Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Gazze'de ne yapıyoruz?

İsrail’deki siyasi hayat, bir dizi seçim mevsiminden ibarettir. Bir mevsimden diğerine tarafsız, parası ödenmiş ve gündem satan anketler yığılır. Sonuçları ise bu tür seçimlerde liderlerin tavrını ve günlük söylemlerini belirler.
İsrail’de Başbakan, daha sabah kahvesi ile kahvaltısını yapmadan tutumları belirleyen ve görevleri yerine getiren anketlerle ilgilenir. Bunlar, siyasi davranış ve uygulamalar üzerinde doğrudan etki bırakan şeylerden biri olarak önemsenir.   
Önceki seçim dönemlerinin çoğunda oy avcıları, Filistinlilerle çözüme dair görüşleriyle ilişkili siyasi girişimlerden kaçınıyordu zira rakipler, seçmenlerin tepkilerinden emin olamıyordu. Bu umursamazlık ve bu meseleye girmekten kaçınma, en güvenli tutumdu. Bu alanda bir şey söylemek gerekse hepsi de herhangi bir izlenim uyandırmayan muğlak ifadelere başvururdu. Ancak bugünlerde İsrail’de seçim yarışının en önemli özelliği, hatta tüm rakip listelerinin benimsediği en önemli mesele haline gelen şey, şu soruya cevap vermektir:
Gazze’de ne yapıyoruz?
İsrailli seçmen her şeyden çok güvenlik konusunda endişelenir ve sağ veya sol tüm partiler de bu endişeyi kullanır olduğu için Gazze, kampanyaların merkez noktası haline geldi.O kadar ki İran ve Hizbullah ikinci planda kaldı.
Tabi oyları hak eden de Gazze konusunda en radikal ekip oluyor. Onun da tehlikeyi kökünden sökme mucizesi ile gelmesi umuluyor.
Nitekim bu gerek aday gerekse seçmen için favori bir deyimdir.  
‘Gazze’de ne yapıyoruz?’ sorusu, reklam üretim uzmanlarını, tiraj için tüketilen başlıklardan ziyade pazarlanabilir başlıkları bulmaya mecbur etti ki bu başlıkların çoğu da kişisel skandallarla ilgili olur. Nitekim mesela Netanyahu’yu Gazze konusunda kayıtsızlıkla, Hamas ile gizli bir işbirliğiyle ve Hamas silahlarını ve füzelerini mühimmat ile beslemek için Katar paralarını omzunda taşımakla suçlamak artık belirleyici bir etkiye sahip değil. Aynı şekilde Lieberman’ın tehlikenin kökünden sökülmesi ve işgal konusunda ileri sürdükleri de zayıfladı. Özellikle de seçmenlerin, Savunma Bakanı olduğu sırada hiçbir şey yapmadığını hatırlamasından sonra. Ehud Barak’ın söylemleri de artık etki uyandırmıyor. Başbakan ve savunma bakanı olarak görev yapan Barak, Gazze’ye yönelik bir savaşı yönetmiş ve kayda değer hiçbir şey yapmamıştı. Gazze tehdidinin ortadan kaldırılmasına yönelik köklü önerilerinde en az güvenilir gözükense Generaller Partisi oldu. Zira bu partinin tüm liderleri, tüm savaşlarda ordunun başındaydı ancak başarısız oldular.
Seçim hedefleri ve sloganları ile dolu stokun tükenmesine rağmen, ‘Gazze’de ne yapıyoruz?’ sorusunun cevabı, mevcut kampanyaların en gözde konusu olmaya devam ediyor.
Kampanyalar ve seçim işinde en zeki rakip olan Binyamin Netanyahu, en azından kısmen zamanlamada yeni olan ve oy çeken bir başlık buldu: Gazze ikilemini, nüfustan boşaltarak ele almak. Ukrayna’da iken boşaltma planını açıkladı ve birçok ülke ile temas kurarak onlardan Gazze’den gelen göçmenleri ağırlamasını talep ettiğini belirtti. Aynı şekilde bir saha çalışmasının da hazırlık aşamasında olduğuna işaret etti. Buna göre İsrail hesabına göçmenleri, kendilerini kabul edecek herhangi bir yere nakletmek için Necef Çölü’nde bir havalimanı hazırlanıyor. Elbette Netanyahu, bu planının başarısının, ‘dayanıklı uçurum’, ‘dökülmüş kurşun’ ve ‘bulut sütunu’ gibi isimlere sahip yıkıcı savaşlara benzer yeni bir savaşa bağlı olduğunu gözden kaçırmadı. Böylece yıkım, ölüm ve hayat zorluğu Gazze halkını herhangi bir yere gitmek üzere yerini yurdunu bırakmaya mecbur edecek. Tıpkı Gazzelilerin, İsrail saldırısından ötürü Mısır sınırlarına yığıldığı zamanki gibi. O dönemde Sina’ya sığınan Gazzelilerin sayısı 700 bini geçmişti. Bereket versin Mısırlılar, 24 saat içerisinde Gazzelileri yurtlarına döndürdü. Bu felâketin üzerinden böyle iyi gelinmeseydi Sina şimdi yeni kamplarla dolu olurdu.
Seçim yarışından Netanyahu’nun sürgün planının kokusu yayılıyor. Bu işin bir siyasete ve uygulanabilir bir programa dönüşebileceği, gözden kaçırılmaması gereken bir şeydir. Tüm engelleri aşar da başbakan, bir diğer deyişle İsrail’deki karar sahibi olursa Netanyahu’yu bu tür bir maceradan kim alıkoyabilir?
Ulusal bir birlik hükümetini yönetme imkânı elde eder de Lieberman bu hükümetin vaftiz babası ve savunma bakanı olursa Generaller Partisi’ni aynı yönde ilerlemekten kim men edebilir peki?
Bu tehlikeli ihtimali başarısız kılmak için tek yol Gazzelilerin içini dolduran milliyetçi duygulardır. Ancak bunun için şu anda gördüğümüzden farklı bir şekilde hizmet etmeye ihtiyaç vardır.