Ülkeler güçlenir ve zayıflar, düşer ve yükselir. Ülkeleri kuran tarihi liderler, tarihin seyrini düzeltmek ve güçlü bir şekilde etkilemekte etkiye sahiptir. Bu her ülke, millet ve halk için geçerlidir ve tarih bunun en büyük şahididir. Suudi Arabistan tarihinde ilk Suudi Arabistan devletinin kurucusu İmam Muhammed bin Suud, ikincisinin İmam Türki bin Abdullah, üçüncüsünün ise Kral Abdulaziz’dir. Bu 3 tarihi lider de Suudi Arabistan’ın ve bölgenin tarihini değiştirmişlerdir.
“El-Ula Kalkınma Kurumu” resmi açılışında Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a bir gazeteci şöyle bir soru sormuştu, ”Bütün bu gelişmeler dördüncü bir Suudi Arabistan devletinin kurulmakta olduğu anlamına mı gelmektedir?” Veliaht Prens’in yanıtı ise doğrudan ve açıktı, ”Hayır, biz üçüncü Suudi Arabistan devletinin bir uzantısıyız.”
Kesin bir yanıt ve belirleyici bir vizyon. Her şeyden de önemlisi bu vizyonun tamamen gerçekçi ve rasyonel olmasıdır. Çünkü üçüncü Suudi Arabistan devleti mükemmelliğe giden basamakları hala tırmanmaktadır. Zirveye daha ulaşamamıştır. Bu nedenle Veliaht Prens, şu sözü çokça tekrarlamaktadır, ”Daha hiçbir şey görmediniz. Biz başlamadık bile ya da sadece başlangıç noktasındayız.”
Bu söz çok gerçekçi ve rasyoneldir. Çünkü daha sadece vizyonun kendisi ve bu çerçevede gerçekleştirilecek programlar açıklanmıştır.Ama geleceğin kapıları her zaman vizyonlarını uygulamakta ve gerçeğe dönüştürmekte başarılı olanlara açıktır. Bunun için de doğal olarak zamana ihtiyaç vardır.
Veliaht Prens’in bu tür açıklamaları “Büyük Suudi Arabistan” gibi bazılarının derin sevgi, çoşku, aidiyet ve sadakat duygusundan kaynaklanan ama bazı kullanımlarında doğru olmayan abartılı sözlerini dengeleme amacını taşımaktadır. Bu ifadeden birçok anlam çıkarılabilir ama asıl anlamı Suudi Arabistan’ın bütün dünyada mutlak olarak büyük bir devlet olduğudur. Ama devletlerin gücünü ölçen uluslararası gerçeklere ve standartlara göre bu ifade doğru değildir.
Suudi Arabistan Ortadoğu bölgesinde büyük bir devlettir. Evet, bu daha doğru bir ifadedir. Suudi Arabistan gücünü arttırarak geçmişte olduğu gibi şimdi de güçlü bir devlet olacaktır. Suudi Arabistan, Arap dünyasında lider ve öncü bir ülke, İslam dünyasında Hâdimü'l Haremeyn El-Şerifeyn, İslam dininin beşiği, dünyanın her yerindeki Müslümanların sığınağıdır.
Terör ve aşırılık ile mücadelede tarihi bir rol oynamaktadır. Aynı şekilde enerji alanında da tarışmasız en önemli devletlerden biridir. Sağlam bir şekilde geleceğe ve geleceğin inşasına yönelen Suudi Arabistan bununla daha da güçlenmiştir.
Bu bağlamda asıl önemli olan, hiçbir Suudi Arabistanlı liderin yada üst düzey yetkilinin bir gün bile Suudi Arabistan’ın uluslararası düzeyde büyük bir devlet olduğuna, dünyanın süper devletleri arasında olduğuna ve dengeleri değiştirdiğine değinmiş olmamalarıdır. Bu da bazı samimi övgülerin doğru olmayabileceğini açıklamak hatta bazen gerçekçi olmayan abartının kimileri tarafından özgüven eksikliği olarak görüldüğünü belirtmek için yeterlidir. Oysa bugün yaptıkları ile ülkesinde ve bölgenin tamamında yeni bir tarih yazan Suudi Arabistan’ın bu tür abartılara ihtiyacı yoktur.
Bu sözlerin amacı gerçekçi ve rasyonel bilinci güçlendirmektir. Çünkü bu bilinç büyüklerin hedeflerinin en büyük destekçisi ve istenilen hedefleri gerçekleştirmenin gerçek yardımcısıdır. Yine de sevgi ve coşkudan kaynaklanan bu abartı her halükarda hoşnutsuz kimselerin ve bu hayalleri baltalamak isteyenlerin sözlerinden daha iyidir.
Buraya kadar abartıdan bahsettik, şimdi ise tamamen farklı bir konu olan engellerden bahsedelim. Bu engeller, dünyadaki süper güçlerin bölgemize ve güç dengelerine yönelik politikaları ve bu devletlerin bazen bölgemizdeki herhangi bir değişim üzerindeki derin etkileri ile ilgilidir.
Bunun en açık örneği de eski ABD Başkanı Barack Obama’nın İran rejimi ile ulaşmış olduğu “5+1” nükleer anlaşmasıdır. Ama Suudi Arabistan sabır, hikmet, ağırbaşlılık ile bu anlaşmayı aşmıştır. Bu anlaşmayı iptal etmek, kusurlarını açıklamak ve gelecekte ne gibi etkileri olacağını göstermek için çaba hem de çok büyük bir çaba harcamış ve başarılı olmuştur. Çünkü haklı bir konumdadır ve İran rejiminin kötülükleri gün ortasındaki güneş kadar açıktır. Bu haklı çabaların ardından Trump yönetimi anlaşmayı iptal etmiş, İran tehlikesi ile yüzleşmek için yeni bir strateji ilan etmiş, ABD’yi kendisine getirmiş ve geçmişteki hataları düzeltmiştir.
Yeni ve yenilenen Suudi Arabistan, içeride ve dışarıda benimsemiş olduğu politikalar ve kararlarla dünya ile uyumlu yeni bir konumda durmaya çalışmış, hatta bazı önemli konularda dünya ülkelerinin önüne geçmiştir.
Bir yandan kendini modernize ve reforme edip gelişirken diğer yandan radikalizm, aşırılık ve terör ile kökten savaşmaktadır. İçeride ise bir yandan “NEOM Projesi” ve “El-Ula Kalkınma Kurumu” vb. dev projeleri hayata geçirip uluslararası ortaklıklar kurarken, diğer yandan sadece petrole bağımlı olmayan çeşitlendirilmiş bir ekonomi inşa etmek için önemli reformlara, zamanla yarışan bir kalkınmaya ve sayılamayacak kadar çok başarılara imza atmaktadır.
Bölgesel olarak da Suudi Arabistan’ın atılımları tüm hızıyla devam etmektedir. Bir yandan “Yeni Kızıldeniz Oluşumu” gibi siyasi ve ekonomik ittifaklar kurulurken diğer yandan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi gibi eski oluşumlar yeniden gözden geçirilerek incelenmektedir.
Aynı şekilde 4 Arap Körfez ülkesi tarafından Katar’a karşı ambargo uygulanırken, diğer yandan “Yemen’de Meşruiyeti Destekleyen Arap Koalisyonu” ve teröre karşı “İslam Koalisyonu” gibi vurucu askeri ittifaklar kurulmakta, bölgesel ve küresel alanda ve uzanmış olduğu tüm Arap ülkelerinde İran ile güçlü bir şekilde mücadele edilmektedir.
Birleşmiş Millerler’in (BM) Yemen’e yönelik tutumu Suudi Arabistan’ın önüne çıkarılan engellerden sadece biridir. Zira bu tutum Husileri şımartan bir tutumdur. Husiler ne kadar büyük suçlar işlese de BM bu suçlarını her zaman örtmektedir. Aynı şekilde Avrupa ülkeleri, Suudi Arabistan ile ilgili küçücük meselelerde dünyayı ayağa kaldırırken Avrupa’yı hedef alabilecek balistik füzelerini geliştirmeye devam eden, terörün en büyük destekçisi olan, kaos ve yıkımı yayan İran rejimine yönelik tutumu da bir tam bir hayal kırıklığıdır.
Bu engellerin son örneği de Avrupa Komisyonu’nun, 22 ülke ile birlikte Suudi Arabistan’ı da kara para aklama standartlarına uymayan ülkeler hakkında hazırlamış olduğu kara listeye dahil etmesidir. Başta ABD olmak üzere dünyanın büyük güçlerinin karşı çıktığı bu liste daha kabul edilmedi ama bu listenin yayınlanması bile aslında Suudi Arabistan’ın bu alanda güçlü ve etkili adımlar attığını kabul eden daha önemli uluslararası kurumların kararlarına karşı olan derin bir adımdır.
Son olarak, yeni Suudi Arabistan’ın hedef alındığını ve aleyhinde kampanyalar yürütüldüğünü ama bu çabaların yeni olmadığını sadece son dönemde gittikçe arttığını ve yükseldiğini vurgulayalım. Bu da dünyada birçok düşmanımız olduğunun, bölgesel düşmanların ve müttefiklerinin hala orada etkili olduğunun ve bölgesel mücadelelerin küresel uzantılarının olduğunun açık kanıtıdır.
Ayrıca büyük devletlerin oyununa müdahil olmanın, ülkelerin kendileri ve çıkarları için seçmiş oldukları vizyonun, kendilerini yenileme ve etkinliklerini arttırma yeteneklerinin de onların yükselme ve ilerleme güçlerini belirlediğinin kesin bir delilidir.
TT
Yeni Suudi Arabistan, abartılar ve engeller
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة