Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

​Muhammed bin Selman ve Doğu Gezisi

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Pakistan, Hindistan ve Çin gibi 3 önemli durağı kapsayan Doğu turunu tamamladı. Bu ülkelerden her biri doğu Asya’da stratejik bir öneme, bölgesel ve küresel konumu ile kendisini Suudi Arabistan, Körfez ve Arap ülkelerine bağlayan çıkarların doğası gereği de özel bir ehemmiyete sahiptir.
Milyarlık anlaşmalar, ekonomik çıkarları derinden birbirine bağlamak, siyasi ilişkileri güçlendirmek ve stratejik ortaklıklar... Bunlar doğu gezisinin öne çıkan başlıklarıydı. Suudi Arabistan’ın çıkarlarını bütün dünya ülkelerine bağlamak  kendisini; Asya, Afrika ve Avrupa’yı birbirine bağlayan kavşak ve bölgenin “Yeni Avrupa” hayalinin kurucusu olarak niteleyen 2030 Vizyonu kapsamında atılmış bir adımdır.
Veliaht Prens’in doğu gezisinin ilk durağını oluşturan Pakistan ile Suudi Arabistan birbirlerine yaklaşık 70 yıla kadar uzanan eski ilişkilerle bağlıdır. Bu ilişkiler zamanla gelişmiş ve genişlemiş, Suudi Arabistan en zor zamanlarında hep Pakistan’ın yanında yer almıştır. Pakistan Başbakanı İmran Han da büyük ziyaretçisini karşılarken bunu açıkça belirtmiştir.
Bu ziyaret ile Pakistan ile var olan uzun ortaklığımız artık sadece dini veya askeri alan ile sınırlı kalmayıp ekonomi ve yatırım alanlarını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu ziyaretin en önemli mesajı budur. Bir yandan eski ilişkiler daha da güçlendirilirken diğer yandan 2 ülkenin de çıkarına olan, çok daha geniş ufuklara ve daha iyi bir geleceğe yönelik nitelikli bir değişim gerçekleştirilmiştir. Mevcut ilişkiler temel alınarak daha kalıcı bir ilişkiye yönelik adımlar atılmıştır.
Doğu gezisinin ikinci durağı Hindistan ziyareti ile de yeni Suudi Arabistan’ın dünyanın bütün önemli ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirmeye nasıl önem verdiğini açık bir şekilde kanıtlanmıştır. Son yıllarda gerçekleştridiği takdire şayan ekonomik büyüme oranlarını korumuş olan Hindistan, büyük nüfusu ile etkili, gelişmiş ve zorlukları aşabilen bir ekonomi yaratma gücüne sahip olduğunu kanıtlamıştır.
Arap yarımadası sakinlerinin Hindistan ile ilişkileri binlerce yıla uzanmaktadır. Modern Suudi Arabistan devleti de ilk yıllarından itibaren Hindistan ile medeniyet, devlet ve halk düzeyinde önemli ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Arap yarımadasının orta, batı veya doğusundan Suudi Arabistanlı tüccarlar için Hindistan, önemli ticaret rotalarından biri iken Hintli tüccarlar da özellikle Mekke ve Medine’de bazı okulların kuruluşlarında ve hayır işlerinde önemli roller oynamışlardır.
Doğu gezisinde yumuşak gücün en önemli unsurlarından biri olarak kültüre de önemli bir yer verilmiştir. Bunun en büyük örneği de Suudi Arabistan Kültür Bakanı Prens Bedr bin Abdullah bin Ferhan’ın geçtiğimiz yıllarda Hindistan’da sanat ve tiyatronun en önemli öncülerinden biri haline gelen Suudi Arabistanlı sanatçı şerefine kurulacağını açıkladığı “İbrahim El-Kadi Kürsüsü”dür.
Doğu gezisinin son durağı Çin; Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile yıkılan Doğu Bloğu’nun ayakta kalabilen tek ülkesidir. Kademeli ekonomik kalkınma modelini benimsemesi; sadece eski gücünü korumasına değil aynı zamanda dünyanın ikinci büyük ekonomisi olarak küresel varlığını güçlendirmesini, her alanda inanılmaz bir şekilde gelişmesini ve İpek Yolu ya da Kuşağı gibi büyük projeler ortaya koymasını sağlayan dengeli bir politikadır.
Çin’in bu büyük projesininin Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonu ile kesişmesi, iki ülkenin bütünleşmeye çalışması, dünya ekonomisini etkilemek için birlikte güçlü bir şekilde yükselmesi doğaldır. Bu doğu gezisinin en iyi şekilde ifade eden şey de budur. Bu gezi ile iki ülke arasındaki kültürel alışverişin kapsamı genişlemiş ve Çince Suudi Arabistan okullarında öğretilecek diller arasına katılmıştır.
Veliaht Prens’in doğu gezisi boyunca Suudi Arabistan’ın bölgedeki düşmanları ve bazı batı ülkeleri, Suudi Arabistan’ın bölgede yaşadığı bazı krizleri gizlemek amacıyla bu geziyi gerçekleştirdiğine dair  yanlış ve yanıltıcı yorumlar yapmaya büyük önem verdi. Yanılgılar aklı ele geçirdiğinde mantıklı ve gerçekçi düşünmeyi de engeller. Veliaht Prens ilk kez Çin’i ziyaret ediyor olsaydı belki de bu yorumlar doğru olabilirdi. Ama yakın tarih bunu açıkça yalanlamaktadır. Zira ona baktığımızda Kral Selman ve Veliaht Prens’in son yıllarda birkaç kez Çin’i ziyaret ettiğni ve Çin Devlet Başkanı da Riyad’ı ziyaret etmiş olduğunu görürüz. Dolayısıyla 2 ülke arasındaki ilişkiler krizler öncesine ve sonrasına uzanmaktadır.
Veliaht Prens’in doğu gezisi yeni Suudi Arabistan’ın; çıkarlarını ve yatırımlarını bütün dünya ülkelerine bağlama, bölgesel ve küresel rolünü güçlendirme, yeni fırsatlar arama, daha istikrarlı, güçlü ve etkili bir devlet inşa etmek için eski ilişkilerini pekiştirme siyasetinin bir devamıdır. Bu Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu kapsamında deklare ettiği bir politikadır ve vurgulanması için hiçbir bölgesel krize ihtiyacı yoktur.
Peki Doğu gezisi, Suudi Arabistan’ın Batı ülkeleri ile köklü ve eski ilişkilerini kestiği ve ittifaklarını sona erdirdiği anlamına mı gelmektedir? Kesinlikle hayır. Çünkü köklü ittifaklar bir gün ve gecede değişmezler. Ancak bazı analistlerin kısa ve dar görüşlü olmaları, anlık düşünmeleri ilişkilere bir iğne deliğinden bakmalarına neden olmaktadır. Elbette bu, analizlerinin iyi niyet üzerine kurulması halinde geçerlidir. Diğer taraftan düşmanlarının, Suudi Arabistan’ın bölgsel ve küresel olarak oynadığı büyük rolü karalama çabası ve her şeyi çarpıtmaları da doğaldır.
Dünyanın farklı ülkeleri ile yapılan dev yatırımlar bir yandan ülkelerin varlığını güçledirirken diğer yandan  kendisine kalkınma ve etkili olma fırsatı verir. Bu, çift yönlüdür ve her iki ülkeye de yarar sağlar. Her bir ülke bundan kendi özel metodu ve açıklanmış çıkarlarına göre yararlanırken diğer yandan dünya ekonomisi de bu şekilde gelişir ve kalkınır. Geleceğe yönelik bu tür yatırımların yararları ve etkileri hem orta hem de uzun vadelidir. Bu doğu gezisinde 3 ülke ile birlikte açıklanan projelerin birçoğu da bu türdendir.
Yeni Suudi Arabistan’ın güç ve etki olarak ulaşmak istediği konuma ulaşmasını istemeyen bölgesel düşmanları tarafından hedef alındığından hiç kimse şüphe duymamaktadır. Bu düşmanlar aynı zamanda bazı Batı ülkelerinin politikalarında, insan hakları vb. sloganlar arkasına sığınarak şurada veya burada görülen küçük fırsatları değerlendirmeye çalışan sivil ya da medya kuruluşlarında açık bir şekilde görülen küresel yönelimler tarafından desteklenmektedir. Bütün bu taraflar kararlı bir şekilde yükselen bir güç olarak Suudi Arabistan’ ı engellemek istemektedir.
Suudi Arabistan’ın bu ülkelerden bazılarına yönelik takınmış olduğu sert tutumun örnekleri çoktur ve bilindiktir. Farklı zamanlarda ve meselelerde İsveç, Almanya ve Kanada’ya yönelik tutumunu hatırlamak  yeterlidir. Bu tutum; her gözlemci ve takipçiye yeni Suudi Arabistan’ın kim olursa olsun hiçbir ülke veya tarafa iç meselelerine karışmasına izin vermeyeceğini ve bu tutumunda kararlı olduğunu ve hiçbir şekilde taviz vermeyeceğini kanıtlamıştır.
Yeni Suudi Arabistan; bölgedeki güç dengelerinde yaşanan değişimlerle kararlı bir şekilde başa çıkmış, bütün denklemlerde önemli bir sayı olduğunu kanıtlayarak, eski ittifaklarını yenileri ile desteklemeyi başarmıştır. Açıklanmakta, yükselmekte ve yayılmakta devam eden kararlar ve politikalar ile bölgenin geleceğinin yapıcısı olmuştur. Bu açıklanmış ve devam eden bir politikadır.
Son olarak ve özetle Veliaht Prens’in doğu gezisi; yeni Suudi Arabistan’ın politikalarının sürdürüleceği ve küresel ittifaklarının güçlendirileceği anlamına gelmektedir.