilmektense ölmelerinin daha iyi olacağını söylememi istedi” dedi.


Mısırlı askeri yetkililer İsrailli mevkidaşlarıyla görüşmelerini iptal etti

Bu ayın başlarında Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda konuşlanan Mısır ordusu askerleri (DPA)
Bu ayın başlarında Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda konuşlanan Mısır ordusu askerleri (DPA)
TT

Mısırlı askeri yetkililer İsrailli mevkidaşlarıyla görüşmelerini iptal etti

Bu ayın başlarında Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda konuşlanan Mısır ordusu askerleri (DPA)
Bu ayın başlarında Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda konuşlanan Mısır ordusu askerleri (DPA)

İsrailli bir kaynağın İsrail i24 televizyonuna verdiği bilgiye göre, Mısırlı askeri yetkililer İsrailli mevkidaşlarıyla yapmayı planladıkları görüşmeleri herhangi bir uyarıda bulunmadan iptal etti.

Bu hamle, İsrail ordusunun Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını kontrol altına almasının ardından Refah'ın doğusunda artan gerilimin ardından geldi. İsrailli kaynaklar bu ani iptalin iki ülke arasında giderek kötüleşen bir diplomatik krize işaret ettiğini bildirdi.

Mısır daha önce İsrail'i Refah'a saldırmaması konusunda uyarmış ve bunun bir şekilde Mısır'ın ulusal güvenliğini etkileyeceğini iddia etmişti. Ancak İsrail geçen hafta sınırlı olduğunu söylediği bir operasyonla Refah'ın doğusuna girdi ve bu sırada sınır kapısının Filistin tarafının kontrolünü de ele geçirdi. Mısır'ın bu hamleye yanıtı ise Güney Afrika'nın Gazze Şeridi'nde soykırım yaptığı gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (UCM) İsrail aleyhine açtığı davayı desteklediğini açıklamak oldu.

İsrail raporunda “Mısır'ın yaptığı bir depremdi” denildi.

Askeri toplantıların iptali, özellikle Sina Yarımadası'nda gerekli iş birliği göz önüne alındığında, İsrail tarafını büyük ölçüde kızdırdı.

bgrtny
Refah’taki İsrail güçleri (İsrail ordusu - AFP)

Mısır'da hiçbir yetkili barış anlaşmasının askıya alınması ya da iptal edilmesi ihtimalinden açıkça söz etmemiş olsa da İsrail'de Kahire'deki karar alma merkezine yakın medya ve araştırmacılar açık tehditler tespit ettiler.

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nde araştırmacı olan Ofir Winter, “Mısır'ın Güney Afrika Cumhuriyeti'nin UCM’de İsrail aleyhine açtığı davaya katıldığını açıklaması, ordunun Refah'a sınırlı müdahalesinin başlamasından bu yana iki ülke arasında gözlemlenen gerginliğin arttığının bir göstergesidir. Bu hamle, İsrail'e Refah'taki operasyonu genişletmemesi için uluslararası baskıyı arttırmayı, Mısır ve Arap kamuoyuna İsrail ordusunun yaptıklarına ortak olmadığını anlatmayı ve İsrail'e operasyona devam etmenin iki ülke arasındaki ilişkilere bir bedeli olacağını açıkça göstermeyi amaçlamaktadır” ifadelerini kullandı.

zxsdvf
Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafı 7 Mayıs'ta İsrail kontrolüne geçti. (İsrail ordusu-Reuters)

Winter, “Operasyon Mısır'ın onayı olmadan uzadıkça ve genişledikçe, Mısır sessiz kalsa bile ek protesto önlemlerine başvurabilir” şeklinde konuştu.

Winter sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçekten de son günlerde Mısır'da, Kahire'deki rejime yakın gazeteci ve akademisyenlerden iki ülke arasındaki ilişkilerin barış anlaşmasının askıya alınması ya da iptal edilmesine kadar varacak şekilde zedelenmesi yönünde açık tehditler duydum. Mısır ve İsrail'in barış anlaşmasından çekilmesi halinde kaybedecek çok şeyi olduğunu söylemeye gerek yok, ancak tehditler -sadece retorik bile olsalar- bu fikri Mısır kamuoyu söylemine yerleştirebilir ve hassas bir zamanda tehlikeli bir dinamik yaratabilir.”

Refah operasyonunun, Sina Yarımadası'nda terörizme karşı yürütülen ortak savaş zemininde iki ülke arasında son yıllarda tesis edilen askeri koordinasyonun bir testi olduğunu vurgulayan Winter, ‘Mısır'ın UCM'de İsrail ile karşı karşıya gelmesinin iki ülke arasında tesis edilen güvenlik ve siyasi güven ilişkilerine gölge düşürdüğünü, istikrarlı ve uzun vadeli çözümler bulunmasına yönelik ortak çıkarı desteklemediğini’ savundu.


Ruhani, Anayasa Koruma Konseyi'nden aldığı ‘gizli bir mektubun’ içeriğini açıkladı

Eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 7 Mart'ta Dini Lider Ali Hamaney ve Uzmanlar Meclisi'nin görevden ayrılan üyeleri arasındaki son toplantıda (İran Dini Lideri’nin internet sitesi)
Eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 7 Mart'ta Dini Lider Ali Hamaney ve Uzmanlar Meclisi'nin görevden ayrılan üyeleri arasındaki son toplantıda (İran Dini Lideri’nin internet sitesi)
TT

Ruhani, Anayasa Koruma Konseyi'nden aldığı ‘gizli bir mektubun’ içeriğini açıkladı

Eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 7 Mart'ta Dini Lider Ali Hamaney ve Uzmanlar Meclisi'nin görevden ayrılan üyeleri arasındaki son toplantıda (İran Dini Lideri’nin internet sitesi)
Eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 7 Mart'ta Dini Lider Ali Hamaney ve Uzmanlar Meclisi'nin görevden ayrılan üyeleri arasındaki son toplantıda (İran Dini Lideri’nin internet sitesi)

Eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yaptığı sert açıklamada, ülkesinin siyasi sistem yapısındaki ‘cumhuriyetin’ altının oyulmaması konusunda uyarıda bulundu. Ruhani, İran'daki seçimleri denetleyen Anayasa Koruma Konseyi'ni, cumhurbaşkanlığı yıllarına dayanan konularda kendisine yönelik ‘iddianameler’ nedeniyle eleştirdi.

Ruhani, Dini Lider Ali Hamaney'in potansiyel halefini belirlemekten sorumlu Uzmanlar Meclisi Liderliği seçimlerinde aday olmasının neden engellendiğinin açıklanmasını talep ettiği yedi mektuba cevaben Anayasa Koruma Konseyi'nden kısa süre önce aldığı ‘gizli bir mektubun’ içeriğini açıkladı. Söz konusu seçimler mart ayı başında yapılmıştı. Ruhani, Hamaney'in halefi meselesine üstü kapalı bir göndermede bulunarak, “Bazı insanların Uzmanlar Meclisi'nin altıncı oturumuna katılma konusunda neden hassas olduklarını biliyorum” dedi.

‘Yargıya ve Anayasa Koruma Konseyi'ne hakaret’, ‘bilgi ve siyasi vizyon eksikliği’, ‘anayasaya bağlılık eksikliği’, ‘sağlam dini inançlara saldırı’ ve ‘güven eksikliği’ gibi nedenlerin öne sürüldüğünü belirten Ruhani, Anayasa Koruma Konseyi'nin cevaplarında “nükleer anlaşma ve dış ve bölgesel politika hakkında belgelenmemiş yargılarda bulunulduğunu” kaydetti.

Ruhani, “Cumhuriyetin gelecekteki cumhurbaşkanları (eğer cumhurbaşkanlığı makamı ve kurumu ayakta kalırsa), bu suçlama listesinin siyasi özgürlüklerinden mahrum kalmalarına yol açacağını bilmelidir. Halk tarafından doğrudan seçilen en üst düzey yetkilinin, bir vatandaş düzeyinde bile ifade özgürlüğü hakkı yoktur” değerlendirmesinde bulundu.

Ruhani sözlerini şöyle sürdürdü: “Anayasa Koruma Konseyi Sekreteri’nin seçimlere katılamama nedenlerim hakkında söyledikleri sadece bir suç ve ihlal değil, aynı zamanda bir gurur vesilesidir. Bu kişisel bir savunma değil, Cumhuriyetin ve sistemin savunulmasıdır. Bu adaletsizlik karşısında sessiz kalmayacağım.”


Erdoğan: Yunanistan ile terörle mücadele konusunda anlayış birliğimiz giderek güçleniyor

Fotoğraf: TCCB
Fotoğraf: TCCB
TT

Erdoğan: Yunanistan ile terörle mücadele konusunda anlayış birliğimiz giderek güçleniyor

Fotoğraf: TCCB
Fotoğraf: TCCB

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile düzenledikleri ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Yunanistan ile terörle mücadele konusunda anlayış birliğimiz giderek güçleniyor. Terör örgütlerine, bölgemizin geleceğinde yer olmadığına dair mutabıkız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki baş başa ve heyetler arası görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.

Sözlerinin başında Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve heyetini Ankara'da misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin beşinci toplantısı çerçevesinde aralık ayında Atina'yı ziyaret etmiştim. Diyalog kanallarını açık tutma, ilişkilerimizde yaşanan ivmeyi geliştirme noktasında karşılıklı mutabakatımızı teyit etmiştik. Bu müşterek anlayışı, dostane ilişkiler ve iyi komşuluk hakkını Atina Bildirgesi ile de kayıt altına almıştık. Değerli Kiryakos'un beş ay sonra iadeyi ziyarette bulunması, bu mutabakatın bir yansımasıdır. Kendisine ikili münasebetlerimizi ilerletme konusundaki samimiyetleri dolayısıyla teşekkür ediyorum" diye konuştu.

“İKİLİ TİCARETİMİZİ, 10 MİLYAR DOLARA ÇIKARTMA HEDEFİYLE ÇALIŞIYORUZ”

Türkiye ile Yunanistan arasındaki iş birliği ruhunun güçlenmesinin her iki ülke ve tüm bölge için hayırlı olacağına inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Sayın Başbakan ile biraz önce dar kapsamlı, son derece verimli, samimi ve yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Görüşmelerimizde ikili gündemimizde yer alan konuları etraflıca gözden geçirdik. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 6 milyar dolar olan ikili ticaretimizi, 10 milyar dolara çıkartma hedefiyle çalışıyoruz. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulumuz ile Yunan Ticaret Odaları Birliği arasında imzalanan Ortak İş Konseyi kurulmasına ilişkin anlaşma, çabalarımıza büyük katkı sağlayacak. Deprem kuşağında yer alan ülkelerimiz, tabii afetler karşısında komşuluk hukukunun gereğini hep yerine getirmiş, birbirlerinin yardımına ilk koşan ülkelerden olmuşlardır. Yine bugün imzalanan afet ve acil durum yönetimi alanındaki mutabakat zaptı, bu kulvardaki ahdî zeminimizi sağlamlaştırmıştır. Ziyaret vesilesiyle imzalanan sağlık ve tıp bilimleri alanlarında iş birliğine dair anlaşmayla da iş birliğimizi tahkim etmiş olduk."

“TERÖR ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE GÜNDEMİMİZİN ÜST SIRASINDAYDI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmelerde Türkiye ile Yunanistan ilişkilerindeki birbiriyle bağlantılı sorunları da ele aldıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Atina Bildirgesi'nde çerçevesi çizildiği şekilde sorunlarımızı samimi diyalog, iyi komşuluk ve uluslararası hukuk dâhilinde çözme irademize bağlıyız. FETÖ, PKK ve DHKP/C gibi terör örgütleriyle mücadele de gündemimizin üst sırasındaydı. Yunanistan ile terörle mücadele konusunda anlayış birliğimiz giderek güçleniyor. Terör örgütlerine, bölgemizin geleceğinde yer olmadığına dair mutabıkız. Komşumuz ve NATO müttefikimiz Yunanistan'dan beklentilerimizi bugün Sayın Başbakan ile bir kez daha paylaştım. Azınlık konusunu iki ülke arasında beşeri bir dostluk köprüsü olarak görüyoruz. İlişkilerimizdeki olumlu atmosferin, Yunanistan'daki Türk azınlık ve soydaşlarımızın haklarının karşılanmasına katkı sağlamasını bekliyoruz. Kıbrıs sorununun Ada'daki gerçekler temelinde adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması mühimdir. Böyle bir adımın atılması tüm bölgemizin istikrar ve huzurunu güçlendirecektir."

“FİLİSTİN DEVLETİNİN TANINIRLIĞINI ARTIRMAYA YÖNELİK DİPLOMATİK TEMASLARIMIZI KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ”

Görüşmelerde Gazze'de yaşanan soykırım başta olmak üzere bölgesel gelişmeler konusunda da fikir teatisinde bulunduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "İsrail yönetimi, ateşkes çağrılarına kulak tıkadığı gibi destekçilerine dahi meydan okumaktan geri durmuyor. Vicdan sahibi tüm kesimlerin çağrılarına rağmen, masum sivillerin son sığınağı olan Refah'ı acımasız şekilde hedef almaya devam ediyor. 15 bini çocuk, 35 bini aşan Filistinli masum sivilin katledilmesi karşısında Batılı ülkeler başta olmak üzere uluslararası toplum sesini artık daha gür çıkarmalıdır. Doğudan batıya, 'bu zulme ortak olmayalım' çağrısıyla her hafta meydanları dolduran tüm vicdanlı insanları bir kez daha saygıyla selamlıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Filistin'in tam üyeliği konusunda aldığı karar, kalıcı çözümün anahtarının 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğüne haiz Filistin Devleti'nin tesisi olduğunu göstermiştir. Yunanistan'ın da kararı destekleyen 143 üye ülke arasında yer almasından memnuniyet duyduk. Filistinli kardeşlerimiz adına Sayın Başbakan'a teşekkürlerimi iletiyorum. Türkiye olarak İsrail'i ateşkese zorlamaya ve Filistin devletinin tanınırlığını artırmaya yönelik diplomatik temaslarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Komşumuz Yunanistan'ın da Gazze'de katliamların durması amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek olmasını bekliyoruz."

“GÖRÜŞ AYRILIKLARINA RAĞMEN DİYALOG KANALLARIMIZI AÇIK TUTARAK OLUMLU GÜNDEME ODAKLANIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl aralık ayındaki Atina ziyaretinde, Yunanistan ile Türkiye arasında çözülemeyecek büyüklükte bir sorun olmadığına dair inancını paylaştığını hatırlatarak, "Bu bir süreçtir. Daha fazla netice vermesi için titizlikle ilerletilmesi gerekir. Her görüşmemizde iş birliğimizin geleceğine dair ümitlerimiz daha da artıyor. Görüş ayrılıklarına rağmen diyalog kanallarımızı açık tutarak olumlu gündeme odaklanıyoruz" dedi.

Bir hususu açıklığa kavuşturmakta fayda gördüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin kültürel mirasın korunması noktasında örnek alınan bir ülke olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kariye Camimizi, 2020 yılında aldığımız karar sonrasında titiz bir restorasyon çalışması sonucu yeniden ibadete ve ziyarete açtık. UNESCO Kültür Varlığı olan her bir eserin korunmasına, milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunulmasına büyük önem veriyoruz. Kariye Camii de yeni kimliğiyle herkesin ziyaretine açıktır. Biz pozitif gündeme bu minvalde somut ve yapıcı fikirlere yoğunlaşmakta kararlıyız" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki istişarelerin ve imzalanan anlaşmaların başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ederek, "Sayın Miçotakis'i bu kez Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin müteakip toplantısını gerçekleştirmek üzere yeniden Ankara'ya bekliyorum" ifadelerini kullandı.

YUNANİSTAN BAŞBAKANI MİÇOTAKİS: “İKİ KOMŞU OLARAK ARAMIZDAKİ ANLAYIŞ VE İLİŞKİ ORTAMI OLUMLU BİR ŞEKİLDE GELİŞİYOR”

Yunanistan Başbakanı Miçotakis de açıklamasında bunun, 10 ay içerisinde yapılan dördüncü görüşme olduğunu belirterek, "Bu görüşmelerin sayısı da şunu gösteriyor; iki komşu olarak aramızdaki anlayış ve ilişki ortamı devamlı daha olumlu bir şekilde gelişiyor. Bu pozitif ilişkiler çok olumlu bir günlük yaşamı gerçekleştirmemize yardımcı oluyor" ifadelerini kullandı.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Atina'da düzenlenen 5. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısı ve imzalanan mutabakat zaptının ardından bu olumlu gelişmeleri devam ettirmeye kararlılıklarını gösterdiklerini dile getirdi.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis'in konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile mutabık kalmadıkları önemli bir konu olduğunu vurguladı.

“HAMAS'A 'TERÖR ÖRGÜTÜ' DERSEK BU ACIMASIZ BİR YAKLAŞIM OLUR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Ben Hamas'ı bir terör örgütü olarak görmüyorum. Tam aksine Hamas, 1947'den itibaren toprakları işgal edilmiş ve bu toprakları işgalinden sonra da topraklarını koruma altına alan bir direniş örgütüdür. Bu direniş örgütü ne yazık ki İsrail'in acımasız 45 bini bulan şu andaki insan kaybına karşı oraları koruma mücadelesi veren bir direniş örgütü durumundadır. Bunu görmemiz lazım. Şu an itibarıyla 40 bini aşmış insanını kaybetmiş Hamas'a eğer 'terör örgütü' dersek bu acımasız bir yaklaşım olur. Dolayısıyla ben, Hamas'ı bir terör örgütü olarak görmüyorum, tam aksine Hamas'ı kendi topraklarını ve kendi insanını korumanın mücadelesini veren insanlar olarak görüyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Birleşmiş Milletler'de sizler de olumlu oy vermek suretiyle orada bu acımasızlığa katılmadınız, ortak olmadınız, bundan dolayı da sizlere teşekkür ediyorum. Ama şimdi orada bir terör örgütü olmadığını sizler de ortaya koydunuz. Ama burada 'terör örgütü' derseniz buna üzülürüz. Ben asla Hamas'ı terör örgütü olarak görmüyorum ve şu an itibarıyla adım adım Hamas'ı takip ediyorum. Ülkemde şu an bini aşkın Hamas'ın mensupları hastanelerimizde hepsi tedavi altında, böyle işi sürdürüyoruz. Ben inanıyorum ki belki burada yanlış yaklaşımınız olabilir, ben bu yaklaşımınıza asla katılmıyorum, katılamam ve bu haksızlık olur. Çünkü bunca Hamaslı öldürülüyor tüm Batı bunlara her türlü silah ve mühimmatla saldırıyor. Bütün bunlar karşısında 1947'den bugüne kadar topraklarından sürekli tecrit edilen, toprakları işgal edilen İsrail tarafından Hamas'a, eğer sizler terör örgütü derseniz buna üzülürüm."

Yunanistan Başbakanı Miçotakis'in "İsterseniz bu konuda mutabık kalmadığımız için aramızda mutabık kalalım. Ancak hemen bir ateşkes anlaşmasının imzalanması konusunda mutabık olduğumuzu söyleyebiliriz. Çünkü Filistinli halk bu acımasız politikaların kurbanıdır" sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu, olabilir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın toplantısının ardından Yunanistan Başbakanı Miçotakis onuruna resmî akşam yemeği verdi.