Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

İsrail ABD'yi izolasyona sürüklüyor

Gazze savaşı dünyadaki bölünmüşlüğü derinleştirdi ve karşılıklı “veto” savaşları da bu bölünmüşlüğü gösterdi. İnsani vicdanın artık eskisi gibi görmezden gelemeyeceği kitlesel İsrail cinayetlerini kınamakta, sokaklar resmi karar alma merkezlerinin önüne geçti.

İsrail’den önce ilk kurban, son derece aktif ama getirisi düşük diplomasisi ile bu savaşın birinci sorumlusu olmaktan kaçınmaya çalışan ABD. Ancak kaçınmakta başarılı olamıyor, zira dünyanın gözünde savaşın manevi babası olmasa da doğrudan ortağı sayılıyor.

ABD’nin hatalar zinciri 7 Ekim savaşının ilk saatlerinden itibaren başladı; bunlardan ilki ve en ciddisi, ABD'nin pozisyon ve davranışını Netanyahu'nun tasarladığı pozisyon ile birleştirmesiydi. ABD yönetiminin Araplara kendisi gibi saldırıyı kınamaları ve eleştirmeleri çağrılarında bulunduğu da unutulmamalı. Her ne kadar Araplar her iki tarafta da sivillerin ve çocukların öldürülmesini kınayan dengeli bir dil benimsemiş olsalar da bu tutum Washington yönetimini tatmin etmedi. Oysa Filistin-İsrail çatışması bağlamında konuya objektif olarak bakıldığında bu dil yeterli görünüyordu. ABD o günden bugüne kadar savaşı destekleyen tutumunu sürdürdü. Amerikan diplomasisi, insani nedenlerle de olsa ateşkes taleplerinin ve insani ara önerilerinin önüne bariyer ördü. Bir yandan da Gazze'yi yaşanmaz bir yer haline getirmek için İsrail savaş ve yıkım makinesine gereken her şeyi temin etti. Bunun üzerine Amerikan politikasını tam anlamı ile tanımlayan şu terim ortaya çıktı: "Tüm destek İsrail, tüm gereksiz aktivizm ise Filistinliler için."

Arapların hepsinin olmasa da çoğunun, ABD ile olumlu objektif ilişkileri bulunuyor. Gazze savaşı öncesi dönemde, imkansızı mümkün kılacak ciddi ve değerli göstergeler ufukta belirmişti. O imkânsız, normalleşme aşamalarını gerçekçi, dengeli bir mantığa, yani “Filistin meselesini tüm dünyanın üzerinde mutabakata vardığı temel olan iki devletli çözüme göre çözmeye” dayanarak tamamlamaktı.

7 Ekim eyleminin mevcut siyasi denklemleri sarsan bir deprem gücünde olduğu doğru. Ama İsrail'in buna tepkisi dünyanın sindirebileceği sınırı aştı. Tüm sınırları aşan bir boyuta ulaşarak Gazze Şeridi halkı için bir imha savaşına dönüştü. Buna topraklara el koyma ve yerleşim yerlerinin geliştirilip genişletilmesi ile birlikte Batı Şeria'da da şiddetli bir savaş eşlik etti. İsrail uğradığı saldırıya karşılık vermek, hatta intikam almak için değil, tüm bunları yaparak Filistin'inin tamamını yaşanmaz hale getirmek için sanki bir bahane bekliyordu.  

Bu savaşın bölgesel bir savaşa dönüşme ufkunun açık olmasının yanı sıra ABD, İsrail'in Filistinlilere karşı yürüttüğü savaşı abartmasının ortaya çıkardığı alevlerin, kendi bölgesel nüfuz alanlarını olmasa da dostlarının alanlarını etkilediğinin farkında. Bu alevler Mısır sınırlarına dokunuyor ve Filistinlilerin Mısır’a kitlesel olarak göç ettirilmesini teşvik ediyor. Aynı zamanda Ürdün'ün sınırlarına da dokunuyor ve bir devlet ve toplum olarak ulusal güvenliğini ve çıkarlarını doğrudan etkiliyor. Arap coğrafyasının yanmakta veya yanma tehlikesiyle karşı karşıya olan kısımlarından bahsetmiyoruz bile. ABD bu açık gerçeğin farkında olmasına rağmen, tüm bu alevlenmelere neden olan İsrail inadı ile henüz baş edemiyor. ABD, bölgeye, özellikle de Filistin meselesine yönelik açıklanmış politikası ile tutarlı olan açık ve net Arap pozisyonları ile karşı karşıya olmasına rağmen, sadece İsrail’i hoşnut etmeye çalışıyor ve başkalarının da buna uyum sağlamasını istiyor.

Geçtiğimiz günlerde Kahire'de bir araya gelen altı Arap ülkesi ve bundan önce düzenlenen Arap ve İslam zirveleri, Arap Barış Girişimi'ni masaya yatırdılar. ABD, uzun süreli bir ihmalden sonra eğer bu girişimi tekrar okursa, tüm yangınları ile Ortadoğu'daki durum için etkili bir reçete olduğunu görecektir. ABD, Filistinlilerin uluslararası düzeyde ve oybirliği ile tanınan haklarının karşılanması karşılığında, Arap ve İslam ülkelerinden İsrail ile tam ve kapsamlı normalleşmeden başka ne talep ediyor ki?

Sayın Blinken’ın ve ondan önce Başkan Biden'ın, Gazze'ye yönelik savaşını sürdürmesi ve Refah'ı işgal ederek savaşa devam etmesi halinde İsrail'i uluslararası izolasyonla karşı karşıya kalacağı konusunda uyardıkları aktarıldı. Bu uyarı yalnızca İsrail'i değil, gittiği her yerde başarısızlıkla karşı karşıya kalan ABD'yi de ilgilendiriyor, zira bu başarısızlıklar dostlarından, müttefiklerinden ve halklarından giderek daha fazla izole olduğu anlamına geliyor.