Bekir Uveyda
TT

Filistin halkının politikacılarıyla olan sıkıntıları

Bazı istisnalar bir kenara bırakıldığında Filistinlilerin mevcut durumuna bakarak grup, örgüt, hareket, parti, komite ve sendika liderleriyle sorunlarının basit olmadığını söyleyebiliriz. Örnek mi istiyorsunuz? Güzel. Filistinli politikacıların kötü uygulamalarından dolayı karar yapım dairesinden uzak Filistin halkının ödediği büyük maliyetler karşısında insan, hangi örneği seçeceğini şaşırıyor. Fakat geçmiş defterleri açmak için çok da uzağa gitmeye gerek yok. Belki de anlaşmazlığın ve Hamas ile Fetih liderleri arasındaki imkânsız uzlaşmanın yol açtığı felaketlerden bahsetmek yeterlidir. Zira bu felaketlerin faturası, halen Gazze ve Batı Şeria’daki insanlar tarafından ödeniyor.
Geçen hafta Çarşamba günü burada “Geri Dönüş Yürüyüşleri” sürecinin şiddet içeren uygulamalara kaymasına ve bunun sonuçlarına işaret ettim. Nitekim “Geri Dönüş Yürüyüşleri”, Tel Aviv’i uluslararası kamuoyu karşısında zor durumda bırakmak ve Filistinlilerin işgal edilen topraklara dönüş hakkına dikkat çekmek amacıyla barışçıl bir şekilde başlamıştı. Ardından da tekrar füzeler fırlatıldı. Bu çerçevede, meydana gelen çatışmanın İsrail’deki aşırı sağın lehine olduğunu belirttim. Daha sonra Gazze’den e-mail yoluyla yazdıklarıma şu cevap geldi:
“Gazze’de başkaları gibi ben de iki tarafın çıkarlarına hizmet edecek şekilde Hamas ve İsrail hükümetleri arasında zaman zaman tekrar eden tiyatroyu takip ediyorum. Netanyahu’nun, Hamas’ın İsrail’deki dostu ve Hamas’ın da Netanyahu’nun Gazze’deki dostu olduğu söyleniyor. Son çatışmadan önce fırlatılan füzeler, seçimlerde Netanyahu’nun işine yaradı. Netanyahu, Katar parasının geçişini kolaylaştırarak Hamas Hareketi’ni destekliyor. Netanyahu, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne ve Ramallah’taki iktidara yönelik hedefinde Hamas’la ittifak halinde. Son çatışmada 31 kişi şehit oldu, yüzlerce insan yaralandı, aileler evsiz-barksız kaldı, çocuklar korktu, sınavlar sekteye uğradı, okullar ve üniversiteler eğitime ara verdi, sınır kapıları kapatıldı ve denizde avlanma yasaklandı. Tüm bunların bedelini kimin ödediği ortada.”
Gazzeli okurun yukarıdaki yanıtında Netanyahu ve Hamas Hareketi arasında dostluğun olduğunu iddia etmek gibi abartılı ifadeler mevcut. Radikal politikaların Hamas ve Netanyahu’nun çıkarlarına ve hedeflerine hizmet ettiğini ifade etmek için aşırıya kaçılması istenmiyor. Bu çerçevede aslında burada kastedilen içerikten bahsedebiliriz. 15 Mayıs 1948’deki ilk felaket gününden beri birçok politikacının kötü politikaları nedeniyle Filistinlilerin yaşadığı felaketler, haklı bir öfkeye neden oldu.
Filistinli politikacıların kötü uygulamalarının başında siyasi bir olayı yanlış analiz etmeleri gelmektedir. Dolayısıyla bu durum, felakete götüren kararlara neden olmaktadır. Örneğin Filistin meselesini savunmada onurlu bir geçmişe sahip Hacı Emin el-Hüseyni, İkinci Dünya Savaşı sırasında mihver ülkelerin yanında yer aldığı zaman siyasi haritayı yanlış okudu. Yakın tarihte ise Filistin’e yönelik samimiyeti konusunda herhangi bir referansa ihtiyaç duymayan Yaser Arafat, Kuveyt işgalinde Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’i desteklemenin doğru bir tutum olduğunu düşündü. Daha sonra ise, bu tutumun felaket bir şekilde yanlış olduğu ortaya çıktı.
İşte Ortadoğu, yeni bir sıcak sahneyle karşı karşıya bulunuyor. Filistinli politikacılar, bu sahneyi yanlış okuyabilir. Her şeyden önce bunun sıkıntısı Filistinlilere yansıyacaktır. Filistinli bir tarafın İran’a yönelik sözlü desteğini anlamak mümkün. Net ittifaklar, bu tür bir tutumu dikte edebilir. Ancak Filistinli politikacılar, meydana gelen gelişmeleri objektif bir şekilde değerlendirip Tahran’ın bölgedeki hedeflerini unutmamalıdır.
Filistinli politikacıların, herhangi bir Arap devletini hedef alması halinde İran’ın yanında yer alması kabul edilebilir bir durum değildir. Filistinli politikacıların, Filistin çıkarının diğer tarafların ajandalarından daha önce gelmesi gerektiğini anlama vakti gelmedi mi? Bu sorunun cevabını gelecek günlerde saklı gelişmelere bırakıyoruz.