Bekir Uveyda
TT

Dünya Kupası ve Katar'ın hedef alınması

Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) Başkanı Gianni Infantino, 2022 Dünya Kupası'na ev sahipliği yaptığı için Katar Devleti'ni hedef alan kampanyayı, eleştirilerini ‘insan haklarını’ savunmak için yaptıklarını iddia eden Avrupalı tarafların ‘ikiyüzlülüğü’ olarak nitelendirerek doğru bir şey yaptı. Burada, söz konusu eleştirilerin yalnızca azınlıklarla ilgili olduğunu belirtmek gerek. Öncelikle Batı'nın insan hakları konusunda çifte veya daha fazla standart uygularken genel olarak ikiyüzlülük yaptığı yönündeki söylemler oldukça eskiye dayanıyor. Başka bir deyişle bu ilk kez Infantino tarafından dile getirilen bir şey değil. Ne var ki bu sözleri söylerken genelleme yapmak da doğru değil. Ancak bu kısma daha sonra biraz daha ayrıntılı olarak dönebiliriz. Önemli olan şey şu gerçeğin belgelenmesidir: Geçen pazar günü Dünya Kupası'nın böylesine seçkin bir uluslararası katılımla başlatılması, kampanyanın Katar kalesine herhangi bir gol atamadığının başlı başına ve apaçık bir göstergesiydi. Dahası kampanya, dağılıp giden bir toz bulutunun ötesine geçemedi. Böylece saha farklı kültürlerden, inançlardan ve yönelimlerden insanları bir araya getirerek ‘güzel’ maçların ve rakip takımlar arasındaki sürpriz gidişatın keyfini çıkarmalarının sağlanması şeklindeki asıl hedefine ulaşması için hazır hale getirildi.
Bununla birlikte işin kötü yanı, geçtiğimiz aylarda kampanyanın hız kazanmasıyla birlikte meselenin sadece Katar’la sınırlı kalmayıp, özel olarak Arap Körfez topluluklarının dayandığı yasaların hepsini ve genel olarak da Müslüman toplumları hedef aldığı anlaşılmaya başlandı. Ayrıca yeryüzünde yaşayan ve Batı toplumunun insanlar arasındaki normal ilişki düzeninin dışında olan şeylerle ilgili standartlarına tam olarak boyun eğmeyi reddeden pek çok toplumun değerlerine saldırıldığı fark edildi.
Gerçekten de bu durum, özellikle Batılıların burnunun başka toplumların işlerine bazen akıl almaz derecede nasıl sokulduğunu, Batı toplumlarının herhangi birinde onlarca yıldır ikamet eden biri olarak yakından ve örneğin bir gazeteci olarak mesleki bir ilgiyle takip edenler için fazlasıyla garip görünüyor. Belirli azınlıkların ‘haklarını’ savunduklarını iddia edenler müdahaleci tavırlarına, sanki bu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan bir hakmış gibi ısrar ediyorlar. Özellikle de bu, bireyler arasındaki anormal ilişkilerde böyle. Batı toplumu, örneğin dini bir metine yönelik bir hareket artık hiçbir denetime tabi tutulmazken, kutsal nitelikteki toplumsal değerlerden ödün verilmesini engelleyen neredeyse bütün ‘tabuları’ bir kenara itip engelleri kaldırarak, bu anormal ilişkileri normalleştirmede ciddi bir yol kat etti. Bu gelişmeleri takip eden birinin gözüne ilişen tuhaflık iki yönden görülebilir. Birincisi, anormal azınlıklar halen nefret içerikli baskılarla karşı karşıya ve bizzat Batı toplumlarında kendilerine karşı yapılan pek çok ayrımcılıktan muzdaripler, ki geçen pazar akşamı ABD'nin Colorado eyaletindeki bir gece kulübünde yaşananlar bunun bir başka -ve muhtemelen de son olmayacak- delilidir.
İkincisi ise -ki bu oldukça acayip-, bu azınlıklar adına konuşan ‘lobilerin’ anormal değerlerini bunları reddeden toplumlara satma ısrarı. Katar'ı ve yasa dışı olanı meşrulaştırmaya ve anormali normalleştirmeye zorlama girişimlerine direnen diğer ülkeleri hedef alan kampanyanın arkasında bu ısrar bulunuyordu ve halen da var. Katar bu golü yemedi. Dedelerin ve babaların yetiştiği ve çocukların ve torunların temel aldığı bir mirasın değerlerine bağlı kalma ısrarı devam ettikçe de hiçbir Arap toplumu ya da bir bütün olarak insanlık bu golü yemeyecek. FIFA Başkanı Infantino’ya gelince; Batı medyasında Katar’a karşı yürütülen kampanyaya ‘ikiyüzlülük’ taşları ile vurarak iyi yaptı. Ancak bu, söz konusu sıfatı tüm Batı medyasına ya da Batı toplumlarının hepsine genellemenin hiçbir şekilde doğru olmadığı gerçeğine gölge düşürmemelidir.
Gözlemciler tarafsız bir şekilde yakından biliyorlarki Batı medya platformlarında, Arap ve Müslüman toplumlarla ilgili konulara yöneltilen aşağılayıcı oklara ve nefret kampanyalarına tam bir farkındalık ve inançla karşı çıkan birçok ses de var. Aklı olan herkesin de ayırt edebileceği üzere beş parmağın beşi bir olmaz. İyi insanlar olduğu gibi kötü insanlar da vardır. Ancak her şeyden önce esas olan fıtratsal iyiliktir.