Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

Arap ülkeleri ve kargaşadan çıkış

Dört kargaşa ülkesi Irak, Lübnan, Libya ve Yemen’de duruma dair okumalara yeni bir şey eklemek mümkün değil. İlk üç ülkede, ilgiler, görünüşe göre, herkesin başvurmayı kolay bulduğu barışçıl bir çıkış yolu olarak seçimlerin yapılmasına odaklanmış durumda. Her ne kadar Libya örneğinde olduğu gibi, herkes, yapıldıktan sonra ve bazen daha yapılmadan önce seçimlerin faydası konusunda bölünmüş olsa da.
Irak'ta bölünme, yasama seçimlerinden önce mevcuttu, ancak sonuçlarının taşıdığı sürprizlerden sonra daha da şiddetlendi. Mukteda es-Sadr, müttefikini Temsilciler Meclisi başkanlığına atamayı başardığında kendi lehine ikinci bir atılım gerçekleştirmeyi başardı. Bununla birlikte, diğer iki pozisyon, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlıkla ilgili bölünme tırmanıyor. Bütün bunlar iyi biliniyor ve bu konuda yeni bir şey söylenemez. Ancak arka planı açık; Sünnileri bölmeyi (ilk kez) başaramayan İranlılar, Kürtleri bölmeyi başardılar. Sadr ve Barzani'yi etkilemekte başarısız olmalarından sonra Berham Salih'in ikinci dönem cumhurbaşkanı olarak kalması için açıkça baskı yapıyorlar. Berham Salih'in mensubu olduğu KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) İran'a her zaman Barzani'den daha yakın oldu. Bu nedenle Barzani'nin adayı Hoşyar Zebari'nin, Federal Mahkeme'nin cumhurbaşkanlığı yarışında aday olmasını anayasaya ve Irak'ın birliğine bağlı olduğu bahanesiyle engellediğini söyleyerek mahkeme kararını protesto etmesi komik. Bunu komik bulmamızın nedeni, 2016-2017’de Irak’tan ayrılma ve bağımsız Kürt devletinin deklarasyonu için yapılan referandumun organizatörünün bizzat Barzani olması. İran'ın müttefiki Şii Koordinasyon Çerçevesi Grubu da Irak'ın birliğine sadakatinden dolayı Berham Salih’in safını tutup, yeniden seçilmesinin istemiyor. Onu desteklemesinin nedeni, tarafları hükümet ve başkanı konusunda kendisi ile müzakerelere zorlamak, zira önemli olan sonuçlardır. Güçlü yürütme gücüne sahip olan hükümet, Sünni ve Kürt azınlıklara bırakılan Temsilciler Meclisi başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı değil! Peki, bu çatışma ne anlatıyor? Koordinasyon Çerçevesi Grubu’nun talep ettiği önceki hükümetler gibi bir konsensüs hükümeti lehine bir Sadrcı çoğunluk hükümeti kurulamamasının nedenini anlatıyor. Ancak bu sorun herhangi bir şekilde çözülse dahi; Irak'ın diğer ekonomik ve güvenlik sorunlarının çözümü zor olmaya devam ediyor. Aksi takdirde, Bağdat'ın İran liderliğindeki karşı çıkma ekseninin önemli bir üyesi olması, İran’ın Irak’ın egemenliğini ve karar alma bağımsızlığını tanımasının imkansızlığı başka ne anlama gelebilir?
Her şeyin donmuş olduğu Suriye'yi pas geçerek doğrudan Lübnan'a yönelelim. Lübnan'da denildiği gibi tüm değişim güçleri, arzu edilen değişimin seçimlerle sağlanacağını umuyor. Hristiyanlar arasındaki popülaritesinin çökmesi nedeniyle seçimleri istemeyen Cumhurbaşkanı'nın partisi Özgür Yurtsever Hareketi bile kamuoyu önünde seçimler için hevesli bir görüntü veriyor. Harap olmuş rejimde kantarın topuzu olan silahlı Hizbullah’a gelince, bu konuda hazırlıklar yapıyor, destekçi ve müttefiklerini seferber ediyor, aday arıyor ve gösteriyor. Seçimlerin pek bir şey değiştirmeyeceğini, Sünniler ve Hristiyanlar nezdinde daha fazla kazanacağını müjdeliyor. Anayasal kurumların hala az da olsa saygınlığını koruduğu Irak'tan farklı olarak; Lübnan'da meclis çoğunluğunun, Hizbullah ve Avncıların lehine olmasa bile, Hizbullah’ın silahı ve hakimiyeti devam ettiği sürece bir anlamı bulunmuyor.  O zaman neden seçimler yapılıyor ve bu coşkunun sebebi nedir? Bilenler, coşkulu olanların partizanlar olduğunu, kitlelerin ise seçimlere kayıtsız olduğunu, dahası geçimlerini sağlamaya odaklanmış olduklarını söylüyor. Buna ilaveten, yoğun bir şekilde oy kullanmaları beklenen gurbetçilerin değişimi etkileyeceği de söyleniyor. Nedenler ve bunların güvenlikle, siyasetle yoksa her ikisi ile de mi ilgili olduğundan bahsetmeden seçimlerin yapılmayacağı konusunda ısrar edenler de çoğunlukta. Seçimler bölünmeleri azaltacak ya da ekonomik ve parasal koşulları değiştirecek mi? Tabii ki hayır, peki seçimin ne faydası var? Seçimler, hükümeti veya rejimi değiştirme hedeflerine ulaşmasalar bile gerekli olmaya devam ediyor, çünkü silahlı gruptan kurtulma olasılığı konusunda umut veren tek barışçıl yol. Bu noktada meraklılar hemen şunu söyleyebilirler: Evet, seçimlerle değişim gerekli ama nasıl gerçekleşecek? Dolayısıyla Lübnan, kontrollü kurumların eksikliği ve tabii ki müzakerelerde mevcut olmayan iyi niyet nedeniyle Irak gibi hatta daha fazla sıkışmış durumda!
Çalkantılı ve seçim özlemi çeken Arap ülkelerinin üçüncü durağı Libya'ya geçiş yapalım. Seçimlerin kaos ve kargaşa dönemlerinin sonu olması için çeşitli Arap ve uluslararası konferanslar düzenlendi ve uzlaşılar gerçekleşti, seçime giden yol dikkatle çizildi. Nitekim Libyalılar parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihinde yapılacağına o kadar inanmışlardı ki, cumhurbaşkanlığı için 100’e yakın isim aday oldu. Ama ne zaman ki seçim tarihi yaklaştı, uluslararası ve kamuoyunun ısrarına rağmen çoğunluk seçimlere karşı çıkar oldu ve nitekim seçimler yapılmadı. Bu nedenle hükümetin seçim sürecine dönülmesi için yeniden çabalaması gerekiyordu. Ancak Temsilciler Meclisi, önce hükümetten güvenoyunu çekti sonra da sürece müdahale etti. Yeni hükümeti kurmaya yönelen eski içişleri bakanını hükümeti kurmakla görevlendirdi verdi. Eski hükümetin başbakanı buna karşı çıkıp, Temsilciler Meclisi’nin eylemlerini kabul etmeyi reddetti ve seçimlere kadar görevinde kalacağını söyledi! Üç ülkenin her birinde, seçim süreci her tökezlediğinde güvenlik ve istikrarları tehlikeye giriyor. Üç ülkede de ekonomik koşullar çok kötü ve seçimlerin yapılması veya ertelenmesi bunu düzeltmeyecek.
Dördüncü kargaşa içindeki ülke olan Yemen'de ise yedi yılı aşkın süredir dinmeyen bir savaş var. Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan yerinden edildi. Bu yüzden Yemen'in ikinci Suriye olduğu söyleniyor. Vatansever Yemenli savaşçılar, Lübnan'daki Hizbullah gibi kontrolü ele geçiren İranlı örgütten ülkelerini karış karış kurtarmak zorundalar. Burada da yakın zamanda siyasi bir çözümün önünü açacak bir ateşkes umudu yok.
Geriye İran, Türkiye, Rusya ve ABD'nin müdahaleleri nedeniyle dosyası dondurulan, halkının yarısı, ebedi (Esed) rejim ile barışçıl ilişkileri olan Ürdün'ünden bile geri dönme umudu olmadan yerinden edilen Suriye kaldı. Suriye'de uzlaşmaz cumhurbaşkanı dışında her şey değişti. Devlet başkanı değişmedi çünkü Hamaney onu seviyor. Bu iyi bir sebep ama Başkan Putin de onu daha az seviyor değil! Bütün bu gözden geçirmeyi yapmaya değer miydi? Her zaman yapmaya değer çünkü söz konusu olan 4 ülkedeki 100 milyon Arap'ın ıstırabı ve sıkıntısı. Çünkü sonu gelmez bölgesel ve uluslararası müdahaleler olmasaydı, bölünmelerin bir gerekçesi kalmazdı. Son olarak bu gözden geçirmeyi yapmaya değer, çünkü söz konusu ülkelerdeki siyasi ve güvenlik güçleri, Rusya, İran, Türkiye ve ABD yerel taraflarmış gibi şevkle yabancı müdahalecilerle birlikte oynuyorlar!