Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya seçimleri suikaste uğradı

Kaos, geçiş aşamaları ve meşruiyet çatışmasından geçen çilekeş Libya'da yakın bir zamanda, belki de hiçbir zaman seçim olmayacağı artık kesinleşti. Ya da belki de üç otorite (Parlamento, Devlet Yüksek Konseyi ve Geçiş Hükümeti) ve Libya'daki karar mercileri başladığımız noktaya dönmemiz için böyle olmasını istediler.
Zira Temsilciler Meclisi, geçtiğimiz aralık ayında yapılması gereken seçimler için yeni bir tarih belirlemek yerine, bazı milletvekillerinden oluşan bir komiteyi yeni bir yol haritası çizmesi için görevlendirdi. Buradaki mesaj açık: Yakın bir zamanda seçimler yapılmayacak. Meclis, Libya Ulusal Yüksek Seçim Komisyonu’nun raporunda açıklama yapmadan ifade ettiği ‘mücbir sebep’ durumunu bahane gösterdi. Bırakın bu ‘mücbir sebebin’ ne olduğunun açıklanmasını imada bile bulunulmadı. Bu da bu sebebi herkesin seçimler için endişelendiği bir korkuluk, hayalet hatta bir iblis haline dönüştürdü.
Bir sonraki aşama için yol haritası hazırlama yolunda ilerleyen meclisin bu tavrı bizi geriye götüren bir adımdır. Çünkü yedi yıl boyunca iktidarda olma hakkına sahip bu milletvekilleri ne yeterli çoğunlukla bir oturum düzenleyebiliyor, ne bir yasa çıkarabiliyorlar ne de birçok ülke, kurum ve örgütün Libya'nın içişlerine müdahalesine karşı ortak bir tavır takınabiliyorlar. Hatta bu kişiler mevcut sorunları çözebilecek ve istikrarı sağlayabilecek bir konsensüs (uzlaşı) hükümeti kuramıyor. Üstelik Temsilciler Meclisi, güvenoyu verilen hükümetlerden hiçbirini sorgulayamadı. Bu yüzden yol haritası çizmek iktidarda daimi olarak kalma, seçimleri erteleme, hatta seçimlere suikast düzenleme çabasından başka bir şey değil.
Nüfus Dairesi'nin kesin bir şekilde yalanlamasına rağmen, seçmen listesinde ve ulusal rakamlarda hile yapmak da dahil olmak üzere çeşitli bahanelerle seçimlerin engellendiğine ilişkin konuşmalar dönüyor. Tabi seçimlere suikast düzenleyen ortaklardan, üyelerinin ölçütlerine uymayan herhangi bir şeyi engellemeyi kendisine adet edinmiş olan İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütünü de unutmayalım. Libya seçimlerine ilişkin kanunlar açıkça İhvan da dahil olmak üzere hiç kimseyi dışarıda bırakmamasına rağmen İhvan bu kanunları ve adaylık şartlarını ilk ve son reddedenler arasındaydı. Çünkü İhvan üyeleri kendi grubundan çıkarttığı adayların lehine olacak şekilde birçok adayın incelenmesine kısıtlamalar getirmek istediler. Böylece Ulusal Yüksek Seçim Komisyonu'nu kuşatarak hatta yüzbinlerce ceset vererek seçimleri engellemekle veya boykotla tehdit eden sesler yükseldi. Bu da İhvan karşıtı bir adayın kazanması durumunda seçim sonuçlarının peşin peşin reddedileceği ve kendi adayları kazanmadıkça seçim sürecini ve sonuçlarını tanımayacaklarını anlamına geliyor. Seçimlere karşı çıkan, hatta engellemekle tehdit eden muhalif seslerin hepsi, İhvan grubunun liderlik ettiği siyasal İslam akımına ait. İhvan Libya toplumundaki gerçek yerini ve iktidara gelmesini sağlayacak bir yüzde elde etmesinin güç olduğunu fark etti. Bu da onu iktidarda kalmak için seçimlerin ertelenmesinde çıkarı olan kişilerle ittifak yapmaya itti.
Seçimlerin bu şekilde engellenmesi Libya’da zaten inişli çıkışlı olan demokrasi yoluna yapılmış bir darbe niteliğindedir. Çünkü İhvan, cumhurbaşkanlığı adaylığındaki rakiplerini saf dışı bırakacak ve bir İhvan adayına veya bir İhvan takipçisine uygun olacak koşullar koymak istedi. Zira başlangıçta cumhurbaşkanının halktan doğrudan seçilmesine karşı çıkıyordu. Bunun sebebi toplumdaki yerinin küçüldüğünü ve eski hezimetlerini biliyor olmasıydı. Bu yüzden halkı korkutmaya, seçmenleri sindirmeye ve siyasi bir suikast noktasına varana dek seçimleri engellemeye çalıştı.
Seçim projesi başarısız oldu ve suikaste uğradı.Yeni proje bir kez daha diyaloğa, hatta savaşa gidilmesini söylüyor. Çatışmanın tüm tarafları, iktidardaki bazı nüfuzlu kişilerin komplo kurmasının ardından seçimlerin yok hükmüne dönüşmesi dışında belirsiz bir doğum sancısı çekiyor.