Hamad Macid
TT

Humeyniciler ve Fatımiler arasında

Kim Humeyni'nin 1979'da İran'daki devriminden günümüze kadar Arap ve İslam ülkelerindeki propagandasını ve siyasi faaliyetini düşünerek İran'ın ideolojik, askeri ve siyasi nüfuzunun önünü açmak için zemin hazırlıyor? Irak'ta, Suriye'de, Lübnan'da ve Yemen'de olduğu gibi, daha önce Fatımilerin Afrika'nın Sünni Arap ülkelerini kontrol etme konusundaki gizli misyonu hakkında tarih kitaplarında yazılanları kim hatırlıyor?
Batıni İsmaililere ait bir mezhep olan Fatımiler, Arap bölgelerini işgal etmeden önce ideolojik vaazlara güveniyorlardı. Bunu Kuzey Afrika eyaletlerinde yaptılar. Uzak bölgelerdeki etnik kökenlere odaklandılar, yetenekli ve eğitimli vaizler gönderdiler, çatışmadan kaçındılar, hedef toplulukları kışkırttılar ve halkın Ehl-i Beyt’e karşı doğuştan gelen sevgisinden yararlandılar. Ayrıca El-Ezher gibi ilmî merkezler kurdular ve İsmaili mezhebinin vaizlerine mesleki yeterlilik kazandırmak için sessizce yola koyuldular. Böylece bölgede Sünni ilmi ve hukuki kaynaklar arka plana itildi ve yerine Fatımi İsmaili kaynakları geçirildi. Bu durum tıpkı, misyonerlik faaliyetleri düzenleyen, toplulukları ekonomi, rehabilitasyon, sağlık ve eğitim yardımıyla uyuşturan ve böylece yavaş yavaş sömürüye zemin hazırlayan modern sömürge yöntemlerine benziyor. Humeynicilerin şu anda Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de adım adım yaptığı da budur.
İranlılar’ın babalarının metodu üzerine, onların ritüellerini uygulayarak Emevi Camii'nin bitişiğindeki ünlü Şam Hamidiye pazarını doldurduklarını görmek sarsıcı bir sahneydi. Bu, Humeynicilerin, Irak, Suriye ve Lübnan’daki mezhepsel, siyasi ve askeri nüfuzunun bölgede sistematik, mezhepsel ve demografik değişime neden olduğunu kanıtlıyor. Humeyni, Paris sürgününden dönüp Tahran Havalimanı'na ayak basar basmaz, halkalarını birleştirmeye kendini adadığı Humeyni hilalini tamamlamaya koyuldu. “Devrimi ihraç etmek” adı altında mezhepçi ideolojisini yaymaya yemin etti. İslam dünyasında bazen bir tank sürerek, bazen İran’ın kültürel ve diplomatik faaliyetlerini kullanarak, bazen de Kudüs sloganından ve Siyonist varlığa direnme hikayesinden yararlanarak bölünmeyi ve mezhepçiliği ihraç etti.
Coğrafi, siyasi ve ideolojik yayılma için hem silah hem kalem kullanan Fatımi devleti ve Humeyni devletinin yöntemlerini karşılaştırdığımızda dikkatimizi çeken şey, Fatımilerin ve Humeynicilerin istismar ettikleri siyasi koşulların bile birbirine benzemesidir. Fatımiler, Abbasi devletinin zayıflığından ve kendi aralarındaki çatışmalarından faydalanarak Kuzey Afrika’ya sızıp işgal ettiler. Arap bölgelerinin mücevheri olan Mısır’ın kontrolünü ele geçirdiler. Humeyniciler de aynısını yaptılar, birçok Arap ülkesi arasındaki rekabet ve anlaşmazlıklardan yararlandılar, vaazları ve ideolojileriyle birçok Arap ülkesine gizlice sızdılar. Sonra Irak ve Yemen gibi sızmış oldukları ülkelere fırsat bulunca saldırmak için gizlice silah ve mühimmat soktular. Ya da siyasi ve askeri olarak kontrolü ele aldılar ve sözde “yerel bir yöneticiyi” ön plana çıkardılar. Fâtımîler, hedefledikleri alanlarda havuç ve sopa yöntemini kullanarak atılımlar yaptılar ve ittifaklar kurdular. Humeyniciler de aynı yöntemle bölgedeki birçok devlete ve bazı Filistinli gruplara nüfuz ettiler.
Humeynicilerin keskin, zehirli dişleri, on asırdan fazla bir süre önce Fatımilerin aynı vücuda yaptığı gibi Arap vücuduna saplanmaya devam ediyor.