Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Biden'ın Suudi Arabistan konusundaki kaçamak dili

ABD Başkanı Joe Biden, seçim vaadinden geri çekildiğine dair sızdırılan haberlere Suudi Arabistan'a ziyaretten vazgeçme konusu üzerinden yanıt vermeye başladı. İsrail'e gideceğini ve Suudi Arabistan'ı ziyaret etmeyebileceğini söyleyen Biden, süreçte daha çok doğrulanmış haberlerin sızdırılmasının ardından sözlerini geri alıp Suudi Arabistan'ı ziyaret edebileceğini ancak muhtemelen Suudi Arabistan Kralı veya Veliaht Prens ile görüşmeyeceğini bildirdi.  Ardından, bir hafta sonra, daha fazla bilgi yayınlandı ve Biden, Suudi Arabistan'ın ev sahipliğinde düzenlenen ve ABD, Mısır, Irak ve Ürdün liderlerinin davet edildiği Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) istişare zirvesi konferansına katılacağını ve liderlerle görüşeceğini ‘itiraf etti’.
Gerçek şu ki Biden’ın cevapları zekice değil, kaçamak. Birincisi, çünkü bu doğru değil. İkincisi ve en önemlisine gelecek olursak; Suudi Arabistan ziyaretine karşı çıkan birkaç kişi de dahil olmak üzere kimse kendisine inanmıyor. Kaçamak cevaplarla, zor durumda kalmaktan kurtulduğunu düşünüyor. Seçimlerde bir söz verdi ve artık bu sözü bozma zamanı geldi. Herkes iyi biliyor ki Biden Suudi Arabistan’a giderse Kral Selman ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile belki de birçok kez ve ikili görüşmeler gerçekleştirecek. Dostlar ve düşmanlar; herkes onun hiç de dürüst olmadığının farkında. Peki, soru şu ki Başkan neden tekrar kendini böyle zor bir duruma sokuyor?
Eski ABD Başkanı Donald Trump, seçimlerde henüz bir aday iken Suudi Arabistan hakkında Biden’ın ve İmam Malik’in şarap hakkında söylediklerinden daha kötüsünü söyledi. Ancak Beyaz Saray’a girip, yönetim liderleriyle bir masaya oturduktan sonra hemen karar vererek ziyaret edeceği ilk başkentin Riyad olacağını duyurdu.
Biden, Trump'tan daha temkinli bir politikacı. Yakınlaşma istiyor ama çarpık bir dille ve daha uzun bir yol izliyor. Son birkaç ay içinde ABD Dışişleri Bakanı ve CIA Direktörü’nün de aralarında bulunduğu birçok önemli yetkili ismi, Veliaht Prens ile görüşmek üzere Riyad'a gönderdi. ABD Genelkurmay Başkanı Riyad'daki Diriye Ortak Harekât Merkezi'ne gitti. Diğer yandan ABD yönetimi, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Savunma Bakanı ile görüşen Suudi Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid bin Selman'ı kabul etti. Aslında Biden, Suudi Arabistan ile ilişkileri yeniden kurmak için çabalarına son büyük olaylardan sonra değil, çok daha erken dönemde başladı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan'ı Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden yaklaşık dört ay önce ve bir varil petrolün fiyatı 80 dolara yükselmeden, geçtiğimiz yılın ekim ayında Riyad'a göndermişti. Demek istediğim, ABD yönetiminin kendi yüksek çıkarlarının gereklerinin farkında olduğudur. Bazı tarafların baskıları sonucu Riyad ile ilişkilerinde Trump'a aykırı bir politika benimsemek isteyen Biden, sınırlı bir grubu memnun etmeye çalışarak zamanını boşa harcadı ve sonunda Amerikan çıkarlarının önüne geçti. ABD'nin ana ortaklarıyla ilişkilerini düzeltmesi gerekiyor. Dünyadaki durum da farklı değil, gittikçe gerginleşiyor. Tehlikeli siyasi cepheler, İran ve Çin genişledi. En tehlikelisi Avrupa'daki Rus savaşı oldu. Petrol ve gaz, uluslararası jeopolitik oyunda aktif birer silah haline geldi.
Biden, Suudi Arabistan ile aynı fikirde olmayan ilk ABD Başkanı değil. Washington'un Riyad ile ilişkisinin tarihi seçim dikenleriyle dolu. Başkan adayları, kadın hakları, petrol, İsrail veya kiliseler gibi konularda belirli grupları memnun etmeye çalışıyor. Ancak istisnasız tüm başkanlar Beyaz Saray'a ulaştıktan sonra, Riyad ile iyi ilişkiler içinde oluyor. ABD’li heyetler sıradan zamanlarda bile Suudi delegasyonlarıyla görüştüklerinde, örneğin ‘Suudi Arabistan'daki kadınların durumuna ilişkin çekinceleri’ ve benzeri gözlemlerini sunmayı önerip Suudi tarafından yorum yapmamalarını isterler. Çünkü bu, sadece ABD’li tarafları tatmin etmeye yönelik bir pozisyonun kaydıdır. Daha sonra ABD hükümetinin Suudilere görüşünü iletmiş olup olmadığı görüşme tutanakları incelenecektir. Böylece iki taraf tartışmalı konuları ele almadan görüşmelerini tamamlamış olur. Geçmişte ABD’liler tarafından gündeme getirilen sorunların çoğu, Suudi Arabistan'daki büyük sosyal ve ekonomik açıklıkla birlikte artık mevcut değil.
Ancak bu, bugünkü ilişkinin ‘bal kaymak’ olduğu anlamına gelmez. Riyad, Rusya'nın petrol piyasasının dengesini korumasını ve Çin'i petrolü için önemli bir pazar olarak tutmak istiyor. İran'ın Irak, Suriye, Lübnan ve Gazze'yi ele geçirdiği gibi güney kanadı olan Yemen'i de almasına izin vermeyecektir. Bunlar zorlu ve çekişmeli konular. Bu ayın ortalarında buluşurlarsa, iki tarafın üzerinde anlaşmaya varmak için birlikte çalışması bekleniyor.