Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Filistin uzlaşısı… Son girişim diye bir şey yok

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Mısır’a gitmeden önce genel sekreterlerle görüşme taleplerini sıraladı. Bunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsmail Heniyye ile görüşmesi sırasında yaptı.

Abbas’ın talepleri, her zamanki gibi tekrar eden ve kararlarını yöneten ilişkiler ağına dayan şeyler, ki bu talepler haklı talepler. Zira bunlar olmadan Filistin birliğinin bir anlamı yok.

Abbas Hamas ile aralarındaki ortak dostunun önünde taleplerini açıkladığında, kafasında Mısır görüşmelerinden çıkacak sonuca yerel, İsrail ve ABD düzeyindeki tepkilerin ne olacağı vardı.

Ulaşılmak istenen birliğin temeli olarak istediği şeylere, arabulucular, özellikle de ABD’liler ve İsrailliler ile bu konuya dahil olan Arap veya Arap olmayan herhangi bir taraf itiraz edebilir. Abbas, başkanlığını, meşruiyetini ve diğerlerinin kendisiyle konuşabileceği yetkinlikte olduğunu göstermek için apaçık ortada olan şeyleri talep etti. Bu bağlamda, Hamas’ın Filistin siyasi sistemine girme şartlarından başladı. Tabi bunların temelinde Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) Filistin halkının yasal ve tek temsilcisi olarak tanıması ve siyasi programı ile uluslararası taahhütlerini kabul etmesi vardı. Hamas daha önce Fetih Hareketi ile yaptığı görüşmelerin birinde bile bunu kabul etmedi. Bu spesifik maddeye yönelik itirazı, son 16 yıldaki tüm toplantıların başarısız olmasının ana nedeniydi.

Ayrıca Abbas herkesin tek otoritenin Filistin Yönetimi olduğu, kanunun tek olduğu, güvenliğin tek olduğu ve silahların tek olduğu gerçeğine uyması meselesine dikkat çekti. Ancak bir bildiride bunun üzerinde anlaşılsa bile, sahada bunların icraata dökülmesi imkansız görünüyor. Pusuya yatmış olan İsrail, Batı Şeria’daki herhangi bir yeri işgal ederek bunu baltalama gücüne sahip. İslami Cihad Hareketi’ni cezalandırma bahanesiyle Gazze’ye karşı askeri bir operasyon gerçekleştirme ihtimalinden bahsetmiyorum bile.

Mahmud Abbas, özellikle Filistin Yönetimi’ni zayıflatan ve halkının, müttefiklerinin ve bekasını destekleyenlerin -bunun başında ABD’liler ve Avrupalılar geliyor- önünde acizliğini gözler önüne seren Cenin olayından sonra, talepleri ile örtüşen kesin bir uzlaşıya varılmasının zor olduğunu bilse de Filistinli grupların genel sekreterlerinin toplanması için çağrıda bulundu. Öte yandan İsraillilere baktığımızda Yönetim’den daha fazla şey talep ederek yangına körükle gittiklerini görüyoruz. Özetle Yönetim’den istedikleri şu kapıya çıkıyor: Hiçbir düzeyde siyasi bir karşılık alma ama güvenlik vekilliği rolünü oyna.

Abbas’ın Ankara’da önerdiği şeyleri Erdoğan’ın bile ve aynı şekilde rejimine en yakın olan Mısır ve Ürdün’ün de kabul etmekten başka çaresi yok. Nitekim herkes Filistinlilerin bedenlerinden akan kanın durmasını istiyor. Filistinlileri temsil eden ve onlar adına konuşabilecek güvenilir tek bir otorite görmek istiyor. Böylece İsrail’in Filistinlilerle önerilen herhangi bir siyasi çaba söz konusu olduğunda sürekli bir ortağının olmadığını söyleyip sığındığı bahane ortadan kaldırılabilir. Ancak bölünmeyi sona erdirme çabalarını engellemek için her zaman iyi niyetli arzuların dışında aşılmaz engeller boy gösteriyor. Bunlardan biri de Filistin engeli. Zira birliğin sağlanması demek, bölünmenin sağladığı imtiyazlardan vezgeçilmesi demektir, ki bu imtiyazlar bolca olduğundan vazgeçilmesi de zor.

Bir diğeri de İsrail engeli. Özellikle güvenlik ve siyasi karar masasının başında yerleşimcilerin hükümeti bulunduğu için her gün ihlaller, gözaltılar ve katliamlar görülüyor. İşte bu iki engel kesintisiz bir şekilde, silahlarla doldurulan bir boşluğa yol açan siyasi ufkun oluşturulmamasına hizmet ediyor.

Bu iç içe ve kesişen mülahazalar ve etkiler ağının ışığında, uzun vadeli bölünmenin getirdiği imtiyazlardan fedakarlık etmeleri konusunda insanlara akıl fikir vermesi için Allah’a dua etmekten başka yapacak bir şey kalmadı. İnsanlar bunu yapacak mı göreceğiz. Ancak toplantıların başarısının olası kutlamasında değil, ilerleyen günlerde yaşanacak gelişmelerde bunu göreceğiz.

Son olarak; Mısır’daki mevcut toplantılar, bölünmeyi sona erdirmek için son bir girişim olarak tanımlanıyor ancak yaşananlara ve gerçeklere bakıldığında bu konuda son girişim diye bir şeyin olmadığını görüyoruz.