Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Eleştirel diyaloğun anlamı ve gerekliliği üzerine

Geçen hafta önerdiğim ‘dini metinle eleştirel bir diyalog’ fikri, değerli okuyucuların bir kesiminde kafa karışıklığına neden olmuş gibi görünüyor. Biri, “Dini düşüncenin yenilenmesiyle ilgili tartışmaları pek anlamıyorum. Başka bir yazı daha okusam ne kazanırım?” diye sordu. Bir diğeri, yazıdaki fikrin muğlak olduğunu söyledi. Bir başkası ise Kuran'da eleştiri gerektiren bir şey olup olmadığını sordu.
Konunun hakkını verdiğimi düşünmüştüm, ancak şimdi öyle görünüyor ki yazar, -en azından ben- kendi çalışmaları hakkında hüküm vermekte yeterince iyi değil ve insanların onun hakkında soru sorması çok daha iyidir. Bu yazıyı, gerekli olduğunu düşündüğüm konuyu açıklamaya ve belki de gözümüzden kaçan hususlar hakkında bizi düşünmeye davet etmek ve daha fazla soru sormaya teşvik için yazdım.
İlk soru, elbette “eleştirel diyaloğun” ne anlama geldiğiyle ilgilidir. Eleştirel diyalog, metnin anlamının sorgulanmasıdır. Örneğin şu tarz soruların sorulmasıdır: Gerçekle örtüşüyor mu? Mantıksal olarak ispat edilebilir mi? Beşeri bilimlerden herhangi bir delille destekleniyor mu? Ayet ve hadislerin geri kalanıyla uyumlu mu? Tarihsel tecrübe bunu gösteriyor mu? Sıradan insan aklı bunu kabul ediyor mu? Hâkim örfe uygun mu? Bu sorular, zihni, metin üzerinde derin bir tefekküre götürür.
Bu sorulardan ne elde ederiz?
Eleştiri bir incelemedir, ancak metnin kendisi üzerine değil, ondan anladığımız şey üzerinedir. Açık ve net naslar söz konusu olduğunda anlayışımızın her türlü etkiden soyutlandığını zannederiz. Fakat bu bir yanılsamadır. Nitekim her yeni anlayış, daha önceki bir anlayış tarafından koşullanır ve ondan etkilenir. Çünkü bir şeye baktığımızda ve onun hakkında düşündüğümüzde zihnin yaptığı ilk şey, konuyu kendisi aracılığıyla anlayacağı kalıbı ve şablonu belirlemektir. Bu kalıp, konuyla ilgili ön yargımız, bu konudaki konumumuz ve bilgi düzeyimizdir.
Bu sorular, metnin anlam dairesini -tek bir anlayışla sınırlamak yerine- genişletmemize yardımcı oluyor. Metne ilişkin kavrayışımızın önceki okumalarımızdan veya kültürümüzden etkilendiği gördüğümüzde, bu sorularla söz konusu etkiyi azaltabilir ve metnin muhtemel diğer anlamlarına yakınlaşabiliriz. Başka bir deyişle eleştirel diyalog, miras alınan anlayıştan, çağımıza ve onun kaygılarına daha yakın olabilecek yeni bir anlayışa geçmemize yardımcı olur.
Peki tüm bunların arkasındaki sevk edici sebep nedir? Bunun çok az faydası olduğunu ve kendi başına gerekli olmadığını düşünüyorum. Aksine bunun başka bir amaç için gerekli olduğunu düşünüyorum ki, o da kırmızı çizgileri aşan derin tefekkür ve düşüncenin önündeki korku perdelerinin yırtılmasıdır. Dini miras, genel kültürümüzün büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Kabul edelim ya da etmeyelim, gerek kendimiz ve dünyamız gerekse de geleceğimiz ve dünyanın geleceği hakkındaki düşünüşümüzü etkiler.
Dünya hakkındaki düşüncelerimizin mantıklı ve rasyonel olması, gelecek hakkındaki düşüncelerimizin kendimize ve diğer insanlara olan güvene dayalı olması önemlidir. Merhum Muhammed İkbal, hayatın yenilenmesinin dinin yenilenmesi için gerekli bir başlangıç ​​olduğunu düşünürdü. Ben, bu yenilenmenin insan hayatında, dininde ve dünyasında aklın bir öncü olarak yükselmesiyle gerçekleştiğini söylüyorum.