İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Şarm eş-Şeyh: Yaşam ve Ekolojik Bozulma Zirvesi

Mısır’ın Kızıldeniz kıyısında bulunan Şarm eş-Şeyh kenti, yarın Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi’ne (COP27) ev sahipliği yapacak. Yaklaşık 197 ülkenin katılımıyla gerçekleşecek zirve, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde bir ilki temsil ediyor. Bu zirve, en ufak bir küçümseme ve abartma olmadan, insanlık teknesinin ekolojik değişimlerin girdabına sürüklenmeden önceki son şansı olarak kabul edilebilir. Mısır Cumhurbaşkanı Abülfettah es-Sisi, Eylül ayı sonlarında devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı iklim değişikliği konulu kapalı toplantıda, özellikle sıcaklık artışlarıyla birlikte iklim değişikliğinin her geçen gün şiddetlenen yansımalarına atıfta bulundu. Ayrıca dünyanın doğanın gazabına tanık olduğu son Pakistan felaketine işaret ederek, iklim taahhütlerinin uygulanması ve emisyonları azaltmak için hızla harekete geçilmesi çağrısında bulundu.
İklim Zirvesi’ne ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanı es-Sisi, dünyanın ve sakinlerinin birliğine giden yolun, ancak ortak eylemle üstesinden gelinebilecek varoluşsal tehlikeyle yüzleşmek için ihtiyaç duyulan şey olduğunu söyledi. Mavi gezegeni kurtarmak için çok mu geç? Her ne kadar korkular artsa ve umutlar kırılsa da şu bir kaidedir: Geç olsun güç olmasın. Küresel İklim İzleme Enstitüsü 1974’te kurulduğundan bu yana ormanların ortadan kalkması, erozyon, balıkçılığın çöküşü, su kıtlığı ve buzulların erimesinden kaynaklanan çevresel bozulmalara dair uyarılarda bulundu. Eşi görülmemiş bir uluslararası başarısızlık altında bu bozulmalar dolayısıyla bitki ve hayvan türleri yok oldu, küresel ısınma gün geçtikçe arttı.
Şarm eş-Şeyh’teki İklim Zirvesi, dünya için gerçekçi, sürdürülebilir çevresel uyumluluk modeli sunmayı amaçlamaktadır. Bu, bir yandan kalkınmanın gerekleri ve diğer yandan enerji ihtiyacı arasında var olan çatışmanın gölgesinde, bilim insanlarının ve ileri gelenlerin hikmetine muhtaç bir meseledir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Ekim ayı başlarında, iklim kaosunun gelmekte olduğunu ve dünyanın bir ölüm kalım mücadelesi ile karşı karşıya bulunduğunu söyledi. Guterres, Avrupa kıtasının sıcaklığının 500 yılın en yüksek seviyesine yükselmesi gibi dünyanın tanık olduğu korkunç iklimsel etkiler nedeniyle Glasgow zirvesinin sona ermesinden bu yana ızdırap dolu sözler sarf ediyor.
Diğer taraftan Mısır’ın üst düzey liderlere yönelttiği soru ise şu şekildedir: “Geçtiğimiz onlarca yıl içindeki faaliyetlerinizden kaynaklanan ve küresel ısınmaya neden olan gazlarla ilgili nicel bir uzlaşmaya teknik ve insani olarak hazır mısınız? Gelişmekte olan ülkelerin ve hatta Afrika gibi kıtaların, mavi gezegenin pahasına kâr elde etme mücadelesinin bir sonucu olarak maruz kaldığı kayıp ve zararların maliyetlerini üstlenme düşünceniz var mı?”
Şarm eş-Şeyh zirvesi, kutup çatışmalarının sonuçlarını ele almak için en doğru yer ve son fırsat gibi görünüyor. Mısır, bu zirve aracılığıyla, dünyanın önde gelen ülkelerinin, daha önceki iklim konferanslarındaki taahhütlerini yerine getirmelerini sağlamayı amaçlıyor. Bunların başında ise 2015 Paris Anlaşması ve 2009 Kopenhag Anlaşması geliyor. Bu anlaşmalar kapsamında imzacı ülkeler, yoksul ülkelerin iklim değişikliğinin etkisiyle başa çıkmalarına yardım için milyarlarca dolar yardım taahhüdünde bulunmuşlardı. Şimdiye kadar, küresel çok taraflı sistemin yaşamsal gereksinimlere güçlü bir şekilde karşılık vermekte sefil bir şekilde başarısız olduğunu söylersek abartmış olmayız. ABD ve Avrupa Birliği, küresel ısınmanın hızını yavaşlatmak için önlemler aldı. Ancak gerçek şu ki, bu yükümlülükler ve taahhütler yazılanlara eşit olmamakla birlikte bu yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlayacak ne bir garantör ne de prensip bulunmaktadır.
Şarm eş-Şeyh’teki zirvenin eşiğindeyken gezegenimizin demografik olarak daha kötüye gitmek üzere olduğunu belirtmekte fayda var. Düşen doğurganlık oranlarına rağmen dünya nüfusu en az 2060’a kadar istikrara kavuşamayacak ve dünyanın nüfusu muhtemelen 10 milyara ulaşacak. Orta sınıflar yükseldikçe ve hırsları genişledikçe, çevresel gerilimler şüphesiz artacaktır. Bugün küresel dayanışma ve kolektif eylem gerektiren krizle karşı karşıya bulunuyoruz. Mısır, teknik çözümlerden önce krizi çözmek adına ahlaki ve manevi kökler aramaya ve insanlığı tüketimden fedakarlığa, açgözlülükten cömertliğe yönetmek için “Thoth Bilgeliği”ne çağırıyor. Kapsamlı ve bütüncül bir ekoloji, soyut bilimlerin veya biyolojinin dilini aşan bir açıklığı gerektirir. Peki, insanlık tek ortak evimizi korumak için bu çağrıya karşılık verecek mi?
Sonuç olarak bu zirve, tüm insanlık adına ekolojik bozulmanın önüne geçmek için kıymetli bir zaman ve değerli bir yerdir.