Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Doha ve Netanyahu'nun çılgınlığı

Netanyahu'nun kibri değil, çılgınlığı diyorum, çünkü Hamas'ı Doha'da askeri olarak hedef almanın, dersleri olduğu gibi, Körfez ve Arap dünyasında haklı olarak temkinliliği de sebep oldu. Bu aynı zamanda Netanyahu ve bu çılgınlığa yol açan İsrail zihniyeti için sessiz de olsa siyasi tecrit anlamına geliyor.

Katar Dışişleri Bakanı'nın dediği gibi, Washington'un müttefiki ve arabulucu olan ve Gazze savaşına müdahil tarafların talebi üzerine hareket eden bir Körfez devletini hedef almak, kesinlikle affedilemez bir çılgınlık, İsrail'i uluslararası alanda, sessizce de olsa, tecrit edecek siyasi ve askeri bir kötülüktür.

Sessiz tecrit diyorum ve anlamı da Netanyahu'nun söylediklerine veya yaptıklarına güvenilmediğidir. Filistin-İsrail çatışmasına gerçek çözümler olmadığı sürece, aldığı destek, özellikle de ABD yönetiminden aldığı destek ne olursa olsun, Netanyahu, onun ister İbrahim Anlaşmaları ister başkası olsun, tüm barış fırsatlarını başarısızlığa uğrattı.

Suudi Arabistan, Fransa'nın da katılımıyla, BM'de iki devletli çözümü ve Filistin meselesinin BM'de barışçıl bir şekilde çözümünü destekleyen ezici bir çoğunluğun oluşmasını sağlayan önemli bir diplomatik çaba sarf etti. Bu, Netanyahu'nun askeri çılgınlığına karşın gerçek bir diplomatik zaferdir.

Netanyahu'nun bölgesel rakiplerine karşı üstünlüğünün temel nedeni yalnızca gücü değil, aynı zamanda pervasızlığıdır. Hamas ve Hizbullah, ardından İran, Esed ve Husiler, güçlü rakipler değildi; aksine İsrail bahanesine bel bağladılar. Onlarca yıl boyunca bölgeyi sloganlarla meşgul ettiler ve gerçek bir savaşla ilerlemeye çalışan bir düşmanla yarı çatışmaya girmenin intihar olacağını kavrayamadılar.

Netanyahu siyasetten zarar görüyor. Filistinlilerin bölünmesiyse, onu Filistinlilerin silahlarından daha fazla güçlendiriyor. İran, Lübnan, Suriye ve hatta Yemen'de olsun, milisler ve tehditkâr söylemler, onu rasyonel dilden ve devlet egemenliği mantığından daha fazla güçlendiriyor. Bölgenin parçalanması Netanyahu için bir güç kaynağı.

Bugün Doha, Netanyahu'ya güvenemez; Mısır da güvenemez; bölge de Netanyahu iktidardayken barışa yönelik hiçbir adıma güvenemez. Ancak bu, gerginlik ve tansiyonu yükseltmek anlamına gelmez; daha çok savaş ve yıkıma bağımlı sesler yerine, akıl ve bilgelik seslerine kapılmak anlamına gelir.

Düşmanınız hata yaparken onu engellemeyin denir. Netanyahu yalnızca hatalar yapmakla kalmadı, aynı zamanda hem Arap hem de uluslararası alanda ve İsrail'in kendi içinde yakın ve uzun vadede İsrail'e büyük zarar verecek felaketlere de yol açtı. Şu anda ne kadar destek alırsa alsın, rehineleri iade etmediği sürece İsrail kamuoyunda kendisine karşı öfke devam edecek.

Netanyahu'nun hataları sayısız ve Doha'daki çılgınlığının hiçbir gerekçesi yoktu. Esed'in devrilmesinden bu yana Suriye'de yaptıklarının ve yapmaya devam ettiklerinin hiçbir gerekçesi yok. Sanki Suriye'yi parçalamak ve Suriye'nin istikrarı ve refahı için beliren yeni fırsatı gömmek için yeni bir savaşı umut ediyor gibi.         

Netanyahu, tıpkı ileriye kaçmak için nasıl savaşlara güveniyorsa, zamana da güveniyor. Çünkü doğal yeri olan hapse girmek istemiyor, bu nedenle Filistin davasında ve İsrail'in coğrafi çevresinde yok edilebilecek her şeyi yok etmek istiyor.

Şu anki en iyi çözüm, iki devletli çözümün ivmesini desteklemek, Filistin devletinin uluslararası alanda tanınmasını sağlamak, Filistin Ulusal Otoritesi’ni güçlendirmek, Gazze savaşını durdurmak için çabalamak, Suriye'yi desteklemek, Lübnan devletini güçlendirmek, Yemen'de meşruiyeti desteklemek, İran'ın sınırları içinde varlığını sürdürmesini sağlamak ve milislerin herhangi bir bahaneyle, herhangi bir yere geri dönmesini engellemek için çabalamaktır.

Böylece Netanyahu'nun bölgedeki çılgın projesi boşa çıkacaktır.