Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Zayıf tabiatlı (!)

Kadıları ‘zayıf tabiatlı, cinsi latif, cinsi sani, cinsi aher yani karşıt cins’ olarak nitelendirdiler ve onlardan hiçbir zaman memnuniyetle bahsetmediler. İnsanlık tarihinin yazarları, onları bütün eksikleriyle birlikte yazıp, onların fitne olduklarını, kötülüğe teşvik ettiklerini ve utanç kaynağı olduklarını söylediler. Öyle ki bir adamın şerefi, kızını veya kız kardeşini ebeveynlerinin kapısının önünde kurban etmesiyle ölçüldü.
Dünyayı kasıp kavuran salgınla birlikte hoş bir fenomen gün yüzüne çıktı. Koronavirüs ile mücadelede ön plana çıkan ülkelerin çoğu kadınlar tarafından yönetiliyor: Almanya, Yeni Zelanda, İzlanda, Norveç, Danimarka, Tayvan, Finlandiya. Ayrıca bu kadınlar mücadelelerini hiçbir şekilde gürültü yapmaksızın sessiz bir şekilde yürütüyorlar.
Donald Trump, önce Demokratları sonra da Çin’i kendisine karşı kullanmak amacıyla virüsü üretmekle itham etti. Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, halkının salgına karşı bağışık olduğunu ve bu sebeple enfekte olmayacağını söyledi. Brezilya vaka ve ölüm sayısında rekor kırdı. Boris Johnson, bir hastanenin önünde insanlarla tek tek el sıkışmakta ısrar etti ve ertesi gün yoğun bakıma kaldırıldı.
Kadınlar ciddi bir tabiata sahiptir. Tayvan Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen, geçtiğimiz ocak ayında uyarı çanlarını çaldıktan sonra ülkesi iki milyon maske üretti. İzlanda Başbakanı Katrin Jakobsdottir, ilk günden itibaren her vatandaşın ücretsiz muayene olmasını sağladı ve salgın doğduğu gibi defnedildi.
Peki ya benim en çok takdir ettiğim kadın? Bu kişinin Christchurch camilerinin kahramanı Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern olduğu aklınıza gelecek. Doğrudur. Ancak bu kez ve sadece bir kez, Norveç Başbakanı Erna Solberg onun önüne geçti. Onu canı gönülden selamlıyorum. Solberg, halkına salgının tehlikelerini ve mücadele yöntemlerini açıklamak için bir dizi basın toplantısı düzenledi. Norveçli Leydi çocuklar için de iki basın toplantısı düzenledi ve şunu söyledi: Çok fazla korkma. Fakat küçük bir korku faydalı olur.
Peki Angela Merkel için ne demeli? Kimya alanında doktorası bulunan Merkel’in, bu ölümcül virüsün ne olduğunu anlamak için kimsenin açıklamasına ihtiyacı yok. Bu sebeple ilk andan itibaren vatandaşları tetikte tutmak için çabaladı. Gerçi zaten bu ihtiyaçları da yoktu. Ne de olsa onlar da Alman.
Bu kadınlar tarafından yönetilen ülkeler, cesaretlerini ve başarılarını yalnızca salgınla olan mücadelede kanıtlamadılar. Bu ülkeler dünyanın gelişmiş, istikrarlı ve sakin ülkeleri arasında yer almaktadır. Jacinda Ardern'in Yeni Zelanda’da da iki camide gerçekleştirilen katliam karşısındaki duruşunu ve bu meseleyi ele alışı gibi bir problemle yüzleşen bir erkek hatırlamıyorum. Katili, suçunu ve öfkesini kınadı. Bütün ülkeyi bu suçun karşısına konumlandırdı ve onu basit, önemsiz ve toplumsal bağları koparmaya çalışan bir suçluya dönüştürdü.
Korana salgınının ırkları, cinsleri ve sınıfları eşitlediği pek çok kez dile getirildi. Fakat hala itiraf etmeye çekindiğimiz bir şey var: “Zayıf tabiatlı olarak nitelendirilen kadınlar, en büyük sıkıntı ve imtihanlarda güçlü bir blok teşkil ettiler.”