Hamad Macid
TT

Hata ve düşüncenin kanıtı

Eleştirmen sayısının neredeyse taraftar sayısına eşit olduğu bir tartışmaya yol açan makalenin başlığını yanlış yazdığımı kabul ediyorum. Bu, Müslüman azınlıkların namaz, cuma hutbeleri, iki bayram ve teravih namazlarında meydanları kullanmalarına itiraz ettiğim yazıdır. Yanıldım çünkü yazının başlığı kışkırtıcıydı: ‘Times Meydanı Teravihi Hatadır.’ Bazıları, sanki ben onun geçersizliğine hükmediyormuşum gibi, namazın yanlış olduğu iddiasına itiraz ettiler. Oysa ben bunu kastetmedim. Bu 'heyecan verici' başlığa ihtiyacım yoktu. Başka bir şekilde ifade etmeliydim. Times Meydanı Teravihi… mıydı? gibi bir soru sorabilirdim. Soru, sunumdaki gazetecilik çekiciliği ve nesnelliğini birleştiriyor. Bu, makale yazarlarının düştüğü sorunlardan biridir. Başlıkta heyecan ve cazibe bir gerekliliktir. Ancak heyecanı aşırı dozda vermek makalenin orijinal fikrine ters düşebilir. Okuyucunun gözünü ve zihnini ondan uzaklaştırabilir.
İtiraz eden birçok kişiyle ters düştüğümüz nokta: ana fikirdir. Hala, dükkanlar ve alışveriş yapanlarla dolu meydanlarda namaz kılmaktan, Cuma ve Bayram vaazlarından kaçınmanın gerekli olduğunu savunuyorum. Bir önceki yazımda bahsettiğim zararları, faydalarından fazladır. Bir fıkıh usulü İlkesi vardır ki aslında tüm dinler ve milletler için geçerli evrensel bir ilkedir. Menfaat ve zararın bir arada olduğu durumları ele alacak olursak, hangisi diğerine göre önceliklidir? Bu ilke, ‘zararı önlemenin fayda sağlamaktan öncelikli olduğunu’ söylüyor. (Def-i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır) Halka açık parklar, oyun alanları ve benzerlerine gelince, bunlar halka açık meydanlardan çok daha kolaydır. Orada yapılması uygun olan ibadet ve şölenlerin, gürültülü ve kalabalık meydanlarda yapılması uygun olmayabilir.
Önceki yazımda yaptığım bir hata daha var. Batı'nın gürültülü meydanlarında İslami dini faaliyetlerin yapılmasına itiraz etme sebebimi aşırı sağcıların tepkileri ve şiddet uygulayan taraftarlarıyla ilgili endişelerle sınırlandırdım. Bu, bence doğru bir tespit. Fakat tek nedeni bu değil, daha çok bunlara uymayanları veya sınıflandırılmamış veya ideolojik olarak Batılı olmayan sıradan Batılıları kışkırtma endişesidir. Times Meydanı'nda veya Londra tarafında, Eyfel Kulesi ve diğerlerinin çevresinde dua veya Cuma hutbeleri ile tatil için toplanan yüzlerce insanla aralarında temas veya çatışma yaşanmasından korku duyulmuyor. Bilakis, korkulan bu sessiz ılımlı kesimin aşırı sağa yönelmesi, muhalifleriyle bir araya gelen ve ırkçıların onları kışkırttığı birtakım Müslümanların haddi aşması durumunda, bunun kesinlikle aşırı sağ sempatisine dönüşmesi ve sağın ve solun aşırılık mikroplarının çoğaldığı rahatsız edici iklimdir. Bu, aşırılık yanlıları ve İslamcı teröristler tarafından Batı ülkelerinin arenalarında işlenen her olaydan sonra sağcı ırkçılığa duyulan sempatinin artmasını, ayrıca destekçilerinin ve meraklılarının genişlemesini açıklıyor.
Dolayısıyla İslami faaliyetleri gürültülü batı meydanlarında yapma kapısı da dahil olmak üzere daha önce söylediğim “Radikalizm rüzgârının estiği kapıyı kapat ve rahat et” ifadesinin altını çiziyorum. Sonuç olarak, bu konudaki makalem doğru ve yanlış olabilir. Başkalarının da bu konudaki görüşü yanlış ve doğru olabilir.