Abdurrahman Şalkam
TT

Müslüman kadını diri diri gömmek: Cahiliyenin dönüşü

İran'dan Afganistan ve Yemen'e kadar kadınlar topyekun bir savaşla karşı karşıyalar. Okumalarına ve çalışmalarına engel olunuyor ve bu savaş yaşamalarına engel olunarak mı bitecek bilmiyoruz. Rejimin İslam adına hüküm sürdüğü İran'da, hükümet güçlerinin silahlarıyla 500'den fazla insan öldürüldü. Tek suçları, kadınların ezilmesine karşı olduklarını beyan etmeleriydi. Başörtüsünün altından birkaç saç telinin görünmesinden başka hiçbir suçu olmadan dövülerek öldürülen Mahsa Amini adlı genç kızla dayanışmak için ülke çapında ve farklı ırklardan milyonlarca kişi sokaklara döküldü. İran'da kadınları saçma sapan bir şekilde kısıtlamak, Molla rejiminin iktidarı ele geçirdiği ilk günden itibaren hedefi oldu. İlginç olan şu ki, bu insanlar, Hz. Fatıma ez-Zehra, Hz. Zeynep ve Resullah’ın (s.a.v.) ehli beytinden diğer hanımları sabah ve akşam sevgi ve saygıyla övüyorlar. İran'da kadın, şeyleştirilmek için hedef alındı, hayatın kamusal alanında olmayan bir yanılsamaya dönüştürüldü. Ancak İranlı kadınlar, ülkenin tüm bölgelerinden kadın ve erkeklerin katıldığı devrimin fitilinin ateşleyicisi oldular.
Kadın mezhep, ırk ve coğrafyayı aşan bir güç haline geldi ve ulusal kamuoyunun sözü oldu.  Şah rejimine karşı devrime Mollaların erkekleri önderlik ettiler ve elbette aralarında kadın yoktu. Ancak bugün İran'daki kapsamlı devrimin sembolü, gücü ve ivmesi, din adına soyut ve hatta fiziksel olarak diri diri gömülmeyi reddeden kadındır. Yönetimin sembollerinin ailelerinden İranlı eğitimli kadınlar da seslerini yükseltmeye cesaret ettiler. İran'da din adına kadın ve erkeklerin baskı altına alınmasına, öldürülmesine ve hapsedilmesine karşı olduklarını deklare ettiler.
Felaketlerin tek tek değil, toplu bir şekilde çullandıkları Afganistan'a gelince, sıkıntılar, 60 yıl önce, küresel Soğuk Savaş yıllarında ülke bir sıcak savaşın odağına dönüştüğü zaman başladı. İslam dini çarpıtılarak kullanıldı, insanları öldüren, yer üzerindeki yapıları yerle bir eden bir baruta dönüştürüldü. Kadın yok edilmesi gereken bir put oldu.
İşe kadını şeytanlaştırarak, onu hareket eden, topluma karanlıklar üfleyen duyuları olan lanet bir baştan çıkarıcı varlık olarak tasvir ederek başlandı. Meydanlarda ölene kadar onu recmettiler, eğitim ve çalışma kapılarını yüzüne kapattılar. Sovyetler Birliği'nin desteklediği komünistlere karşı savaşçılarını seferber eden Taliban hareketi, komünist ateizmin yayılışına karşı din bayrağını yükseltti. Bu sayede Afgan halkının geniş desteğini, uzak ve yakın Müslümanların sempatisini kazandı. Komünistler, uzun ve çetin çarpışmalardan sonra yenildiler. Afganlar, yeniden canlanma ve ileri İslam toplumu için yeni bir devlet hayali kurdular. Hayal, kadınlar için burka, erkekler için sakala indirgendi ve haşhaş ekimi genişledi. Yoksulluk, bilgisizlik, şiddet hakim oldu, evleri ve sokakları korku sardı.
Bugün Afganistan, Amerikan kuvvetlerinin çekilmesi ve Taliban'ın yeniden iktidara gelmesinin ardından, koyu ve acımasız bir karanlığa giriyor. Yoksulluk insanı bunaltıyor, insanlar bir avuç pirinç, bir parça ekmek için çocuklarını satıyorlar. Evlere hastalıklar yerleşmiş, sokaklara yayılmaya çalışıyor, patlamalar kesilmiyor ve hiçbir yerde acımıyor. Kapalı kafaların yarattığı sıkıntılar döngüsü eksik kalmasın diye, kadının eğitimsiz bırakılması bu savaşın son belirleyici turu olarak deklare edilmeliydi. Afgan kadının diri diri gömülmesi, onu bir çukura gömmek demek değil, onu eğitimden, çalışmaktan, seyahat etmekten mahrum bırakarak toprağın üzerinde boğmaktır. Bu, düşünce kaynaklarının kurutulması ve güçlü, onurlu bir aile yaşamının oluşmasına katkıda bulunmak için kullanabileceği onurlu gelir kaynaklarından mahrum edilmesi demek. Afgan kadınların ülkedeki uluslararası insani yardım kuruluşlarının tüm faaliyetlerinde çalışmalarının engellenmesi, üniversitelerden çıkarılmaları, sınai ve ticari faaliyetlerinin durdurulması, bütün bunlar onları hiçlik çukuruna atmaya dönük pratik bir eylem.
Taliban yönetiminin grupları içinde rasyonel bir akıl yok mu? Çevresindekilere, bu yaptıklarının kasten ve bilerek ulusun bedeninin hayati, aktif bir parçasını koparmak, ulusu kasıtlı olarak yerle bir etme eylemi olduğunu, ne kadar uzun süreceğini kimsenin bilmediği uzun yıllar boyunca bu nedenle korkunç bir bedel ödeneceğini söyleyecek gerçekçi bir akıl yok mu? Afganistan'da erkek doktorların kadınları tedavi etmesi yasak, kadınların tıp okuması da engellenirse kadınları kim tedavi edecek? Cevap apaçık ve bir saniye bile düşünmeye gerek yok; kadınlar yeryüzünde varlığı gerekli olmayan varlıklar oldukları için varsın ölsünler. 
Yakın ve uzak Yemen'de bilgisizlik ve eğitimsizlik çemberi kendisini tamamlıyor. Husiler, Zarka al-Yamama (Arap mitolojisinde bir kadın) ülkesinde kadınlara karşı bir savaş yürütüyor. Üniversitelerde kız ve erkek öğrencileri ayırmak, kadınların mahremsiz çalışmalarını ve dolaşmalarını yasaklamak, her türlü sosyal faaliyetlerde bulunmalarını kısıtlamak, tüm bunlar, Tahran’a bağlılığın pratik ifadesidir. Tahran ise hayatı üreten, doğuran, emziren, büyüten, öğrenen, öğreten, çalışan bir anne, evi yöneten ve içindeki herkese şefkat gösteren bir eş olan bir varlığın varoluşuna yönelik garip saldırıya öncülük ediyor.
Işıklarını yenileyen, insanın özgür ve yaratıcı bir akılla yükseldiği bir yaşama doğru eşi görülmemiş bir güç ve hızla ilerleyen bir zamanda, insanları zorla karanlığın çukurlarına çeken güçler ortaya çıkıyor ve onlara göre kadın katil bir kurban. Onu bilgisizlik çukuruna atıp, soyut ve hatta fiziksel olarak diri diri gömerseniz, karanlık hakim olur ve bu karanlık içinde tüm insanlar kutsal bilgisizlik zincirleri altında zulüm ve baskı tüneline sürüklenir.