Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Mustafa el-Kazimi elindeki tüm kartları açtı mı?

Mustafa el-Kazimi 7 Mayıs'ta Irak hükümetinin liderliğini devraldığından bu yana Irak'ın çıkarları için ‘bağımsız’ ulusal liderlikte yeni ve gelecek vaat eden yeni yöntemini yavaş yavaş ortaya koyuyor.
Irak’ı seven herkes bu tür bu tür politikaların başarılı olmasını, Irak’ın halkına ve komşularına umut veren bir ülke olmasını, yabancı bir gücün elindeki silah olmamasını, petrolü kontrolüne almak isteyen mafyaların burada kendilerine bir yer bulmamalarını umut ediyor.
Nadir servetlerine ve nehirlerden, dağlardan ve ovalardan oluşan armağanlarına yatırım yapan bir Irak istiyoruz. Burası Sümer ve Babillerden; Tevhidi, Cahız ve Mütenebbi’den; Cevahiri, Rusafi ve Karmali’ye kadar tarihi geçit sahnesi gibidir.
Haberlerde Kazimi’nin Tahran, Riyad ve Washington’a ziyarette bulunacağından ve ziyaretleri sırasında gerekli mesajları ilgili başkentlere ileteceğinden bahsediliyor.
Irak ile doğrudan ilişkisi olan ülkelerden her birinin bu ilişkilerin tarzda ve amaçlarında farklılaştığı biliniyor. Bu ülkeler İran, Türkiye, Amerika ve Suudi Arabistan’dır. İran'ın Irak'la sorunlu ve saldırgan bir ilişkisi var.
Türkiye daha ziyade fırsatçılık yapıyor ve Ninova ile Musul başta olmak üzere kuzey Irak'a dönük öteden beri taşıdığı birtakım emelleri var. ABD ile olan ilişkileri ise karmaşık.
ABD, Saddam Hüseyin’in Baas iktidarını devirdi ve köktenci Şii partileri iktidara getirdi. Öte taraftan birkaç gün önce Irak ve İranlı unsurlardan oluşan bir milis grubu Amerikan elçiliğine saldırdı. Son olarak Irak'ın büyük komşusu olan Suudi devletinin, Irak’la bin km’yi aşkın bir kara sınırı var. Bununla birlikte sosyal, tarihi ve ekonomik planda bir örtüşme söz konusu.
Kazimi’nin İran’a yaklaşımı şu şekilde olacak: “Sizinle özel bir ilişkimiz olsun istiyoruz. Size karşı herhangi bir komplonun kaynağı olmayacağız. Sizinle olan ilişkimizi muhafaza edeceğiz. Fakat hiçbir şekilde size tabi değiliz. Bunu Washington ve Riyad'a da söyleyeceğiz.”
Basında çıkan bazı haberlerde bu tür ifadeler yer alıyor. Buna karşılık Irak’ın Riyad’la olan ilişkisi, ortak sınırları korumaya ve özellikle elektrik, tarım ve petrokimyada faydalı bir alışverişine dayanacaktır. Öte taraftan Kazımi, ABD ile stratejik diyaloğun ikinci aşamasını tamamlamak üzere Washington'daki Irak heyetine başkanlık edecek.
Kazimi, selefi olan Abdülmehdi’den açıkça ayrışıyor. Nitekim ABD büyükelçiliğini hedef alan saldırıyı bir ‘terör eylemi’ olarak nitelendirdi. Irak Hizbullahı’nı andıran Şii vahşetin son bulması için İranlılarla anlaştığını söylüyor.
Iraklı yazar Mina Ureybi’nin dikkat çektiği üzere Kazımi’nin mesajları ve sözleri, Ninova ve Musul halkı üzerinde olumlu etkiler bırakıyor.
Ureybi şu değerlendirmeler de bulundu: “Altı yıl önce Musul’da olanların tekrarlanmasına izin vermeyeceği sözü önemlidir. Ancak bu, yolsuzlukla mücadelenin başarısına, devlet kurumlarının desteklenmesine ve tüm Iraklıların haklarının korunmasına bağlıdır.”
Şimdi asıl cevaplanması gereken sorular şunlar:
Kazımi, Irak gemisini güvenli bir sahile çıkarabilecek mi?
Bu denizin dehşetli dalgaları ve karanlıkları içerisinde bağımsızlık yıldızının kılavuzluğunda yol alabilecek mi?