Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Wagner, Suriye ve Sudan'dan ayrılır mı?

Wagner'in isyan macerasında hiçbir şey öngörülebilir değildi. Liderinin savaşa karşı ve gereksiz olduğuna dair açıklamalar yapacağını kimse beklemiyordu. Açıkça isyan etmeye cesaret etmesi asla beklenmiyordu ama o isyan etti. Sınırı geçip ülkesine gireceği, bir şehri işgal edeceği ve ardından Moskova'ya yürüyeceği hiç kimsenin aklına gelmemişti ve o bunu yaptı. Yevgeniy Prigojin'in Belarus Cumhurbaşkanı ve Putin’in dostu Lukaşenko’ya kendisini teslim etmesi daha az gizemli ve tuhaf değildi ve o bunu da yaptı. Wagner, dünyada Rusya’nın kazanan atı iken, dik başlı bir ata ve tehdit kaynağına dönüştü.

İsyan hızla bastırılsa da “şirketin” geleceği her türlü sürprize açık ve Ukrayna dışında en belirgin olarak Suriye ve Sudan gibi ülkelerde faaliyet gösteriyor. Lideri, öfkesinin nedenlerinden birinin Moskova'nın, belki de son iki aydır tekrarlanan eleştiri ve tehditlerinden dolayı, Wagner'den kurtulma kararlılığı olduğunu söyledi. Neden olduğu kaostan önce Prigojin, Rus liderliğinin pazarlamasıyla Rus halkı için bir "kahraman" idi. Şimdi yokluğunda bile, savaş devam ettikçe, Ukrayna'nın boşu boşuna işgal edildiğine ilişkin itirazları ve şüpheleri baskın olmaya devam edecek. Rusya'nın NATO ülkeleri karşısında neredeyse tek başına olduğunu ve bir buçuk yıl önce işgalin başlamasından bu yana elde ettiği toprak kazanımlarının Ukrayna'nın sadece yüzde 18'ini oluşturduğunu da unutmayalım. Prigojin'in öne sürdükleri, Moskova büyük zaferler elde etmedikçe veya barışçıl bir çözümü kabul etme eğilimi göstermedikçe canlı kalacak. Prigojin’in işi muhtemelen bitti ama taleplerinin yankısı sürüyor ve bunları kamuoyuna mal etmeyi başardı. Wagner liderinin isyanının Ukrayna'nın işgali davasına verdiği zarar, krizin başından beri NATO güçlerinin verdiği zarardan daha fazla. Rus liderliği Ukrayna'daki kararlarını desteklemek için vatansever duygulara güvenirken, liderliğin ulusal bir kahraman olarak gördüğü biri çıkıp savaşın hedeflerini sorguladı. Meslektaşlarını, Başkan Putin'i savaşa sürükleyerek onu kandırmakla ve arkadan saldırıya uğrayan güçlerine ihanetle suçladı. Oysa Rusya'daki yüksek vatansever ruh ve Ukrayna'daki savaş çabalarını destekleyen uluslararası siyasi propaganda söylemi, savaş ve devamı için yapılan düzenlemelerin iki temel ayağıydı.

Yaşanan bu garip sahneden sonra Rusya için Batı ile müzakere kolay olmayacak. Rusya meseleleriyle ilgili birçok kişinin değerlendirmeleri, Moskova'nın müzakerelerin önünü açan ve savaşı barışçıl bir şekilde sona erdiren bir zafere ihtiyacı olduğu yönünde. Ama ufukta önümüzdeki aylarda geri çekilmeyi haklı çıkaracak yeterli zaferler görünmüyor.

Ukrayna'daki savaşın devam etmesi, Wagner'den vazgeçilmesi, üst düzey liderlerinin görevden alınması ve belki daha sonra yargılanmaları (Cumhurbaşkanı Lukaşenko'nun Prigojin'in isyanının ve ordu liderlerine yönelik eleştirilerinin arkasında olduğunu söylediği bir dizi kilit liderin görevden alınması dikkate alınırsa), bunların hepsi Rusya'nın askeri kararlarını ve kendi coğrafyası dışındaki faaliyetlerini etkileyecek unsurlar.

Tüm bunlar Rusya'nın Suriye ve Sudan dahil olmak üzere, özel kuvvetlerinin dünya üzerinde ulaştığı her yerdeki nüfuzunu etkileyecek. İran'ın milis gücünü ve nüfuzunu azaltmanın bölgesel bir talep olduğuna inanılırken, Rusya'nın Suriye'den çıkışı, İran'ın oradaki rolünün önemini artıracak.

Bu pek olası değil ancak Moskova, kargaşa yatıştıktan sonra savaşa son verilmesi için pazarlık yapmak zorunda kalabilir. Suçun çoğu, zaferi kolay gördükleri ve sonra da zafer kazanmayı başaramadıkları için askeri liderlere yüklenebilir. Moskova'nın bölgesel ittifaklar ve uluslararası dengeler çerçevesinde, Afrika ve Asya'daki maceralarına devam etme ihtimalini düşük görmek bir yanılgıdır.