Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

BAE’nin nükleer reaktörü

Abu Dabi, dört reaktörden oluşan ilk nükleer projesini başlattı. Bu, sivil amaçlı olan ilk Arap reaktörü olmakla birlikte İsrail'in 1981 yılında imha ettiği ‘1 Temmuz Nükleer Reaktörü’ göz önüne alındığında ikinci Arap reaktörüdür.
İran onlarca yıldır sivil amaçlı olduğunu iddia ettiği nükleer kapasitelerini geliştirmeye çalışıyor, ancak herkes bunun Arap bölgesini kontrol etmeyi amaçlayan askeri projesinin unsurlarından biri olduğunu biliyor. Bununla ilgili söylenen her şeye rağmen nükleer enerji geleceğin tercihidir. Dünya üzerinde 30 ülke elektrik üretmek için 400’den fazla nükleer reaktör kullanıyor. Bu faaliyetler, sadece askeri amaçlarla kullanılmalarının önüne geçmek için değil, insanların ve çevrenin güvenliğinin temin edilmesi için de çeşitli uluslararası denetimlere tabi tutuluyor. BAE’nin nükleer projesi, tüm şartları sağlayarak ve gerekli denetimlerden geçerek Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) onayını aldı.
BAE nükleer projesiyle enerji ihtiyacının dörtte birini karşılamayı hedefliyor. Bölgemizde nükleer silah eksik olmuyor. Her türlü silahla geniş çaplı imha operasyonları gerçekleştiriliyor. İran gibi büyük bir bölgesel güç 30 yıldır sürdürdüğü nükleer projesiyle henüz bir kilovat elektrik üretemedi. BAE’nin 4 reaktörden oluşan nükleer projesi ise sekiz yılda inşa edildi ve şimdi hizmet vermeye başladı.
İran'ın nükleer projesi Arap bölgesini kontrol etme konusundaki askeri projesinin bir parçası olduğu için bir karşılaştırma yapmak mümkün değil. İran bundan dolayı uluslararası ret ile karşı karşıya bulunuyor ve menfi amaçları dolayısıyla hiçbir şekilde ışığı göremeyecek. Bu, nükleer enerjinin kötüye kullanımı hakkında büyük fizikçi Einstein'ın şu sözünü hatırlatıyor:
“Dördüncü Dünya Savaşı'nda taşları kullanacaklar. Çünkü Üçüncü Dünya Savaşı insanlığı binlerce yıl geriye götürecek.”
Nükleer enerji, bilimsel topluluğun yapısal gelişiminin bir parçasıdır. Ayrıca fosil enerji kaynaklarının yetersizliği ve çevresel kaygılar göz önünde bulundurulduğunda sivil nükleer enerji kaçınılmaz olarak geleceğin seçeneği olarak karşımıza çıkar. Nükleer enerjinin menfi olan askeri yönü ise mutfak bıçağını sadece bir öldürme aracı gören siyasi liderlerden kaynaklanıyor.