Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

İhvan’ın İstanbul ve Londra arasında bölünmesi

İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütü, eski ve modern tarihinde eşi görülmemiş büyük bir parçalanma ve bölünme sürecinden geçiyor. Mesele İhvan Rehberlik Konseyi Başkan Vekili İbrahim Munir ve İhvan’ın Eski Genel Sekreteri Mahmud Hüseyin arasındaki anlaşmazlığı aşmış durumda. Zira anlaşmazlıklar ve bölünmeler sadece Rehberlik Konseyi başkanlığı için mücadele eden iki adam arasında değil. Bu mücadele birinin diğeri lehine geri çekilmeye razı olması da dahil olmak üzere ikili arasında bir uzlaşma sağlanması ile son bulabilir. Mesele, terör örgütü İhvan’ın içerisindeki krizin peş peşe gelen çöküşler, örgütün ciddi bir şekilde hasar alması, bölgedeki rolünün azalması ve Arap ‘Baharı’nda beklenmedik bir anda ele geçirdiği Ortadoğu'daki nüfuz alanlarının çoğunu kaybetmesi sonucunda kötüleşmesinin ardından daha farklı bir yöne kaydı.
İhvan’ın hapishanedeki üyelerinin oluşturduğu cephe kendisini örgütün koruyucusu olarak görüyor. Örgütün son lideri Muhammed Bedii kendi saflarında yer aldığı için hala bağlılık ve itaat biatının verildiği ‘meşru’ yetkinin sahibi olduğunu düşünüyor. Cephe kendisinin biat ve yetki sahibi olduğunu, diğerlerinin ise sadece darbeci olduğunu savunuyor. Hapishane dışındaki gençlerin oluşturduğu cephe ise başarısızlığın ve çöküşün sebebini örgütün ileri gelenlerine bağlıyor. Örgütün ileri gelenlerinin tavırları hususunda çekinceleri olan cephe, oluşumun yenilenmesi gerektiğini düşünüyor. Başka bir cephe ise Mısır, Tunus ve Libya'da örgütün önde gelen liderlerinin örgütü bıraktıklarını, itaat sopasını kırdıklarını ve bağlılık ve lidere boyun eğme biatını feshettiklerini iddia etti. Takıyye ve kandırma yoluyla da olsa örgütü terk etmeye ve bağlarını koparmaya karar verdi.
İhvan örgütü içindeki ayrılık ve anlaşmazlık örgütün tarihinde ilk kez dışa vuruldu. Zira örgüt eskiden anlaşmazlıkları hususunda ağzını sıkı tutar ve örgütün içerisinde gizlice sorunları çözmeye çalışırdı. Ancak bu sefer, örgütün tarihinde eşi benzeri görülmemiş büyük bir başarısızlığın ışığında liderler arasındaki çatışmaların gün yüzüne çıkması ve ihtilafların ve ayrılıkların hasıraltı edilmesinin güçleşmesiyle anlaşmazlık ve çatlak kapatılamayacak veya onarılamayacak kadar büyüdü.
İhvan, insanlık tarihindeki en gizemli örgütlerden biri. Ancak üyelerinin para ve güç sevgisi karşısındaki zayıflıkları, para çalma suçlamaları ve örgütün Mısır, Libya ve Tunus gibi iktidarı ele geçirebildiği ülkelerin hazinelerini yağmalamasıyla artan servetinin yönetilmesindeki mali ve idari usulsüzlüklerden sonra başını belaya sokan şeydi.
Bedii'nin hapse atılması ve Mahmud İzzet’in yakalanmasından sonra örgüt liderliği yarışı kızıştı. İhvan lideri Muhammed Bedii’nin tutuklanmasının üzerinden birkaç sene geçtikten sonra İhvan’ın eski Genel Sekreteri ve örgütün İstanbul cephesi lideri Mahmud Hüseyin ile Rehberlik Konseyi Başkan Vekili ve Londra cephesi lideri İbrahim Munir arasında çatışma başladı. Londra ve İstanbul cepheleri arasındaki anlaşmazlık istihbarat anlaşmazlığından kaynaklanıyor olabilir. Kiralık bir oluşum olarak kurulan örgüt, dünyanın dört bir yanında kirli terör eylemlerine karıştı ve Arap 'Baharı' olarak adlandırılan yapay kaos da dahil olmak üzere çeşitli projelerde kullanıldı.
Örgüt yabancı istihbarat servisleri ile haberleşme, çifte standartlar, söylemler ve hatta ahlaki davranışlar uygulama konusundaki tecrübesine rağmen kendisine yataklık ve yardım eden ülkeler arasındaki istihbarat anlaşmazlığını tatlıya bağlamayı başaramadı. Zira örgüte yataklık eden bazı ülkeler üyelerin rahatsız edici ve faydasız olduklarını anlamasının ardından onları barındırmaktan vazgeçti. Hatta bununla da kalmayarak örgütü terk etmeye zorlayan bölgesel ve uluslararası bir uzlaşının olmasından ötürü örgüte finansal yardım sağlayan ülkelerin geri adım atmalarıyla bazılarını sınır dışı etti. Bunların hepsi şu anda İstanbul ve Londra arasında bölünmüş olan örgütün boynuna bir ilmek daha dolamış oldu.
Cephelerin çokluğu ve örgütün parçalanması, İhvan projesinin nihai düşüşünü, batan bir gemiden atlamanın dönemin damgası haline geldiğini ve gerçekten de özellikle ikinci ve üçüncü safların liderlerinin diğer yakaya kaçarak çökmüş olan örgütün kalıntılarından kurtarabileceklerini kurtarma umuduyla atlamaya başladıklarını gösteriyor.
Yolunu kaybeden örgütün yakın sonu için nasıl senaryolar çizilirse çizilsin insanlık, ortadan kalkınca tarihin en kanlı örgütünden kurtulmuş olacak.