Hazım Sağıye
TT

McDonald’s, Büyük Petro'dan daha zor ve güçlü

Vladimir Putin kendisini Büyük Petro’ya benzetir benzetmez, uluslararası medyada manşetlerin yüksek sesle gündeme getirdiği bu benzetmeyle ilgili bir yaygara koptu.
Rusya Devlet Başkanı, ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla Rus tarihindeki yayılma savaşlarını övdü. Zira ona göre, Petro'nun İsveç'ten veya başka ülkelerden ganimet olarak aldıkları işgal veya istila değil, geri alma ve kurtarmaydı. Dahası, Kremlin efendisinin okumasına göre yayılma, yayılana güç ve ihtişam getirir. Bunun kanıtı, o zaman Petro’nun yayılmasını ve başarılarını tanımayan Avrupalıların bugün bunları tanıması. Bu nedenle, gerçek olan yalnızca güç ve kudrettir.
Putin'i eleştirenlerin yanı sıra destekçileri için de bu Rus despotu (1672-1725) hakkındaki sözlerinin mevcut Ukrayna savaşı bağlamında anlaşılması gerektiği açık. O savaştan sonra Putin'in tarihe ve onun sembollerine yaptığı göndermeler arttı ki kendisi esasında kimi zaman övgü ve yüceltme, kimi zaman eleştiri ve itiraz bağlamında Lenin, Stalin ve modern Rus tarihini oluşturan diğer liderlerden örnek vermeye düşkün.
Putin, İsveçlilerin, Estonyalıların veya eski Rus böbürlenmesinin bedelini ödeyen diğer halkların hassasiyetlerinden ziyade büyüklerle ve sembol isimlerle oynamakla ilgileniyor.
Bu açıdan bazı gözlemciler bu tarihi okumanın seçici olduğu gözlemini yapmaktan geri durmadılar, çünkü Büyük Petro'nun diğer yüzünü, yani dünyaya açılmasını, Avrupa medeniyetine ve kültürüne olan hayranlığını içermiyordu. Ama Avrupa ve Avrupalılarla ilişkisi çökmek üzere olan Rusya Devlet Başkanı için bu üzerinde durulacak bir nokta değil, onun için tek önemli şey, Büyük Petro’nun mevcut savaşın ürettiği yeni gerçekliklere hizmet eden yüzü. Bu yeni gerçeklikler ise bugün Ukrayna topraklarının beşte birinin, Moskova tarafından tasarlanan yerel ve zayıf yönetimler aracılığıyla Rus güçlerinin elinde olması.
Bu toprakların işgal altındaki topraklar olarak kalmaları için, daha fazla Büyük Petro ve ona yönelik tek taraflı atıflar gerekiyor. Tıpkı savaşların küçük ölülerin ölümünü kolaylaştırmak için büyük ölüleri hatırlatılmasını ve canlandırılmasını gerektirmesi gibi.
Özetle, Putin ölü milliyetçi liderlere onları ölümsüz kılacak kadar hayat veren ilk milliyetçi lider değil. Geçmişin sembolleri, savaşlar ve çatışmalarla o geçmiş tekrarlandığında bugünkü gerçeğe hizmet ederler, yaşayan savaşçıların mirasını kat kar artırıp beslerler. Böylece her milliyetçi ya da popülist lider, içinde sahibinin hayatta olduğunu söylediği eski bir tabut bulundurur ve bugün yapılan şanlı işlerin, o tabutun emirlerine uymaktan başka bir şey olmadığını anlatır.
Ama bu görkemli imparatorluk tarihine başka bir şey de sızmış ve onu inkar etmesi ya da örtbas edilmesi zor bir şekilde kemirmiş bulunuyor. Bu, destanları seven milliyetçilerin aşağılık bir meta olarak tanımladıkları şeydir. Bu, fast food zinciri McDonald's’tır.
AFP’ye göre, kısa süre önce Ruslar, Ukrayna savaşının ardından Rusya'daki 850 restoranını kapatarak ülkeden çekilen McDonald’s yerine bu Amerikan fast food ürünlerini sunan bir Rus McDonald'sı açtılar. Ruslar bu alternatife duygusal bir sloganda bulmuşlar: “İsim değişir ama aşk kalır”. Yeni grubun Genel Müdürü Oleg Baruyev, “restoranlarımız müşterilerin atmosfer, lezzet ve kalite açısından herhangi bir fark görmemeleri için mümkün olan her şeyi yapmaya çalışacak” demiş. Rus McDonald's'ın sahibi işadamı Alexander Govor’a gelince, “Durum daha kötü olmayacak, bu kesin. Durumu daha iyi hale getirmeye çalışacağız” diyerek şunu eklemiş, “Müşteri sayısının azalmayacağını, aksine özellikle şirket artık tamamen Rus olduğu için artacağını umuyoruz”.
Bu sözlerde de milliyetçi bir ton var, ancak bu tona büyüklük değil, taklidin, özentinin, "düşman" olanın seviyesine yükselmek için harcanan emeğin dili hakim. Zira Büyük Petro’yu endüstrileştirmek ve onu temsil ettiğini iddia etmek,  içindeki yüksek oranda şeker, tuz ve yağa karşılık az oranda protein ve vitamin içerdiği için junk food (abur cubur) olarak adlandırılan McDonald’s ürünlerini üretmekten ve temsil etmekten daha kolay.
Ancak tüm bunlar, doksanların başındaki açılışları Sovyetler Birliği'nin çöküşüne denk gelen McDonald's restoranlarının Rusya’daki gelirlerinin, bu Amerikan grubunun tüm dünyadaki satışlarının yaklaşık onda birini oluşturduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu restoranlarda 62 bin Rus çalışıyordu ve bunlar McDonald’s’ın mayıs ayında tamamlanan çekilmesinin ardından işlerini kaybettiler.
Ne yazık ki, dünyadaki çoğu ülkenin yaşayan liderinin istediği gibi manipüle ettiği ve onu kendisine fayda sağlayacak şekilde kullandığı kendi Büyük Petro'su var.
Amerikan McDonald's'a gelince, tüm dünya için sadece bir McDonald's var.