Bekir Uveyda
TT

Bireysel ve kolektif bilinç kaybı

Bilinç, ön belirtiler olmadan aniden kaybolur mu? İlgili bazı kişiler, ön belirtilerin anlamını bilselerdi, bunun tehlikeli bir semptom olduğunu kavrarlardı. Acıyla sonuçlanmadan önce birçok felaketin sadece bir şakayla başladığı gerçeğini bilmeden, tekrar eden bir durumu önemsememesi nedeniyle bilincini kaybeden bir insan var mıdır?
Yukarıdaki soruları yanıtlamayı daha sonraya bırakıp, önce geçtiğimiz Cumartesi akşamı yaşadığım bir olayla başlayayım. Bir arkadaşım telefon etti. Öfkeli bir şekilde, “Aklımı ve hafızamı kaybettiğimden neredeyse emin olmaya başladım” diyerek beni şaşırttı. Arkadaşımı sakinleştirmek için kendisine bunun sebebini sordum. Arkadaşım, “Cumartesi günü öğleden sonra banka kartını 15 dakika içerisinde 3 kez peş peşe kullandım. Marketten satın aldığım ürünlerin fiyatını ödemek istediğimde kartın şifresini unutmayayım mı! Şifreyi iki kez yanlış girdim. Üçüncüsünde de doğru şifreyi hatırlayamadım. POS cihazının ekranında kartımın iptal edildiğini ve bankaya müracaat etmem gerektiğini söyleyen bir uyarı okudum.  Bundan dolayı öfkeli bir şekilde eve döndüm” şeklinde yanıt verdi.
Bunun ben de dâhil birçoklarının başına gelen bir unutkanlık türü olduğu konusunda kendisini sakinleştirmeye çalışırken, arkadaşım, “Biz, korkunç olmadığını zannederek tehlikeli her şeyi hafife alıyoruz. Herkes, bu tehlikeli duruma maruz kalıyor” diyerek daha da öfkelendi. Arkadaşıma herhangi bir karşılık vermedim ve itirazda da bulunmadım. Onunla aynı görüşte olduğumu fark ettim. Çünkü hafızasıyla ilgili özeleştiri yapma noktasında kendine kaba davransa da özel ve genel anlamda çevremizde meydana gelen birçok olay, arkadaşımın teşhisini doğruluyor.
Telefon görüşmesinden sonra iPad üzerinden görüşlerine katılıp katılmadığıma bakmaksızın takip ettiğim yazarları ve kaçırdığım haberleri okumaya başladım. Farklı haber sitelerinde dolaşırken Şarku’l Avsat gazetesinde, ‘Tekrar eden saldırılar, Mısır kamuoyunu sarstı’  başlıklı haberle şok oldum. Meslektaşımız Abdulfettah Ferac’ın önemli bilgi ve trajedilerle dolu haber raporunu okudum. 40’lı yaşlarda bir doktor, eşini ve 3 çocuğunu öldürmeye kalkışmış. Kendi kendime, “Yeryüzünde hangi insan, böyle iğrenç bir şey yapmaya cesaret eder?” diye sordum. Daha net söylemek gerekirse görevi, hastaların yaşamını kurtarmak olan bir doktor, kendisine en yakın insanların yaşamına böylesine iğrenç bir şekilde nasıl son verebilir?
Bazen net cevapları olmayan sorular vardır. Haklı ve çılgın öfke arasındaki farkı açıklamak için sürpriz bir şekilde banka kartının şifresini unutan öfkeli arkadaşıma telefon edip, okuduğum haberleri kendisine aktarmayı düşündüm. İnsan, öfkeyle birlikte dengesini kaybettiği zaman psikolojisini ve öfkeyi kontrol eden akli dengesini de kaybediyor.
Öyleyse kolektif bilinç kaybına ne demeli? Kolektif bilinç, ‘insanların büyük çoğunluğu’ olarak ifade edilen ve siyaset sözlüğünde ‘oy sandığı’ şeklinde isimlendirilen iradeyle ortaya çıkıyor.  Shakespeare toplumu, buna ‘seçim sandığı’ adını veriyor. Seçim sandıklarında ise toplumun sadece sonuçlarıyla ilgilendiği felaketler meydana geliyor. Bildiğiniz gibi nispeten uzak bir geçmişte, Almanya’da Adolf Hitler ve İtalya’da Benito Mussolini oy sandıklarıyla yönetime geldi. Sonra bunları farklı yerlerde birçok diktatör takip etti.
Çok yakın bir geçmişte David Cameron, aynı sandık aracılığıyla İngiltere’yi Brexit çukuruna götürdü. Ne İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasını savunanlar ne de İngiltere’nin AB’de kalmasını isteyenler ortak bir yöntem üzerinde anlaşmaya varabildi. Halkın çoğu ise habersiz. Şöyle ki İngilizlerin yüzde 54’ünün Brexit lehine oy verdikleri söyleniyor. Muhalifler ise şu an onların (yüzde 54’lük kesim) bilgisiz olduklarını anladıklarından ikinci bir referandum yapılmasını istediklerini belirtiyor.
Espri ve yalana daha yakın bir düşünceye ve daha kötüsü de radikal bir fikre tutunanların tutkularının arkasından gitmeleri hatta kendi kuruntularına ikna olmaları ne kadar da kolay! Dillerinden parmaklarına kadar uzanan çılgın öfkelerinin sonuçlarından kurtulmak ne kadar da zor!
Birçok trajedinin sonuçları, hem bireysel hem de kolektif bilincin semptomları ve sebepler olmadan birdenbire ortadan kaybolmadığını kanıtlıyor. Elbette kolektif bilinç kaybı, daha tehlikeli olmaya devam edecek.