Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Pekin iki model yarışını kazanmaya uygun değildir

ABD modeli karşısında Çin modelinin konumu hakkında bir yazı yazmayı bir süredir düşünüyordum. Çin modelinin ABD modelinin küresel sistemdeki yerini almaya uygun olup olmadığını kendime birçok kez sormuşumdur.
Koronavirüs salgını döneminde doğal olarak bu soru daha acil ve kaçınılmaz hale geldi. Zira iki model arasındaki çatışma korona salgını öncesi dönemde de vardı ama kimi zaman arka planda dönüyor kimi zaman da utangaç bir biçimde gün yüzüne çıkıyordu. Salgın dönemi başlayıp ve son birkaç ay boyunca devam ettiğinde iki model arasındaki çatışma, bütün detayları ile dünya genelindeki kamuoyu aynasına yansıdı. İki taraf arasındaki yarışın farklı bir turunun evresindeymişiz gibi bir görüntü ortaya çıktı.
Gazetemiz yazarlarından Memun Fendi benden önce davranarak pazartesi günü yayınlanan makalesinde bu konuya değindi ve şu sonuca ulaştı: İki model arasındaki mücadele, soğuk savaş çerçevesinde şekillenmektedir. Uzun bir süre modern çağımızın karakteristik özelliklerini belirleyebilir.
ABD modelinin, bildiğimiz Batılı modelin daha geniş ve genel başlığı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla sorumuz şu: Sonunda hangi model diğerine üstün gelecek? Hangisi galip gelecek: Doğu Asyalı Çin modeli mi yoksa Batılı ABD modeli mi?
Meslektaşımız Memun Fendi’nin değerlendirmesine göre, Çin modelinin nefes almasını ve yaşamasını sağlayan meşruiyet “Başarı meşruiyeti” iken diğer modelin dayandığı ve yaşamasını sağlayan “Demokratik meşruiyet”tir. ABD modeli bu meşruiyet temelinde dünyaya liderlik etme misyonunu yürütmektedir. Liderlik enerjisini ondan almaktadır. Dünyayı yönlendirme yeteneğini de  ona bu meşruiyet sağlamaktadır.
Birinci meşruiyetin dayandığı düşüncenin, devletin kamusal yaşamlarında kendilerine sağladığı faydalarla vatandaşlarının memnuniyetini satın alma yeteneğini, ikincisinin ise anayasal olarak belirlenmiş dönemlerde vatandaşların demokratik haklarını kullanmasını, iktidarların seçimle yönetime gelmesini, meşruiyetlerini yalnızca sandıktan almalarını temel aldığı da biliniyor.
Memnun Fendi’ye göre bunun anlamı; Çin örneğinde olduğu gibi başarı meşruiyeti, bir iktidarın mümkün olan en uzun süre yönetimde kalmasının yanı sıra meşruiyetini anayasaların belirlemiş olduğu süre içinde geçici olarak yönetimde bulunmasından alan ve yasalara tabi olan diğer model ile girdiği yarışı kazanmasını da sağlamaktadır.
Özellikle Çin örneğinde, bu varsayımdan birçok nedenler farklı düşünüyorum. Farklı düşünmemin en önemli nedeni, bu meşruiyetin kısa hatta belki de orta vadede iktidarda kalmak için bir temel oluşturabileceği ama uzun vadeli bir temel için uygun olmadığıdır. Tabi ki demokratik meşruiyeti dünyanın farklı bölgelerinde hala ilham kaynağı olan Batılı ABD modeli ile yarış için de uygun bir temel oluşturmamaktadır.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping yıllar önce ülkesinin anayasasını değiştirmeyi kararlaştırdığında, “El-Mısri el-Yevm” gazetesinde “Sedat Çin’de yeniden ortaya çıktı” başlıklı bir yazı yazmış olduğumu hatırlıyorum.
Bu başlığı atmamın bir nedeni vardı. O da, Enver Sedat’ın başkan seçildiğinde Mısır anayasasını değiştirmiş ve başkanların görev süresini düzenleyen maddede, sınırsız bir süre boyunca iktidarda kalmasını sağlayacak bir değişiklik yapmış olmasıydı. Bu değişiklikten önce söz konusu anayasa maddesinde başkanların görev süresi her biri 6 yıl olmak üzere iki dönem ile sınırlandırılmıştı. Komik olan, bu ciddi değişikliğin sadece söz konusu maddedeki bir kelimeye çoğul eki getirilmesiyle gerçekleşmiş olmasıdır. Madde değişiklikten önce, başkanın 6 yıl boyunca yönetimde kalma hakkına sahip olduğunu ve görev süresi sona erdiğinde “bir dönem” daha seçilip başkan olarak kalabileceğini öngörüyordu. Yapılan değişiklik ile başkan, doğal olarak da halefleri, birinci dönemden sonra “dönemler” boyunca yönetimde kalabilme hakkına sahip oldular. Kısacası Sedat sadece bir ek ile ömür boyu iktidarda kalma hakkını elde etmiş oldu.
Pekin’de Çin Komünist Partisi’nin Başkan Şi Cinping lehine gerçekleştirdiği değişiklik de tam olarak budur: Kendisine ömür boyu makamında kalma hakkı vermek. Peki, böyle bir doğaya sahip bir siyasi model, iktidar değişimi ilkesini temel alan rakibi ABD modeli ile yarışmak için uygun mudur?
ABD örneğinde küresel liderlik unsurları birçok temele dayanabilir. Dünyada ilk sırada yer alan İngilizce de bu unsurlar arasında yer alabilir. Keza ABD kültürü de bu unsurlardan biri olabilir. Ancak, hükümet sistemi her zaman bu unsurların başında yer almaktadır.
Beyaz Saray’da kalmak için kesin ve değişmez bir zaman çıtası belirlemiş olan ABD demokrasisi elbette ideal, mutlak anlamda en iyi demokrasi değildir. O sadece diğer yönetim sistemlerine kıyasla en iyisidir. Beyaz Saray’ın sahibi en başından 4 veya maksimum 8 yıl sonra ayrılması gerektiğini bildiği için bu model diğerlerinden daha iyidir. Başkan olacak kişinin içindeki otorite tutkusunu yıkmak için bu bilinç tek başına yeterlidir.
Çin kültürü, dünyaya nüfuz eden ve her yerde hayranlar ve destekçiler kazanan ABD kültürüne karşı uzun süre ayakta kalamaz. Aynı şekilde Çince de yaygınlığı ve konuşanların sayısı bakımından İngilizce ile yarışamaz. Çince şu anda İngilizceden sonra dünyada en çok konuşulan ikinci dil ise bunun nedeni, Çin’in kendi yüksek nüfusudur. Çin dışında Çince konuşabilen birisine ender rastlanır. Korona salgını döneminde ABD’nin Çin’e karşı aktif bir kampanya yürüttüğü, Trump yönetiminin Pekin’i sanki virüsü kendisi dünyaya salmış gibi gösterdiği, bu propagandanın arkasında Çin hükümetine yönelik oldukça olumsuz duygular bıraktığı doğrudur. Fakat bütün bunlar tek başına, ABD modelinin Çin modeli karşısında ayakta kalacak olmasının temel nedeni olmak için uygun değildir.
Uygun temel, ABD’nin demokratik yönetim modeli ve performansını yenileme becerisidir. Bu performansı olmasaydı, gerek her zaman Kongre’nin kontrolüne tabi olması gerekse halk tarafından seçilen temsilci ve senatörler tarafından uygulanan hesap verilebilirlik ilkesini kabul etmesi nedeniyle, Washington’dakine benzer bir hükümet sistemi ile yönetilmeyi dileyerek yaşayan birçok halkın ilham kaynağı ve sembolü olmayı sürdüremezdi.
Mevcut Çin hükümet modeli daha önce büyük ülkelerde de denendi ve başarısızlığa mahkum oldu. Sovyetler Birliği, bunun en canlı örneğidir. Değişmez kural bize şöyle der: Aynı şeyi bir daha deneyip farklı bir sonuç beklemek hiç mantıklı değildir.