Velid Haduri
Enerji konusunda uzman, Iraklı yazar
TT

2050 Net Sıfır Karbon süreci tökezliyor

2015 Paris Konferansı’nın çağrıda bulunduğu 2050 Net Sıfır Karbon süreci, birkaç nedenden dolayı tökezleme ve yavaşlama ile karşı karşıya. Bu nedenlerden biri de başta Avrupa ülkeleri olmak üzere sanayileşmiş ülkeler tarafından fosil yakıtlara (ham petrol, doğalgaz ve kömür) yapılan yatırımların bir an önce azaltılması için başlatılan hızlı kampanyanın, Kovid-19 pandemisi ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgali gibi küresel krizler patlak verdiğinde küresel enerji dengesinde karışıklığa yol açması. Söz konusu karışıklık ise Avrupa ülkelerini benimsedikleri bazı çevresel kararlardan geri adım atmaya, ardından da Avrupa hükümetlerini tüketiciler için elektrik faturalarını azaltmak, önümüzdeki kış için yeterli miktarda gaz depolamak, kışın şiddetli soğuğa karşı ısınma ihtiyacını karşılamak için fosil yakıtları yeniden benimsemeye sevk etti.
2050 Net Sıfır Karbon süreci, geçtiğimiz yıllarda uluslararası politikanın temel kaygılarına egemen oldu ve BM Genel Sekreteri António Guterres bu konuya özel önem gösterdi. Bu nedenle de bu Eylül ayında New York'ta BM Genel Kurulu'nun toplandığı sırada birçok devlet ve hükümet başkanının katılımıyla bir “İklim Haftası” düzenledi. İklim Haftası gerçekten de New York'ta düzenlendi, ancak Ukrayna savaşı ve yüksek enerji fiyatları daha çok dikkat çekerek onu arka planda bıraktı.
Çevre ve iklim konusu, katılımcı delegasyonların önceliklerinde tali bir konumdaydı. Bazıları, iklim ajandasına daha güçlü bir ivme kazandırmak yerine, son zamanlarda yaşanan ve en kirletici fosil yakıt olan kömürün kullanımı başta olmak üzere daha önce kabul edilen hedefleri marjinalleştiren değişikliklerden şikayet ettiler. “Herhangi bir yeni kömür projesine desteğin önlenmesi” konusundaki önceki kararlar yerine, son olarak, “İklim değişikliğiyle mücadelede bilimsel temellere dayanan küresel senaryolarla çelişmeyecek şekilde kömür dahil olmak üzere herhangi bir fosil yakıtla ilgili projelerin geliştirilmesinden, finanse edilmesinden ve kolaylaştırılmasından kademeli olarak çekilme” çağrısında bulunan yeni bir teklif kabul edildi. İki karar arasındaki fark çok önemli. Son kararda yeni kömür projelerine verilecek destekler göz ardı edildi. Aynı şekilde yeni kararda "herhangi bir projeye desteğin engellenmesi" ifadesinden "kademeli olarak geri çekilmeye" geçiş yapılarak yeni projelerin desteklenmesine göz yumuldu. Yeni karar, “iklim değişikliğiyle mücadele süreciyle çelişmeyen” fosil yakıt projelerinin önemini de vurguladı. Bu ise karbondioksit geri dönüşüm endüstrisini benimseyen projelere yeşil ışık yakıldığı anlamına geliyor.
Son olarak Glasgow'da düzenlenen “COP-26” Zirvesinde kurulan Glasgow Net Sıfır Mali İttifakı üyesi bir grup finansçı, finans bankalarını alınan kararlara uymamakla, bir endüstriyi diğerine tercih ederek tekelci politikalarla suçlanmaktan korkmakla eleştirdirdiler. Dünya Bankası Başkanı David Malpass'ın bir sempozyumda iklim değişikliğiyle mücadeleye ilişkin bilimsel çalışmalara ne kadar inandığına dair bir soruya “Bilmiyorum. Ben bilim adamı değilim. Ama bilimsel tavsiyeleri dinlerim” yanıtını vermesi, "İklim Haftası"nın oturum aralarında tartışmalara yol açtı. Bu açıklamanın ardından bir ABD Hazine yetkilisi, "Dünya Bankası Grubu'nun iklim değişikliğine karşı mücadeleye öncülük etmesini ve gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerine hizmet edecek daha fazla fon toplamasını bekliyoruz" yorumunu yaptı. Malpass'ın açıklaması aynı zamanda çevreci hareketlerin görevinden alınması için çağrıda bulunmalarına yol açtı.
Guterres, İklim Haftası’nda iklim ve çevresel bozulma konusundaki eleştiri ve uyarılarına devam etti. BM Genel Sekreteri, dünya liderlerinin iklim gelişmelerini umursamadığından şikayet ederek “Son zamanlarda Pakistan'da geniş toprakları sular altında bırakan sel felaketi yaşanırken, sıcaklık 1,2 santigrat derece arttı ve yaklaşık 3 santigrat derecelik bir ısınmaya doğru gidiyoruz" dedi. Guterres “Toplanan başkanlara net ve hedefe yönelik politikalar benimsemeleri, sorumlu ülkelerin liderleri olarak rollerini oynamaları gerektiğini söyledim” diye ekledi.
Küresel enerji fiyatlarındaki artış ve Avrupa enerji sektöründeki kafa karışıklığı, geleneksel yakıtlardan hızla ve kapsamlı bir şekilde uzaklaşma konusunda açığa çıkmaya başlayan çekincelere işte böyle yansıdı.
Dikkat çekici bir şekilde, Avrupa enerji sektöründeki karmaşa aslında Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önce başladı. Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikaları Merkezi tarafından yapılan bir araştırma, Avrupa'da gaz fiyatlarının Ukrayna savaşından önce yükselmeye başladığını gösterdi. Avrupa'da gaz fiyatı, 2021'in başlarında milyon BTU (İngiliz ısı birimi) başına 10 dolardan 2021'in ikinci yarısında milyon BTU başına 24 dolara yükseldi. 2022'nin ilk yarısı boyunca ise milyon BTU başına 30 dolardan fazla artış kaydetti. Avrupa-Rusya geriliminin tırmanması ve Moskova'nın 2022 yazının başından bu yana arzı kesme tehditleriyle birlikte gazın fiyatı, bazı durumlarda milyon BTU başına yaklaşık 50 ve hatta 100 dolara yükseldi.
Avrupa ülkeleri, piyasalardaki ek LNG arzı için birbirleriyle ve Asya ülkeleriyle rekabet halindeler. Bu rekabet, özellikle Avrupa'nın imzalamak istediği kısa vadeli sözleşmelerde doğal gazın fiyatının yükselmesine yol açtı. Buna karşılık gaz ihraç eden ülkeler rekabetçi fiyatlarla uzun vadeli sözleşmeler imzalamakla ilgileniyorlar.
Buna ek olarak, Ukrayna savaşından önce çalkantılı olan doğal gaz piyasası, Şubat 2022'de savaş patlak verdiğinde büyük bir karmaşa ile karşı karşıya kaldı. Mart ayında Avrupa Ortak Pazarı, 2021’de Rusya’dan aldığı yaklaşık 155 milyar metreküp doğal gazı 2030’dan önce 100 milyar metreküp azaltma planını açıkladı. Bu, Avrupa'nın daha önce Rusya’dan ithal ettiği gazın üçte ikisini ithal etmeyi bırakacağı anlamına geliyor. Bu arada Ortak Pazar, 2022'de ilave 50 milyar metreküp LNG ithal etmeyi planladığını da açıkladı.
Rus gazının Avrupa'daki en büyük ithalatçısı olan ve Rusya'nın Avrupa'ya arzının yarısından fazlasını ithal eden Almanya, yeterli gaz kaynağı elde etmekte zorlanmaktan korktuğu için geçtiğimiz günlerde enerji şirketi Uniper’i kamulaştırmak zorunda kaldı. Uniper, 500 milyar avro ile Almanya'daki en büyük Rus gazı ithalatçısıydı.
Yukarıdaki gelişmeler ışığında, küresel enerji endüstrisi bugün bir yol ayrımında bulunuyor. Fosil yakıtlar sektörüne yapılan yatırımlar son 10 yılda küçüldü. Sürdürülebilir enerjilere geçiş ve 2050 Net Sıfır Emisyon süreci tökezliyor ve henüz yolun başında. Ayrıca, Avrupa’nın Rus petrolüne ambargo uygulaması ve arzın durdurulması, bununla gereken hızla baş etmeye veya alternatif ikmal kaynakları hazırlamaya hazırlıklı olmadığı için dünyayı gafil avladı. Kısacası enerjinin geleceğine giden yol döşeli değil ve tümseklerle dolu.