Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

‘Faydasız’ felsefe

Felsefe okumak ya da felsefeyle ilgilenmek ile hoşgörü, pürüzsüzlük, barış ve laiklik elde edilmesi arasındaki kaçınılmaz bağın nereden geldiğini bilmiyorum.
Boş boş bu ahlaki sonuçların sadece felsefe öğreterek ve bununla iştigal edilerek elde edilmesi gerektiğini söyleyenler var. Bunun hiçbir şekilde doğru olmadığını savunuyorum.
Geçmişteki ‘milel ve nihal’ (İslâmî literatürde dinler ve mezhepler tarihiyle ilgili eserlerin ortak adı) kitaplarına bakacak olursak, Hariciler, Şiiler ve Mu'tezile gibi İslam’ı ifade etme hususunda birbirleriyle çatışan tüm mezheplerde felsefe ve kelam ilmi ile meşgul olunduğuna pek çok defa rastlarız. Mu'tezile demişken, Mu'tezile'nin mutlak ılımlılığa, hümanist görüşü desteklemesine ve abartıdan uzak durmasına ilişkin tipik bir çizgisi de vardır. Mu'tezile'nin teorik ve pratik olarak dışlanma ve baskıdan nasibini almasından ötürü bu, meselenin aşırı derecede basitleştirilmesidir.
Kendi tarihimizin ve medeniyetimizin bağlamı dışına çıkacak olursak, Nazizm, faşizm ve Marksizm gibi Batı’daki bütün radikal politik ideolojilerin arkasında büyük, çok ve tehlikeli felsefi ve nazari bir desteğin olduğunu görüyoruz.
Modern çağımızda, köktendinci bir parti olan Irak İslami Davet Partisi'nin sembolü, Şii ve Sünni 'bütün İslamcıların' nezdinde ün kazanan ve İslamcıların inşa ettiği kültürle övünen ‘Bizim Felsefemiz’ adlı kitabın yazarı Muhammed Bakır es-Sadr'dı.
Aynı zamanda Ebu Yarib el-Merzuki ve Tarık Ramazan gibi felsefe ve filozofluk ile temas halinde olan bir grup siyasi köktenci teorisyenimiz var.
Kendisini Avrupalı Müslüman bir filozof olarak tanıtan Hasan el-Benna’nın torunu Mısırlı Tarık Ramazan’dan söz etmişken, Suudi yazar Fahd eş-Şukayran bu gazetede yazdığı son makalesinde Ramazan ile ilgili önemli bir noktaya parmak bastı:
“Tarık Ramazan, filozof Morin ile arasındaki diyaloglarda karar verirken bile hala köktenci zemine bağlı. Felsefe ile ilgili çalışmaları kendisine pek bir şey kazandırmadı. Felsefe bölümlerinden mezun olan Afgan savaşındaki liderler bile bu bölümlerden mezun olmalarının faydasını hiçbir şekilde göremedi. Mesele dar eğilimleri geride bırakma yeteneğine sahip olmak. Bana göre siyasal İslam, Olivier Roy'un dediği gibi bitmedi veya Ramazan'ın iddia ettiği gibi değişmedi, bilakis şiddeti, acımasızlığı, etkisi ve toplumlara nüfuzu daha da artmakta. Bu yüzden siyasal İslam ne sona erdi ne de değişti.”
Öyleyse açılım getirmek, bilimsel düşünceyi normalleştirmek ve bilimsel düşünceyi siyasetin amaçlarından ve eski temelin lekelerinden arındırmak, felsefeyle meşgul olmanın kaçınılmaz bir sonucu değildir.