Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Size birini hatırlatıyor mu?

Politika ve propaganda, doğdukları andan itibaren birbirlerine eşlik etmişlerdir. İkisinin de araçları, çağların gelişimine göre değişiyordu. Roma günlerindeki söz söyleme sanatı (retorik) döneminden güncel iletişim zamanına kadar çeşitli araçları olmuştur. Aralarında en kapsamlısı radyoydu. Ardından televizyona geçildi. Siyasi propaganda sanatında en usta kişi, Duce (lider) Mussolini'ydi. 1920’lerin başında iktidara gelmek için o zamanlar insanların aklını çelen kartpostal yöntemini kullanmıştı. İtalya'daki 20 yıllık faşist yönetim boyunca çeşitli dönemlerde Duce'yi temsil eden 2 bin 500 kartın basıldığı tahmin ediliyor. Parti, lidere bir şey olduğunda etkilenmemek için kasıtlı olarak Mussolini'nin imajına odaklanmayı azalttı. Bu kartlara düşkün olanlar genellikle orta sınıf ve halktan insanlardı.
Kartlar tütün dükkanlarında ve gazete bayilerinde satılırdı. Kimileri onları özel albümlerde saklar, kimileri duvarlara asar, kimileri masaların cam yüzeylerinin altına sıkıştırır ya da öylece bir masaya yerleştirirdi. Kimileri de bunları arkadaşlarına veya akrabalarına gönderirdi. Kartların tema çeşitliliği hayret vericiydi. 1929'da Roma'da kaldığı süreyi kaydeden Fransız gazeteci Henri Béraud, gördüğü kartpostallardan şöyle bahseder:
“Var olan bütün kıyafetleri giyen, farklı şekillerde poz veren, üniforma, partinin kıyafeti, kaptan, pilot ve şövalye gibi giyinen, geleneksel İtalyan şapkası (feluca) takan, yüksek ayakkabılarla dolaşan, bir yarış arabasının direksiyonunu tutan, bariyerlerin üzerinden atlayan, kitlelere seslenen, buğday hasat eden, masumlar gibi bölgeyi yeniden ağaçlandıran, Roma selamı veren, askerlere erzak dağıtan, vahşi hayvanları evcilleştiren, Roma yürüyüşüne katılan ve keman çalan bir devlet başkanı şeklinde çeşitli kartpostallar var.”
Mussolini, rejimin her rolde ve her aktivitede yetenekli bir adam şeklinde yaratmak istediği ‘yeni adam’ın prototipi olmuştu. Bu adam herhangi biri olabilirdi. Herkes bu adam olabilirdi.
Kartlarda gösterilen çeşitlilik, hiçbir değişim olmadığı anlamına gelmez. Bilakis olmuştu. İlk kartpostallar iki türe ayrılıyordu. Bazıları kimi zaman dekoratif bir çerçeveyle çevrelenmiş klasik resimlere dayanırken, kimileri de bulunduğu yerde aşağıyı denetleyen bir gök yıldızı ya da bir aziz şeklinde Mussolini'nin başını gökyüzüne yerleştiriyordu. 1920’li yılların ortalarında ve 1930’lu yılların başlarında bu kartların yerini, Béraud’un tanımladığı eylemin baskın geldiği kartlar aldı. Faşizme olan inancından ilham alan faşist erkekliğin simgesi Mussolini, her şeyi yapabiliyordu. Daha sonra bazı kartlar genellikle Mussolini'yi yeni teknolojilerle, özellikle de uçak ve arabalarla bağdaştıran fütürist bir yapıya sahip estetik etkileri ödünç almaya başladı. Diğer yandan başka kartlar, Rus Konstrüktivist (yapımcılık) akımından bazı poster sanatlarını tasarımlarına zekice dahil etti. 1930’ların sonlarında kartpostallar Mussolini'ye giderek daha fazla sıradan göstermeye başlamıştı. Zira kendisi artpostallarda gülümsüyor, hatta kahkaha atıyor ve çoğunlukla ‘sıradan insanlar’ (genellikle gizli ajanlar) arasında duruyordu. Çok çarpıcı bir kartpostalda kendisini şık bir takım elbise, kravat ve şapka içerisinde tipik bir orta sınıf beyefendisinin kıyafetlerini giyerken görüyoruz.