Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Özgürlüğün yüceltilmesi hakkında

Sevgili okurlarımızın çoğu muhtemelen John Stuart Mill’in Özgürlük Üzerine kitabını okumuş, duymuş veya içeriğinden haberdardır. Bundan dolayı kitap ve yazar hakkında söylenenleri tekrarlamak niyetinde değilim. Burada sadece kitabın önemli bir yönüne işaret etmek istiyorum. Kitap, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında özgürlük kavramı ve uygulamalarıyla ilgili ortaya çıkan sorunlara cevap vermeyi amaçlıyor. Bunlardan en ön plana çıkan iki tanesi şunlardır:
- Yeterli olgunluğa ve disipline sahip olmayan kişiler için özgürlük, ahlaki yolsuzlukla birlikte toplumun sabote edilmesi ya da toplumun yaşamını düzenleyen değerlere karşı saldırganlık için bir tür gerekçeye dönüşebilir.
- Özgürlük, müşterek sorumluluk kavramı ile çatışır. Nitekim her insan toplumdan sorumludur ve ortak yaşamın yükünün bir kısmını taşır. İnsanlar özgürleşirse, birçoğu yasalara uymayacak ve normlara saygı göstermeyecektir. Bunun neticesinde miras aldıkları değerlere, alışkanlıklara ve yaşam tarzlarına uymak isteyenler için hayat zorlaşacaktır.
Şu anda Arap toplumundaki özgürlük karşıtlarının bu tür iddialar ve itirazlar yönelttiklerini görürsünüz. Bu arada bahsettiğimiz kitabın 1859'da basıldığını unutmayın. Yani bundan tamı tamına 162 yıl önceden bahsediyoruz. Bir okuyucumuz şunu söyleyerek itiraz edebilir: Bu kadar uzun bir süre sonra tartışmanın tekrarı, sorunun çözümsüz kaldığının kanıtıdır. Yani, bunun için kimseyi azarlamamız gerekmiyor. Zira başkalarının bir buçuk yüzyıl önce değindiği konuları tartışıyorlar.
Bu ifadeye tamamen katılıyorum. Eşitlik, özgürlük ve bunların uygulamalarına dair konuların, hala Batı dünyasındaki filozoflar ve akademisyenlerin yanı sıra politikacılar, aktivistler ve doğu toplumlarındaki kamuoyu tarafından tartışıldığını kabul etmek insafın gereğidir. Ancak konunun seviyelerinin tamamen farklı olduğunu da söylemek gerekiyor. Nitekim Arapların özgürlük meselesiyle ilgili tartışmaları halen ilk aşamalardadır. Örneğin; Özgürlük insan yaşamı için bir gereklilik midir, değil midir? Özgürlük asli bir hak mıdır yoksa toplumun bireye armağanı mıdır? Devletin bunu bütünüyle kısıtlaması mümkün mü, değil mi? Özgürlük İslam hukukunun hükümlerine aykırı mı?
Bu vb. sorular tartışmanın temel seviyesini oluşturmaktadır. Batı dünyası bunu bir asır veya daha önce bitirdi. Ancak toplumlarımızda bu durum devam etmektedir. Çünkü ne zaman bu konu gündeme gelse, birileri çıkıp, özgürlüğün dinin ve devletin yıkılmasına yol açacağını söylüyor ve bu cevaptan korkanlar susuyor.
Şimdi John Stuart Mill'in özgürlüğün diğer değerler karşısındaki konumu hakkında söylediklerine kulak verelim:
“Eğer tüm insanlar bir görüş üzerinde hemfikir olur ve bir kişi bu görüşe karşı çıkarsa, kabul edenlerin karşı çıkanı susturma hakları yoktur. Aynı şekilde bu tek kişi, güç ve otoriteye sahip olsa veya inandığı şeyin mutlak gerçek olduğunu düşünse bile diğer insanları susturamaz.”
Filozofu ifade özgürlüğüne bu kadar yüksek bir statü vermeye iten şey nedir?
Bir kez daha kendisine kulak verelim:
“Eğer susturulursak, belki de gerçeği gizlemiş olacağız ya da yanlış gördüğümüz görüş, bize gizli kalan doğru bir fikrin ya da gerçeğin tohumunu taşır. Bir görüşü tek kişinin kabul etmesi onu yanlış yapmadığı gibi, insanların bir görüş üzerine hemfikir olmaları da onu doğru yapmaz. Burada üzerinde ittifak edilen görüş, tek bir bireyin görüşüyle aynı mesabededir. Deneme ve incelemeye tabi tutulmadıkça akıllı kişiler tarafından kabul edilemez.”