Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

ABD’nin kaybettiği başka bir savaş daha

İçinde bulunduğumuz yüzyıl, liderlik ve dünyanın süper gücünün merkezine yerleşmek için verilen ABD-Çin mücadelesi yüzyılıdır. Zira Çin ABD’yi birincilik konumundan çıkarıp en büyük ekonomik güç olarak yerini almak için yavaş yavaş ilerliyor. Aynı zamanda Çin askeri olarak da meydan okumaya başladı. Nüfuz kollarını dünyanın dört bir yanına yaydı ve ekonomik olarak Batı kapitalizminin kalelerine bile nüfuz etti. Görünüşe göre bu hummalı yarışmada ABD, dengeleri değiştirecek ve gidişatı Amerika'nın lehine değiştirecek bir şey olmadığı takdirde 10 bilemediniz 20 yıl içerisinde liderlik savaşını Çin lehine sona erdirebilecek önemli bir savaşı kaybetmiş görünüyor.
Eski bir ABD'li yetkili, tehlikeli itiraflarla yankılanan bir bomba patlattı. Yetkili ABD'nin teknolojik üstünlük savaşını kaybettiğini ve en önemli teknolojik gelişme olan yapay zekâ alanında Çin'in yaklaşık 15-20 yıl gerisinde kaldığını söyledi. ABD Savunma Bakanlığı'nda (Pentagon) daha önce yazılımdan sorumlu üst düzey bir görevli olarak çalışan Nicolas Chaillan, Londra merkezli Financial Times gazetesi ile yaptığı ve bu hafta yayınlanan röportajda, Çin ile ABD arasındaki yarışın "çoktan bitmiş olduğunu" söyledi. Chaillan, Çin'in hızlı teknolojik ilerlemeden ötürü medya söyleminden uluslararası politikaya kadar her şeyi kontrol ederek dünyanın geleceğine hakim olma yolunda ilerlediğini söyledi.
Chaillan, siber uzayda güvenliği artırmayı amaçlayan Pentagon’un bir projesinde üç yıl çalıştı. Hava Kuvvetleri'nin baş yazılım görevlisi ve Pentagon'a danışman olarak atandı. Ancak Çin'in yapay zekâ savaşındaki üstünlüğüne yanıt verememenin ABD'nin güvenliğini riske attığını söyleyerek ABD ordusundaki teknolojik dönüşümün yavaş olmasını protesto ederek geçtiğimiz eylül ayında istifa etti.
Chaillan yaklaşmakta olan Çin üstünlüğü konusunda uyarıda bulunan tek kişi değil. Nitekim Eski Google CEO'su Eric Schmidt de Çin'in yapay zekâ alanına devasa yatırımlar yaptığından bahsetti ve bu alandaki rekabetin daha da kızışmasını beklediğini söyledi. Aynı zamanda Batı istihbarat kurumlarının, işler bu hızda ilerlemeye devam ederse, Çin'in 10 yıl içinde başta yapay zekâ, genetik bilimi ve sentetik biyoloji alanı başta olmak üzere birçok gelişmekte olan teknoloji üstünde egemenlik kuracağı konusunda uyarıda bulunduklarına dair raporlar yayınlandı.
Bu demek değildir ki ABD yapay zekâ alanına Çin'den daha az harcama yapıyor. Aslına bakarsanız ABD daha fazla harcama yapıyor. Ancak sorun Chaillan’in de dediği gibi ABD’nin bu hayati alanlarda inovasyon hızının düşük olmasından kaynaklanıyor. Bu, harcanan paranın bazen doğru yerlere gitmemesi, büyük ABD şirketlerinin yapay zekâ alanında hükümetle çalışmaktan kaçınması ve bazı teknolojik gelişmeler hakkında sık sık etik tartışmalar yaşanması gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanıyor. Çin hükümeti ise özel şirketleri hayati teknolojik alanların geliştirilmesinde ve yapay zekâ araştırmaları alanında kendisiyle birlikte çalışmak zorunda bırakıyor ve siyasi tartışmalar veya etik sorular tarafından yavaşlatılmadan bu alanlara büyük yatırımlar yapıyor.
Harvard Business Review dergisine göre ABD'de yapay zekâ alanında uzman 2 binden fazla şirket varken, Çin'de bu alanda çalışan bin 189 şirket var. ABD'nin sayıca üstün olmasına rağmen, çok fazla kısıtlama olması araştırma sürecini ve yeni gelişmeler ve keşiflerin onaylanmasını yavaşlatıyor. Buna karşılık, Çinli şirketler devlet desteğinden yararlanıyor ve kendilerine daha az kısıtlama dayatılıyor. Bunun bir sonucu olarak Çin, yapay zekâ alanında diğer tüm ülkelerden daha fazla araştırma yayınlıyor ve daha çok patent alıyor.
ABD, dünyadaki liderlik pozisyonunu belirleyecek teknolojik üstünlük ve yapay zekâ savaşında yenilgiye teslim olacak mı?
Aklı başında hiç kimse ABD'nin uluslararası konumunu Çin'e bu kadar kolay kaptıracağını düşünmez. Aslında bu savaş daha başlangıç aşamasında ve önümüzdeki yıllarda kızışacak. Geçtiğimiz haziran ayında ABD Başkanı Joe Biden, ABD'nin "21. yüzyılı kazanmak için yarıştığını ve ilk merminin atıldığını" duyurmuştu. Bu ifadeler Kongre'nin ABD'deki yarı iletkenlerin üretiminin artırılması ve yapay zekâ ve buna bağlı teknoloji alanlarının geliştirilmesi için 250 milyar dolarlık bütçe tahsis edilmesini onaylayacağının bir işaretiydi. Aynı zamanda Pentagon şu anda üzerinde çalışılmakta olan 600 projeyi desteklemek için hızlıca 1,5 milyar dolar pompalayarak yapay zekâ araştırmalarına ayrılan bütçesini artırmaya karar verdi.
Yapay zekâ denilince çoğu insanın aklına bilim kurgu filmlerinde gördükleri geleneksel robotlar gelir. Aslında yapay zekâ teknolojisi bundan çok daha geniş. İnternette arama yapmaktan tutun e-alışveriş işlemlerine, otomobil endüstrisine, tıp alanlarına ve askeri endüstrilere kadar hayatın pek çok alanına ve ayrıntılarına nüfuz etmiş durumda. Aynı şekilde mali uygulamalara, ulusal güvenliğe ve geleceğin akıllı şehirlerine giriyor.
Uzmanların tanımladığı gibi yapay zekâ, insanların bilgileri nasıl entegre edeceklerini, verileri nasıl analiz edeceklerini ve karar verme sürecini iyileştirmek için üretilen fikirleri nasıl kullanacaklarını yeniden düşünmelerini sağlayan geniş çaplı bir araçtır. Yapay zekâ, çok kısa sürede sonuçlara ulaşmak için hesaplamaları (algoritmaları) ve verileri kullanan makineleri ifade eder. Günümüzde insanlar ve makineler tarafından toplanan ve biriktirilen veri miktarı, çoğu zaman yeterli hızda ve bunlara dayalı karmaşık kararlar vermek için insanların bu verileri kavrama ve ayıklama gücünü aşıyor. Yapay zekâ teknolojisinin önemi burada ortaya çıkıyor. Çünkü yapay zekâ karmaşık kararlar alınması için bu bilgi ve verilerin çok hızlı, etkili ve verimli bir şekilde ayıklanmasını sağlıyor.
Uzmanlara göre yapay zekâ, "dinamik bir bilgi işlem ortamında yerleştirilmiş algoritmaların oluşturulması ve uygulanmasıyla insan zekasının işlemlerini simüle etmenin" temelidir. Başka bir deyişle, yapay zekâ bilgisayarların insanlar gibi düşünmesini ve hareket etmesini sağlamaya çalışıyor. Bu teknolojinin oluşturduğu fırsatların ve ufukların önemini hayal etmek güç değilken, kötüye kullanılması durumunda ne kadar tehlikeli olabileceğini de anlayabiliriz. Zira bu teknolojiler tıp, endüstri ve hizmetler gibi alanlarda insanların hayatlarını kolaylaştırmak ve daha iyi bir seviyeye taşımak için kullanıldığı gibi, aynı zamanda üst düzey kabiliyette otonom askeri güçler geliştirmek için de kullanılıyor. Ayrıca hayatımızın ve mahremiyetimizin birçok alanına nüfuz ediyor.
Bu teknolojilerin etrafındaki mücadele insanlığın geleceği için pek çok şeyi belirleyecek. Bu yüzden dev şirketler ve güçlü ülkeler bu teknolojilerle ilgili araştırma ve icatlara çok büyük paralar döküyor. ABD ve Çin'e gelince, bu savaş bu yüzyılın geri kalanında hangi ülkenin uluslararası liderliğe ulaşacağını belirleyecek. Şu ana kadar Pekin, kendisini yarışta öne geçirecek büyük atılımlar yapıyor gibi görünüyor.