Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

​Hamas’a büyük ödül, İslami Cihad'a ise teselli ödülü

Hamas, çekici sloganlardan ve güzel cümlelerden oluşan kalın bir perde altında gömülü gündemini gizleme konusunda oldukça başarılı. Bununla birlikte bir pozisyondan diğer bir pozisyona geçmekte de cesur ve usta görünüyor. Öyle ki, bazen bu tutumlar bir diğeriyle çelişebiliyor. Bu durum birçok şekilde ortaya çıktı. Oslo, toptan bir ihanet olarak kabul edildi ve mücadelenin saflığının bozulmaması adına ilk seçimler boykot edildi. Hamas, Oslo’nun geniş kapısından içeri girmenin gerekli olduğunu gördüğünde buna katılmaya hazır olduğunu duyurdu. Bugünlerde ise genel seçimlerle ilgili çekincelerinin çoğundan geri adım attı ve Mahmud Abbas'ın vizyonunu kabul ettiğini açıkça belirtti.
Bununla birlikte oyun kuralları üzerinde stratejik bir değişikliğin olduğunu gösteren şey, İslami Cihad Hareketi’nin önde gelen komutanlarından Baha Ebu el-Ata'nın tasfiyesinin ardından geldi. Hamas, İsrail’in en yıkıcı saldırılarına maruz kalan vatanı savunma savaşına katılmadı. Savaşta Hamas’a ait olan herhangi bir bölge zarar göremezken İslami Cihad’ın eylemcilerinin ve vatandaşların kanı döküldü.
İsrail kendi adına Hamas'ı takdir etti ve herhangi bir arabulucu olmaksızın doğrudan müzakere çağrıları yaptı. Bu tür bir kaçış,  birçok resmi ve resmi olmayan İsrail vizyonuna göre bir ödülü hak ediyor. Öyle ki İsrail’deki önemli yazarlar, Kara Kuşak’a imza atanlar arasında ilk yararlanıcı olan Netanyahu ile Hamas arasında objektif bir ittifakın olduğundan bahsetti. Hamas’ın İslami Cihad’ın kaderiyle tek başına yüzleşmesine izin vermenin ödülünü beklemeye hakkı vardır!
Soru: Neden işler bu kadar çabuk değişti? Ortaya konulan bahisler neler?
İlkelerden arındırılmış bir pragmatizm doğrultusunda görülen hesaplar açısından meseleye bakıldığında Hamas’ın bundan farklı bir şey yapması beklenemezdi. Çünkü Gazze yönetimi ve Batı Şeria'ya doğru genişleme isteği, sükûneti ve yıkıcı savaşlardan kaçınmayı gerektiriyor. Hamas, çıkarları ile uyuşmayan böyle bir durumu istemiyor. Çünkü sükûnetin temin edilmesi için sıfırdan başlamaktan ziyade hâlihazırdaki girişimlerden istifade etmek, başarı elde edilmesini sağlayabilir. Bu yüzden Hamas, İslami Cihad Hareketi’nin tek ve kendisinin ise finansörlerinden sadece biri olan İran merkezli siyasal İslamcı oluşumların ve kollarının yaşadığı ikilemleri yaşıyor.
İran artık eskisi gibi cömert değil ve düşmekte olan bir adaydır. Burada muhtemelen daha güçlü bir sebep var. Hamas ve Gazze, İsrail’de bir sonraki hükümetin kimliğini belirleyecek olan parti tartışmalarına dâhil oldu. Dolayısıyla ne Hamas ne Mısırlılar ne de İsrailliler, Hamas'ın ciddi şekilde zarar görmeyeceği geniş ölçekli bir savaşın patlak vermemesini garanti edemez. Aksine bu, tüm Gazze’yi yıkıcı savaşları izleyen günlerdeki duruma geri döndürecektir. Her ne kadar İsrail samimi olarak geniş çaplı bir savaşa sürüklenmenin söz konusu olmadığını beyan etse de, İsraillilerin ölümüne neden olacak veya hayati bir hedefi vuracak kontrolsüz bir füze -her ne kadar siyasiler isteksiz olsa da- bir savaşın fitilini ateşleyebilir.
Son saldırıyla ilgili akıllıca hesaplar yapan Hamas, hiç bir savaşın Gazze halkını mutlu etmeyeceğini düşündü ve kendini hayal kırıklığına uğramış hisseden İslami Cihad Hareketi’nin öfkesini onunla ilişkileri güvenilir olarak niteleyen İsmail Heniyye’nin kullandığı samimi dille giderebileceğini varsaydı. 
Bu makalenin son satırlarını yazarken, yardımcım Mervan bana Hamas'ın savaşa girdiğini söyledi. Hamas, Beerşeba’ya iki füze atmış ve İsrail buna derhal cevap vermiş. Analizimi değiştirmiyorum ama ateşkesin ardından savaşa girilmesi ‘baskından sonra atı beslemenin faydası olmaz’ şeklindeki bedevi atasözünün ne kadar doğru olduğunu bana hatırlattı. Aynı şekilde ödüller hikayesini de hatırladım. İsrail büyük ödüle Hamas'ı layık gördü. Hamas ise teselli ödülünü İslami Cihad’a verdi.