Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan, Hamduk krizini nasıl aşıyor?

Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk'un istifa edeceğine yönelik haberlerin ülkede büyük ses getirmesi ve sosyal medyanın ister doğru olsun ister yanlış, birçok bilgi ve analizle dolup taşması şaşırtıcı değildi. Bunun nedeni bu haberin ülkedeki kırılgan durum üzerine yansımalarının olması ve Sudanlıların halihazırda delilik derecesinde siyaset konuşmaya düşkün olmalarıdır.
Bu yazıyı kaleme aldığım sırada Hamduk’un istifası, kimliği belirsiz kaynaklara dayalı, doğrudan bir açıklama ya da ayrıntı olmadan, sadece ‘yakın olduğunu’ ve saatler içerisinde geleceğini söyleyen ‘yakın kaynaklara’ dayanan bir sızdırmaydı. Bu da olayın gerek askeri konseyde gerekse siyasi güçlerde olsun meseleyle ilgilenenlerin kasasındaki üstü kapalı bir uyarı mesajı ya da bir deneme balonu (Trial Balloon) gibi görünmesine yol açıyor. Ancak bu, her ne kadar biraz ertelenmiş olsa da istifanın söz konusu olmadığı anlamına gelmiyor. Zira Hamduk şu an önceki hükümetin siyasi tabanı olan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’nden (ÖDBG) kopmuş durumda ve devrimin gençlerinin eleştirilerine maruz kalıyor. Askeri bileşen ile ve teknokrat bir hükümet kurulması yönündeki çabaları sekteye uğratarak maliye bakanlığı pozisyonunu bırakmaya karşı çıkan Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim de dahil olmak üzere koltuklarına yapışmış durumdaki silahlı hareketlerin liderleriyle tek başına mücadele ediyor. Tüm bu koşullar Hamduk’u geri çekilme seçeneğini tercih etmeye itebilir. Özellikle de kendisi pek çok defa siyasi arzularının olmadığını ve geçiş dönemi sona erdikten sonra devam etme niyetinin bulunmadığını dile getirmişti.
Hamduk istifa eder ve bu engellenmezse bunun zaten kaos durumunu daha da karmaşıklaştıracak feci yansımaları olacaktır. Zira Hamduk’un istifası mevcut koşullarda doldurulması zor bir boşluk bırakacak. Çünkü ortada net bir alternatif yok ve aynı şekilde çeşitli anlaşmazlıklar ile mevcut koşullar, farklı tarafları memnun edecek uygun bir alternatif üzerinde uzlaşılmayı neredeyse imkansız hale getirecektir.
İnsanlar her ne kadar Hamduk hakkında farklı düşüncelere sahip olsa da bence kendisi şu an geçiş dönemini tamamlamak için en uygun kişidir. Uluslararası toplumda kabul görüyor ve ekonomik durumu kurtarma operasyonunu sürdürebilecek güce sahip. Zira kendisi zor iç ve karışık dış koşullar altında kısa bir süre içerisinde ekonomi dosyasında hatırı sayılır başarılara imza atabildi. Bu başarıların hepsi geçtiğimiz 25 Kasım’da yapılan darbe yüzünden sekteye uğradı.
Hamduk’un 21 Kasım’da ÖDBG’ye danışmadan siyasi anlaşmayı imzalayarak hata yaptığı doğru. ÖDBG’den bazı tarafların anlaşma için arabuluculuk çabalarına katılması da kendisini yanıltmış olabilir. Bu tarafların hepsi birden ortadan kaybolarak Hamduk’u anlaşmanın etkileri ve halkın öfkesi ile başbaşa bıraktılar. Hamduk özgürlüğüne kavuşup görevine geri döndükten sonra anlaşmayı imzalamaya ilişkin yaklaşımını ve sebeplerini açıklamaya çalıştı. Hamduk’un bu gerekçeleri iki önemli noktada özetlenebilir.
Bunlardan ilki ekonomik dosyada elde edilen başarıları hiç etmemek ve Sudan için kolayca tekrar kazanılamayacak fırsatları ve şartları kaybetmemekti. İkincisi, Arap Baharı ülkelerinin çoğunda olduğu gibi ülkenin şiddet ve kan girdabına girmesini engellemekti. Hamduk ile ne kadar farklı düşünsek de bu iki nokta da mantık ve siyasi bir realite olduğunu inkar edemeyiz. Bu da Hamduk’u ihanet suçlamasından temize çıkarıyor ve yanlış ya da doğru olabilecek siyasi bir çaba gösterdiği ihtimalini artırıyor.
İnsanların Hamduk’un istifasının yansımalarını ve arkasında bırakacağı büyük boşluğu düşünürken ve kendilerine bundan kimin fayda sağlayacağını sorarken ihtiyaçları olan şey siyasi gerçekliktir.
İstifa haberi sızdırılmadan önce Sudan'daki sosyal medya sayfalarında Hamduk'u eleştiren, onu ihanet etmekle suçlayan ve geçmiş dönemde herhangi bir başarı elde edemediğini öne süren çeşitli yazılar yayınlandı. Bazı yazılarda daha da ileri gidilerek devrik lider Ömer el-Beşir rejiminin Hamduk’u maliye bakanı olarak aday göstermesinden hareketle, Hamduk’un İhvancı bir ajan olduğu iddia edildi. Ancak Hamduk bu görevi kabul etmemişti ve insanlar bunu vakti zamanında takdir etmişti. Bu da daha sonra ÖDBG aracılığıyla Hamduk’un geçiş dönemi başbakanı olarak aday gösterilmesine zemin hazırlamıştı.
Aslında Hamduk’un görevini devraldığından beri kendisine yapılan ve darbe öncesi ve sonrasında daha da acımasızlaşan eleştirilerin bir uzantısı olan sosyal medyadaki bu saldırı kampanyasının en azından bir kısmı tek bir ‘mutfaktan’ koordine edilmiş gibi görünüyor. Zira Sudan'da güvenlik ve askeri taraflara ve İslami harekete tabi olup devrimi bozma amacıyla bir araya gelen örgütlü ‘elektronik tugayları’ var. Bu taraflar Hamduk’un Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah Burhan ile ‘siyasi bildirgeyi’ imzalamasından dolayı devrimci gençler ile arasının açılmasından yararlandı. Bazıları Hamduk’un bu imzayı atmasını devrime yönelik kalleşçe bir saldırı ve 25 Ekim darbesinin ‘meşrulaştırılması’ olarak yorumlamıştı.
Devrimci güçler Hamduk’un istifasından elbette herhangi bir fayda sağlayamayacak. Çünkü oluşacak boşluk vaziyetin daha da karışması, geçiş sürecinin gecikmesi ve ekonomik koşullar ve gittikçe kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle insanların çektikleri sıkıntıların daha da uzamasına yol açacak. Hamduk’u doğuran Sudan'ın yerine başka birini de getirebileceğini düşünen bazı kesimler ne kadar heveslense de gerçek şu ki bir alternatif bulunması ve üzerinde uzlaşılması zaman ve emek isteyen zor bir iş olacak. En kötüsü de devrime pusu kuranlara bir fırsat verecektir.
Hamduk’un istifa etmesinden en çok fayda sağlayacak taraf darbeci güçlerin cephesi olacaktır. Çünkü Hamduk’u sahneden uzaklaştırmak, bu güçlere alternatif birini seçme sürecine müdahil olma fırsatı verecektir. Böyle bir durumda silahlı hareketlerin kendi saflarından veya yandaşları arasından birilerini başbakanlık pozisyonuna aday göstermesi tuhaf olmayacaktır. Askeri bileşen yandaş bir adayı desteklemese bile oluşacak herhangi bir gecikmeden veya devrimci güçler arasında alternatif kişi hakkında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklardan yararlanacaktır.
Bu durumu düzeltmek için devrimci güçlerin ilk olarak bireysel ya da kulislerde yürütülen temaslar ile değil de karşılıklı oturup ilişkinin nasıl düzeltileceğini konuşarak Hamduk’u istifa etmekten vazgeçirmesi gerekiyor. Bu mesele ÖDBG’nin siyasi esneklik göstermesini gerektiriyor. Çünkü başbakanla askeri bileşenle imzaladığı siyasi anlaşmadan çıkmadan oturup konuşmak için bir neden göremediklerini söyleyenler var. İlişkilerin kopması krizi çözmeyecek. Aksine Hamduk’un istifa etmesiyle sonuçlanırsa kriz daha da içinden çıkılamaz bir hal alacak Bu da Hamduk’un başbakanlık koltuğunda oturmasının önemi tartışmaya kapalı bir konudur. Acı gerçek şu ki devrimci güçlerin sahası çalışmaları yavaşlatan, devrimi engelleyen ve birileri ne kadar inkar etmeye çalışsa da darbeye zemin hazırlayan sebepler arasında yer alan siyasi entrikalara ve tartışmalara tanık oldu.
Ne yazık ki devrimin üçüncü yıl dönümünde halk halen ortak bir ulusal cephe inşa edilmesi ve geçiş dönemini tamamlayıp demokratik seçimlere ulaşmak için bir yol haritası çizilmesi konusunda uzlaşma sağlanması gerektiğinden bahsediyor. Ülkenin içinden geçtiği zorlu ve kritik koşullar, Hamduk ile ÖDBG arasındaki ilişkinin yeniden tesis edilmesini gerekli kılıyor. Bu, ÖDBG’nin siyasi anlaşmaya katıldığı anlamına gelmeyecek. Devrimin şimdi kendisini pusuya yatanlardan korumak ve geçiş döneminin tüm karışıklıkları ile geride bırakılmasını sağlamak için ihtiyaç duyduğu şey rollerin dağılımı olabilir.