Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

İmparatorluklar mezarlığı ve cenazeler bahçesi

George Bush 20 yıl önce ordusunu kazanılması zor bir savaş için boyun eğdirilemez bir ülkeye, Afganistan’a gönderdiğinde Leonid Brejnev'in 40 yıl önce yaptığı hatanın bir benzerini mi tekrarladı? Ordusunu Saddam Hüseyin'i devirmeye göndermek de 20 yıl sonra Amerikan askeri varlığının Irak'taki İran fraksiyonları tarafından hedef alınması ve sınırlı kışlalara çekilmesiyle sona eren paralel bir hata mıydı? ABD, Mao'nun varislerinin "dünya fabrikası"ndaki mal üretimlerini ikiye katladıkları ve İpek Yolu üzerinde seferber olmaları için ülkelere kredilerle ve sözleşmelerle saldırdığı bir zamanda Irak ve Afganistan'daki çatlaklarla mı meşgul oldu? Afganistan ve Irak'taki can ve mal kaybı ABD’nin Çin'in amansız bir şekilde girdiği çılgın yarışta ilk sırayı koruma gücünü zayıflattı mı?
Joe Biden döneminin sadece "korona" pandemisinin maliyetlerine ve salgının kıvılcımını çakan gizemli kaynağa katlanmayacağı açık. Bu dönem, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından start verilen büyük cezalandırma kampanyası doğrultusunda girilen Afgan yolculuğunun yaklaşan dönüşünün sıkıntılarını da çekecek. ABD ordusunun Afganistan'dan ayrılışı, Vietnam'dan çıkışıyla karşılaştırılamaz. Vietnam’dan çıkışı farklı bir dünyada, başka koşullardaydı. Ancak ABD'nin 2 binden fazla ölü ve 20 binden fazla yaralı asker bıraktığı ülke, el-Kaide ile New York ve Washington saldırılarının planlayıcılarına kucak açanların gölgesinde yaşamaya geri dönecek gibi görünüyor.
 Kremlin'in efendisi önümüzdeki 11 Eylül öncesinde müstehzi bir şekilde gülümseyecek. Zira ABD ve NATO güçleri Afganistan'dan çekilmelerini tamamlamış ve onu neredeyse bilinmeyen bir kadere terk etmiş olacaklar. İbn Battuta'nın 8 asır önce ziyaret ettiği ve sakinlerinin güçlü, yiğit ve korkusuz insanlar olduğunu fark ettiği Kabil'de “Taliban”ın bayrakları muhtemelen yeniden yükselecek.
Vladimir Putin bir tür bir intikam duygusu hissediyor. Çar’ın yaralı ve bilenmiş duygulara sahip olması şaşırtıcı değil. Zira Batı ne zaman sınırlarına yaklaşsa, kar altında uzun süre uyuyan bu ülkenin kuşatılma kompleksi geri dönüyor. Kim bilir, Rus ordusunun generalleri senaryolarında bundan daha da ileriye gidebilirler. İngiliz İmparatorluğu 19’uncu yüzyılda boş yere Afgan kayalarına boyun eğdirmeye çalıştı ve kan kaybederek başarısız oldu. Tarihe dalıp önemli bir sonuçla geri dönenler var: Afganistan "imparatorluklar mezarlığı"dır.
Resmin geri kalanı ise Afganistan’ın işgalcilerine ve çocuklarına merhamet etmeyen bir ülke olduğudur. Halkı, yabancılara karşı mücadelede zorludur. Etnik, bölgesel ve mezhepsel temas hatlarında aralarındaki bağ koptuğunda da birbirlerine karşı acımasızdırlar. Hesapsız ve çekinmeden savaşırlar. İmparatorlukların mezarlığı aynı zamanda bitmez cenazelerin de diyarıdır. Rus generallerinin Batı'ya olan nefreti onları Amerikan ordusunun yıllar sonra Çin çağına katılmak zorunda kalacak, küresel köyün meselelerinde artık ilk ve son söz sahibi olmayacak bir ülkeye çekildiğini hayal etmeye sevk edebilir.
Gerçek şu ki 1989, ABD ordusu generalleri ve NATO ordularındaki meslektaşları için harika bir yıldı. Bazı sahneleri daha önce hayal dahi edilmemişti. Aynı yıl "Kızıl Ordu" konvoyları, Afganistan'dan çekilmelerini tamamlamalarıyla başladı. Sovyetler Birliği'nin savaşı kaybettiği ve başkent Kabil'in saldırılarıyla kuvvetlerini zayıflatanların elinde kalacağı aşikar hale gelmişti. Ancak bu sahne dahi büyük bir nükleer cephanelik üzerinde uyuyan bu ordunun kısa bir süre sonra patlayacak bir ülkeye döndüğünü düşündürmemişti. Washington'ın generalleri, Afganistan'dan yaralı bir şekilde ayrılan Sovyet ordusunun görüntülerinin dünyaya Saygon'dan bayrakla kaçan ve Vietnam'ı "kızıl" kaderiyle baş başa bırakan ABD ordusunu unutturacağına güvendiler.
Aynı yılın 9 Kasım'ında bir olay daha dünyayı sarstı. Özgürlük rüzgarları Berlin Duvarı'na çarptı. Duvar parçalandı ve cumhuriyet ile imparatorluk sınırlarının muhafızı olarak sahip olduğu ikili işlevini kaybetti. İki yıl sonra, Atlantik generalleri arzularının ve hayallerinin ötesinde bir gösterinin tadını çıkaracaklardı. Rusya Sovyet kıyafetlerini yırttı ve Lenin'in yetimleri dağıldı.
Afganistan'daki askeri müdahalenin Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ana veya tek nedeni olduğunu söylemek istemiyorum. Özgürlükler ve inançlar meselesine ek olarak ekonomik başarısızlık, silahlanma yarışının maliyetleri, Batı lehine teknolojik uçurum da dahil olmak üzere birçok neden vardı. Ancak kesin olan şu ki Brejnev'in Afganistan'a askeri müdahale kararının temsil ettiği "hata"nın sonuçları kötü oldu.
New York ve Washington'daki saldırılardan 20 yıl sonra Biden, kazanılamayacak bir savaş olduğu için Afganistan'dan çekilmenin tamamlanması gerektiğinde ısrar ediyor. Aslında Afganistan deneyimi, Irak tecrübesinin de gösterdiği bir hususu doğruladı. ABD, tarihin en gelişmiş askeri makinesine sahip müthiş bir güç. Bu muazzam güç, dünya yüzeyindeki herhangi bir hedefi vurabilir. Belki ülkeleri ve orduları parçalayabilir, güçlerini felç edebilir. Ancak bu zorlu güç, devirdiği rejimlere yaşayabilir alternatifler oluşturamaz. İran'ın Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin en büyük kazananı olması da bunun kanıtı.
Afganistan'da ise tablo daha karmaşık. Devlet Başkanı Eşref Gani rejimi, Taliban'ın saldırılarına, eyalet ve kışlalara sızma konusundaki uzun deneyimine dayanabilecek kapasitede olduğu izlenimi vermiyor. Büyük olasılıkla ABD’nin çıkışı, diğer oyuncuları bir kısmını doldurmaya teşvik edecek bir boşluk bırakacak. Pakistan, özellikle Taliban topraklarında doğduğundan beri Afgan sahnesinin doğal bir oyuncusu. İran da bu aşamaya hazırlandı ve Afgan ilişkilerini kullanarak Suriye'ye dahi gönderdiği milis gruplar oluşturdu. Türkiye, Washington'a Rus füzeleri satın aldığını unutturacak bir Afgan rolüne hazır olduğunu göstererek ABD ile ilişkilerinde yeniden dengeyi sağlamaya çalışıyor. Moskova da Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan'ın güvenliğini ihmal edemeyeceği için endişeli. Oyun karmaşık. Afganistan, Çin'in komşusu ve Pakistan'ın, değerli Afgan maden zenginliğinden ve bu zor ülkenin oluşturduğu ulaşım düğümünden hoşnut olmadığı söylenemeyecek Pekin'e sunabilecekleri var. Pakistan, Çin ile mutfakta olduğunda Hindistan’ın endişelenmesi kaçınılmaz. Bu nedenle Afgan korları çok geçmeden harlanmaya başlanacak.
Bütün bunlar, barışın Afganistan'a geri döndüğü anlamına gelmiyor. Barış burada garip bir alışkanlık. Bu ülke işgalci dediklerini şiddetli iç savaşları için kovar. İmparatorluklar mezarlığı yabancıların ve çocuklarının cenazelerinin bağımlısıdır. Uzak ve yakın tarihin söylediği budur. Tarihin yalan söylemek gibi bir alışkanlığı yoktur.