Mina Ureybi
TT

Yeni İran stratejisi ve Irak ile bölgeye etkileri

Dikkate değer bir gelişme bağlamında İran, yıllardır Irak'ta sponsoru olduğu örgütlü silahlı milislere doğrudan bağımlılığını azaltarak, kendisine ait gizli hücreler inşa etmeye yöneliyor. Tahran, onlarca siyasetçi ve ona sadık bir grup silahlı milislere verdiği destekle Irak’a nüfuzunu dayattıktan sonra, şimdi güvenlik alanındaki kontrolünü yeni yollarla, Iraklı liderlikleri bypass ederek doğrudan kendisine bağlı militanlarla dayatmaya çalışıyor gibi görünüyor. İran Devrim Muhafızları’nın stratejisi, üyeleri gizlice Tahran’ın direktiflerini yerine getiren Irak’taki bu gizli silahlı hücreleri içerecek şekilde gelişti. Reuters haber ajansının yayınladığı uzun haber dosyası, son dönemde özellikleri ortaya çıkan bu planın ayrıntılarını ortaya koydu. Haber, Irak hükümetinin kimliklerini veya biçimlerini tanımlamadan sadece "yasadışı grupların" arkalarında olduğunu söylediği, güvenlik saldırılarının çoğaldığı bir zamanda yayınlandı. Tanımlanamayan bu gruplar hakkında gündeme gelen birçok soru işaretinden sonra, Irak'ta bilinen bir silahlı fraksiyona bağlı olmadıkları, daha ziyade yeraltında ve İran Devrim Muhafızları'nın yönlendirmesi ile faaliyet gösterdikleri anlaşılıyor. Reuters'ın yeni İran stratejisi hakkındaki haber dosyası, Gazze ile İsrail arasında deklare edilen ateşkesle aynı zamana denk geldi ve bu da medyanın kendisini hak ettiği şekilde ele almasının önüne geçti ve ilginin az olmasına yol açtı. Ne var ki kendisine dikkat edilmeli, Irak ve bölge üzerindeki yansımaları dikkatle incelenmeli.
Reuters’ın haberine göre, İran artık bazı Iraklı milislere geçmişte olduğu gibi güvenmiyor. Tahran ile milisler arasındaki güvenin azalmasının bir bölümü, Iraklı silahlı gruplardan birinin, Ocak 2020'de Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani'nin hedef alınmasına yol açan bilgilerin sızdırılmasına karıştığına dair şüphelerden kaynaklanıyor. Bu şüphelere ek olarak, İran'ı paniklendiren bir gelişme daha var, o da bazı Iraklı grupların liderlerinin bağımsızlıklarını dayatmaya ya da en azından tamamen İran’a bağlı görünmemeye çalışmaları. Silahlı grup liderlerinin bu yöndeki hareketlenmeleri bir bölümüyle, İran'ın ülkeye müdahalesine karşı halk protestolarının genişlemesi ve Irak sokağının bunu reddetmesini müteakip geldi. Ekim’deki Irak seçimlerinin yaklaşmasıyla, İran'a sadakatleri ile tanınan bazı politikacılar öncekinden biraz farklı görünmek istiyorlar. Bu, eski ve geleneksel stratejik ittifakları terk etmekten ziyade bazı dış bağlantıların yükünü hafifletmek anlamı taşıyor.
Irak'taki siyasal ve güvenlik dalgalanmalarla birlikte Tahran, ajandasını uygulamak için Irak'ta vurucu militanlar içeren küçük gruplardan oluşan hücreleri mobilize etme eğiliminde. Reuters’e göre yetkililer, insansız hava araçlarıyla gerçekleştirilen son saldırıların arkasında bu gizli grupların olduğunu ifade ettiler. Geçtiğimiz aylarda, İran'da bir dizi militan seferber edildi, eğitildi ve bunlar, İran ile bağlarını resmi olarak açıklamadan onun ajandasını uygulayacak grupların çekirdeğini oluşturmaları için seçildiler. Reuters’ın haberine göre iki Iraklı yetkilinin yanı sıra Batılı diplomatlar ve Iraklı bir silahlı grubun lideri bu bilgileri kendisine doğruladı. Ajansın haberini yayınladığında bunun kendilerine yansımalarından duydukları korkuyla herkesin kimliğini açıklamamayı tercih etmesi dikkat çekici. Başka bir ülkenin ajandasını uygulayan, ülkelerine zarar veren silahlı eylemler gerçekleştiren silahlıların varlığından bahseden Iraklı bir yetkilinin aynı zamanda ülkesinin egemenliğine yönelik bu aleni ihlali ifşa etmesinin yansımalarından korkarak kimliğini gizlemesi üzerinde durulmayı hak ediyor. Bu, Irak'ın bugünkü ikileminin kanıtıdır.
Irak'ta rekabet eden iki karşıt görüş var. Birincisi Irak'ın İran İslam Cumhuriyeti’nin bir parçası olmasını, ajandasını takip etmesini ve Irak kimliğinin bu çerçeveye indirgenmesini istiyor. Buna inananlar arasında ihtilaflar olduğu doğru, ancak aralarındaki ortak faktör, Tahran'a güvenmek ve devrimini ihraç etmeye inanmak. Genişlemeci, Irak ve bölgenin çıkarlarına zararlı emelleri olsa da, İran'ın her zaman uzun vadeli planlar yaptığı ve kendi çıkarlarına hizmet eden stratejiler benimseyebildiği itiraf edilmeli. Tahran, bu vizyonun Irak ve diğer bazı Arap ülkelerindeki siyasal, ekonomik ve sosyal üslerinin temeli olmasını istiyor. İran anayasasındaki "devrimi ihraç etmek" ifadesinin anlamı budur.
İkinci görüşe gelince, Irak'ı kararlarında bağımsız istikrarlı bir ülke yapmak isteyen vatansever bir görüştür. Dini ve siyasi yönelimleri nedeniyle bu görüşün takipçileri arasında bir bölünme olduğu doğru, ancak İran'ın Irak egemenliğini ihlal etme girişimlerinin reddedilmesi onları bir araya getiren faktör. Bu görüşe inananların bir kısmı, Tahran'a karşı ABD ve Türkiye gibi diğer taraflarla ittifaklar kurmak istiyor. Ama nihayetinde İran işgaliyle yüzleşmek ve Irak'ın bağımsızlığına saygı duyulmasını sağlamak, devlet ve kurumlarını inşa etmeyi ve içinde hukukun üstünlüğünün korunmasını gerektiriyor.
Elbette, belirli bir konuya dair bir görüşü veya inancı olmayan, aksine kişisel ve hizipçi çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak için mal ve güç toplamakla meşgul olan politikacılar ve partiler de var. Aralarında azımsanmayacak kadarının İran ile ilişkileri var ama bu ilişkiler karşılıklı güven ya da inanca dayalı değil, daha çok dar menfaatlere dayanıyor. Bunlar, Irak'a zarar verme ve onu zayıflatma konusunda İran'ın ideolojik takipçileriyle aynı sorumluluğu taşıyorlar.
Irak'ın ulusal vizyonunu gerçekleştirme çabasının en önemli faktörü, Irak'ın zayıflatılması suikast ve adam kaçırma eylemleri arkasındaki kişilere meydan okuyan aktivistlerdir. Ekim 2019'daki protestoların başlangıcından bu yana 700'den fazla aktivist ve gösterici öldürülmüş olsa da, aktivistler hala aktif ve Irak sokağındaki popülariteleri her suikastla artıyor. Hatta bugünlerde protestocular "Beni kim öldürecek?" sloganıyla sokaklara inmeye hazırlanıyorlar. Iraklılar, aktivistlere ateş açan ve Irak üslerine roket fırlatan, ama bu suç eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmeyenlerden ve benimsemeyenlerden bıktı. Bu bilinmeyen, esrarengiz gruplar Iraklıların itirazlarını ve öfkelerini uyandırıyor. Bilhassa Iraklı yetkililerin emirleri Tahran'dan alan gizli hücrelerin varlığını kabul etmesinden sonra, onlar hakkında sessiz kalmak mümkün değil.