Cuma Bukleyb
TT

Libya: Kaos, şiddet ve çözümsüzlük girdabı

Şubat 2011'den sonra meydana gelen değişimin gerektirdiklerine ayak uyduramamak, Libya’da toplum yaşamın her düzeyinde ve sektöründe yaşanan dengesizlik durumunu bir dereceye kadar açıklayabilir. Savaşlar, acı, yıkım, sosyal dokudaki kırılma, dini aşırılığın yayılması ve ayrılma ve bölünme çağrıları da uyumsuzluk durumunun sonuçları arasındadır. Yaşananları açıklamak sadedinde şunu söyleyebiliriz: Bir toplumda yaşamın devamı ve gelişmesi için değişim gerekli ise genel olarak bu, farklı ve daha insani bir yaşama doğru atılan iddialı adımın kolay, istenilen yönde ve yan etkisiz olacağı anlamına gelmez. Peki ya değişim şiddet yoluyla ve onlarca yıldır baskı ve zorbalıktan mustarip bir toplumda gerçekleşirse?
En kötü değişim, birdenbire gerçekleşendir. Bu durumda vatandaşlar, kendilerine dayatılan bir sosyal sözleşmenin ön gördüğü bir çözümün içerisinde bulurlar. Fakat şiddet yoluyla devrilenin yerine başka değerli bir alternatif oluşturulmamıştır. Siyasi sahne vatandaşları, ulusal program etrafında toplamaya ve onu uygulamaya koymak için harekete geçirmeye çekebilecek organize siyasi güçlerden yoksundur. Bu, yankıları toplumun her kesimine yayılan ve onu şiddetle sarsan bir deprem gibidir. Böylece yeni, çoğunlukla oportünist ve siyasi olarak niteliksiz bir siyasi elit ortaya çıkar. Bu siyasi elit, ortaya çıkan olağanüstü boşluktan faydalanır; kişisel, ideolojik veya kabilevi gündemleriyle bölünme ve çatışmaya yol açar.
Tüm bunların sebebi, açıkça tanımlanmış bir ulusal programla somutlaşan bir ulusal pusulanın yokluğudur. Bu yokluk doğal olarak, dış güçlerin müdahale etmesi için kapıların açılmasına ve çıkarları için ulusal bölünmeyi derinleştirmelerine yol açmaktadır. Nüfuz ve zenginlik üzerine süregelen uluslararası rekabet, barış ve istikrar fırsatlarının azalmasına veya ortadan kalkmasına yol açmaktadır. Çünkü barış ve istikrarın varlığı yabancı tarafların çıkarına olmadığı gibi, yerel taraflar için de arzulanan şeyler değildir. Bunun sebebi kendilerine siyasi, mali ve askeri yönden destek veren ve savaş meydanlarında vekaleten hareket eden yabancı ülkeler ile kurdukları çıkar ilişkisidir.
Birleşmiş Milletler'in (BM) yıllardır istikrar için bir fırsat sağlayacak bir çözüme ulaşmak adına sunmaya çalıştığı ciddi olmayan, daha doğrusu uydurma çözümler başarısız oldu. Genel olarak bu çözümlerin hastalığı teşhis etmeksizin ve nedenlerini bilmeksizin tedavi öneren bir doktorun reçetesinden farkı yoktu.  Bu nedenle, sunulan tüm tıbbi reçeteler geçiciydi, ağrıyı geçici olarak gidermeyi amaçladı ve hastalığı tanımaya veya hastalığı ortadan kaldırmaya çalışmadı. Bunlar arasından en son ortaya atılan, ülkeyi durma noktasına getiren, siyasi ve askeri gerilimi daha da şiddetlendiren Cenevre Anlaşmasıdır. Bunun arkasındaki nedenler çoktur ve gizli de değildir.
Siyasi boşluk, bölünme ve savaş, ülkenin topraklarını aşırılıkçı hareketler için güvenli limanlara dönüştürüyor. Güvenlik yokluğu ve ortamın elverişliliği de organize suç çetelerini cezbediyor. Burası kadro oluşturmak için kullanılabilecek çok büyük bir insan kaynağına sahiptir. Böylece herhangi bir izleme organının veya güvenlik kurumunun da kendilerine verilen görevleri yerine getirmesi imkansız hale geliyor. Çünkü güç, zenginlik ve nüfuz için rekabet eden silahlı gruplar ile mücadele edemiyorlar. Bu kaos ortamında her gün acı çekmek ve ıstırabın yükünü taşımak ise vatandaşa düşüyor. Tüm bunlar dünyanın diğer ülkelerinin gözleri önünde yaşanıyor. Onlar ya seyirci olarak kalmaktan memnunlar veya uzaktan nasihat veren bir endişeli danışman olarak kalmakla yetiniyor ve ulusal güvenlikleri ile ilgili durumlar dışında müdahalede bulunmuyorlar. Örneğin, AFRICOM güçleri teröristlerin yerlerini vurarak veya liderlerine suikast düzenleyerek müdahalede bulunuyorlar ve görev bittiğinde üslerine geri dönüyorlar. Bu uluslararası tarafların meseleyi Libyalılara bırakmak ve işlerine karışmamak arzusunda oldukları iddiaları, kendisiyle batılın amaçlandığı bir gerçektir. Küçük ülkeler ve toplumlar ne zamandan beri doğrudan ya da dolaylı dış müdahale olmaksızın kendi işlerini kendi başlarına yönetmeye bırakıldılar?
Aslında Libyalıların krize çözüm bulmaları teorik olarak mümkün. Ancak pratikte bu çatışmaya dahil olan yabancı güçlerin ellerini kaldırmaları gerekiyor. Uluslararası baskı olmadan gerçekçi ve pratik bir çözüm imkansızdır. Bu da kelimenin tam anlamıyla şiddet ve kaos döngüsünün devamı anlamına geliyor.