Son on yıldır Doğu Akdeniz’de fırtınalı olaylar yaşanıyor. Eski çatışmalara ve fay hatlarına yeni çatışmalar ve hatlar ekleniyor. Dış aktörler ise bölgesel aktörler arasındaki rekabetin içine giderek daha fazla çekiliyor. Son dönemde denizde yeni doğalgaz sahalarının keşfedilmesine paralel olarak bu rekabet de yoğunlaştı.
Şiddeti sona erdirme yönündeki tüm girişimlere rağmen bölge ülkeleri içindeki silahlı çatışmalar, düzenli ve yaygın bir durum haline geldi. Bölgesel güçler arasındaki çatışmanın yoğunluğu o kadar yüksek bir seviyeye ulaştı ki, şu an iki NATO üyesi olan Yunanistan ve Türkiye arasında askeri bir çatışma olasılığı tartışılıyor. Müttefik bloğu içerisindeki yaptırım senaryosundan bahsetmeye gerek yok (bu senaryonun gerçekleşmeyeceğini varsaymak için hala bir temel mevcut).
Rusya’nın bölgedeki güncel olaylara ilişkin rolü, başta enerji olmak üzere diplomasi, güvenlik ve ekonomi gibi birçok alanda daha net bir hal aldı. Moskova, ‘herkesle dostluk’ formülünü güçlü bir şekilde destekliyor, bölgesel oyunculara giderek artan bir şekilde seçkin arabuluculuk hizmetleri sağlıyor ve son dönemde de bazı durumlarda küresel rakiplerine karşı gücünü gösteriyor. Bu bağlamda modern Rusya tarihinde ilk kez 1- 8 Eylül arasında gerçekleşen Rus askeri donanma filosu ve İran Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri arasındaki koordinasyon ve ortak çalışmada türünün en büyük tatbikatlarından bahsetmek yeterlidir. Tatbikata 2 denizaltı olmak üzere 28 gemi ve 34 uçak katıldı. Uzak deniz alanları da dahil olmak üzere bazı bölgelere roketler fırlatıldı. Bu tatbikatlar sırasında, askerler bir sahile çıkarıldı.
Bu noktada Moskova’nın, yakın zamanda ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın imzaladığı karşılıklı savunma işbirliği üzerine sınırsız süreli anlaşmadan endişe duyduğunu belirtmek isterim. Anlaşmaya göre Girit’teki mevcut ABD askeri üssü genişletilecek ve kıta kesiminde üç yeni üs kurulacak. Rus askeri analistleri, Yunanistan’ın Türkiye ile çatışmasında ABD’yi kullanmaya çalışarak, Moskova karşısındaki oyunda istemeden piyon olacağına inanıyor. Analistlere göre Yunanistan, Türkiye ile sorunlarını çözdüğünde ABD’den hiçbir şey almayacak.
Arabuluculuktan bahsedecek olursak, burada çarpıcı olan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) yaptığı ve Rusya- Kıbrıs işbirliğine güçlü bir ivme kazandıran olaylı son ziyaretidir. Ziyaret sırasında Rus Bakan, iki tarafın da kabul etmesi halinde Moskova’nın Türkiye ve Kıbrıs arasında iyi komşuluk ilişkileri kurulmasına yardımcı olmaya hazır olduğunu dile getirdi. Moskova ve Ankara arasındaki güvenin artması ve Rus- Türk işbirliğinin aşamalı şekilde gelişmesi, bu fikri uygulanabilir hale getirebilir. Bazı bilgilere göre Moskova, bu iki ülke ile ticari ve ekonomik ilişkilere aktif olarak katıldığı için Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde de rol oynadı. Rusya- Türkiye işbirliğinin derinleştirilmesinin Lefkoşa ile diyaloğu hiçbir şekilde etkilemeyeceğini söyleyen Lavrov, Rusya ile Kıbrıs arasındaki ilişkilerin şu anda dostluk ve güven ile karakterize edildiğini vurguladı. Kıbrıs ise, Lavrov’un ziyaretinin sonuçları hakkında takdirlerini dile getirirken, söz konusu ziyaretin kendilerini onurlandırdığını kaydetti. Ziyareti eleştiren bazı isimler ise, Rusya’nın Türkiye ile ilişkileri pahasına, asla Kıbrıs’ın çıkarlarını savunmaktan yana durmayacağını söyledi.
Öte yandan Türkiye, çeşitli tarafların baskılarına rağmen Yunanistan ve GKRY ile ihtilaflı Doğu Akdeniz bölgesini geliştirme planlarından vazgeçmek niyetinde değil. Zira kuyu açmaya devam edecek ve ‘haklarını savunmak’ için kararlı adımlar atmaya hazır olacak. Ancak aynı zamanda onarıcı adımlar da atmayı sürdürüyor. Pek çok Rus analist, 10 Ağustos’ta savaş gemileriyle beraber bölgeye gönderilmesinden sonra ülke yönetiminin, ‘Oruç Reis’ araştırma gemisini tartışmalı bölgeden çekip karasularına yöneltme kararına, Türkiye parlamentosundaki muhaliflerden olumsuz tepki gelmesi dolayısıyla şaşkınlık yaşadı. Bazı Rus analistler, Erdoğan’ın bu hamlesinin ‘uzlaştırıcı’ özünün ciddiyetini sorgularken, (Türkiye’ye göre gemi, sadece ikmal yapmak için Antalya'ya demirledi) bu hamlenin Yunanistan’a ve 24- 25 Eylül zirvesinden önce de Avrupa Birliği’ne (BM) yönelik değil, yalnızca taktiksel bir jest olduğunu belirtti. Her halükarda özellikle de Avrupa’da Ankara’ya yaptırım uygulama olasılığı konusunda ciddi konuşmalar varken, Türkiye’nin çatışmayı yatıştırmak için attığı adımlarda nerede hata var? Öyle ki Erdoğan’ın manevrası, herkes için Yunanistan gibi bir NATO üyesi ile ilişkilerde ülkenin çıkarlarına yönelik tehlikeli gerilimi azaltmak için önemli bir girişimdir. Bu gerilimin ciddiyeti, Yunan ordusunun Türkiye sınırı yakınlarındaki ‘İskeçe’ eğitim sahasında gerçekleştirdiği ve ABD’nin de tanklarıyla dahil olduğu tank manevraları sırasında özel bir endişeye neden olmaya başladı. Muhalifler, bir yandan aktif olmasa da silah sesleri ve bölge ülkeleriyle diyalog kurulamadığı nedeniyle, diğer yandan da Yunanlılara haksız tavizler nedeniyle Erdoğan’ı eleştiriyor. Ancak AB ülkelerinde ve Yunanistan’da geminin geri çekilmesine yönelik mütevazi olumlu tepki, Erdoğan’ın hamlesinin amacına ulaştığını gösteriyor.
Brüksel’i Erdoğan’ı taviz vermeye zorlamak için ona karşı katı önlemler almaya çağıran GKRY, Lavrov’un ziyareti öncesinde AB’nin Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ve üst düzey yetkililere karşı yaptırım uygulama girişimini engelledi ve Türkiye’ye yaptırım uygulanması çağrısında bulundu. Bununla birlikte çoğu analiste göre AB’nin Ankara’ya yaptırımları kabul etme şansı oldukça zayıf. Aynı şekilde Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs’ın yanı sıra Erdoğan’ın en güçlü rakibi olmaya devam ediyor. Öyle ki Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Türkiye’nin Akdeniz’deki AB ülkelerinin ‘artık ortağı olmadığını’ söylerken, Erdoğan’a aralarında bir telefon görüşmesi yapılmadan önce ‘niyetini netleştirmesi’ çağrısı yaptı. Avrupa’dan Ankara’ya yönelik ‘yumuşak hattın’ en güçlü destekçisi olan Almanya, büyük ve etkili bir Türk toplumu barındırıyor ve üyeleri arasında Türk Cumhurbaşkanının ve partisinin yolunu benimseyen birçok destekçiye sahip.
Gaz diplomasisi, bölgede Rus eylemi için önemli bir araç. Ayrıca Rusya ve Türkiye’nin Libya’daki karmaşık faaliyeti açısından da önemli bir unsur. Rusya ve Türkiye, Libya'da çatışma tarafları arasındaki düşmanlıkları durdurarak, aralarındaki çelişkileri azaltmakla ilgileniyor.
Yakın gelecekte Moskova ve Ankara’nın, Libya’daki durumu normalleştirmek için ciddi adımlar atacağını güvenle bekleyebiliriz. Bazı bilgilere göre şimdiden, bu yönde çok yapıcı bir şekilde çalışma yürütüyorlar. Bu noktada Suriye’de ortak devriyelerin yürütülmesi de dahil olmak üzere kazanılan işbirliği deneyimi, her ikisi için de çok faydalı olabilir. Moskova ve Ankara’nın çabaları meyve verirse Libya’daki konumlarını güçlendirecekler. İsminin gizli kalmasını isteyen bir Türk politikacının belirttiğine göre Türkiye’nin, çıkarları kendisine zıt olan birkaç ülkeyle iş yapmak yerine artık zor durumlardan çıkma ve farklı vizyon koşullarında yapıcı işbirliği konusunda geniş bir deneyime sahip olduğu tek güçlü küresel güçle, yani Rusya ile iş yapması daha uygun olacaktır.
-Şarku’l Avsat için özel
Son Haberler
- Borrell: İsrail'in Lübnan'da ateşkes anlaşmasını reddetmesinin hiçbir mazereti yok
- Mahkeme, seçim sonuçlarını bozmaya çalıştığı gerekçesiyle Trump aleyhine açılan komplo davasını reddetti
- Suudi Arabistan, uluslararası topluma Gazze Şeridi ve Lübnan'da ateşkes sağlanması için harekete geçme çağrısında bulundu
TT
Doğu Akdeniz’i neler bekliyor?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة