Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Arapları akıl yoksunu olarak tarif eden büyükelçi

Birleşik Krallık’ın en meşhur ve eski (150 yıl) uluslararası bankasının yöneticisinin Arap zihinlerini boş olarak tarif ettiği ve Arapça öğrendiği için esef ettiği söyleniyor.

Doğru mu? Neredeyse!

Ama sakin olun ve onu yargılamadan önce, intikam savunucularının çoğunun aşırılık yanlısı, İranlı, direnişçi, kışkırtma yoluyla takipçi toplayan ve elbette düşünmeden hareket eden hamasi kişiler olduğunu unutmayın.

HSBC’deki banka hesaplarınızı geri çekip de İngilizlere karşı sövgü seline katılmadan önce size, tartışmalı meselelere yaklaşım için faydalı birkaç tavsiyede bulunayım:

Birincisi, herhangi bir ‘kavga’ daveti üzerine sabaha kadar uyumayı öğrenelim ki uyanık bir zihin ve dengeli bir ruh haliyle düşünebilelim.

İkincisi, bunun bir kampanya olduğunun farkına varalım. Bu kampanyayı yönetenlerin aslında başka meselelerde size karşıt kişiler ya da davulcular olduklarını göreceksiniz. Genellikle size benzemezler.

Üçüncüsü, Descartes gibi ‘şüpheci’ olun. Şüphe edin ve araştırın. Sonra isterseniz inanın. Bu, gerçeği öğrenmek ya da ondan emin olmak için önemli bir özelliktir.

Dördüncüsü, tarafsız ve hoşgörülü olmaya çalışın. Bu, muhakkak ki en zor aşama. Düşüncesini dile getiren biri var ve bu düşünce sizin hoşunuza gitmedi diyelim. Sana karşı silah doğrultmadığı veya hesabından çalmadığı sürece düşmanınız olması gerekmez. Söz ve görüşlerinden dolayı insanlara düşmanlığınızdan dolayı kederden öleceksiniz.

Beşincisi, anlatılan her hikâyede, unutulan ya da üzeri örtülü detaylar vardır. Özellikle de duygusal veya siyasallaştırılmış sosyal medya paylaşımlarında.

Bilindiği üzere itham edilen kişi, Suudi Arabistan’dan geçen en popüler büyükelçidir. Sherard Cowper-Coles, nam-ı diğer Ebu Henry. Evet evet, şahsi olarak Ebu Henry olarak tanınır.

Snapchat ve Twitter (şimdiki adıyla X) zamanlarından önce medyanın ve televizyon ekranlarının sevilen ve aranan yüzüydü (2003-2006 yılları arasında çalıştı).

Kendine has tarzıyla diğer diplomatları kıskandırdı ve onlar da ülkeyi dolaşmaya, sosyal medya paylaşımlarında bulunmaya ve yerel basında görünmeye başladılar.

Ebu Henry, Arapça biliyor ve konuşuyor. Arapçayı 1970’lerde Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı’na girdiğinde öğrenmiş. Arkadaşlarının çoğu Arap. Evinde de Velid ve Nur adlı iki şahini var. Eski Suudi Dışişleri Bakanı merhum Kral Suud Faysal, o zamanda İngiliz basınını kızdıran cesur açıklamalarından ötürü onu övmüştü.

Ebu Henry tartışmalara yabancı değil. Daha önce de Suudi Arabistan şehirlerinin kendi sokaklarından daha güvenli olduğunu söyleyerek, İngiltere’nin Nottingham halkını öfkelendirmişti. Bunu, El-Kaide saldırıları ve Birleşik Krallık basınında Krallık’ta güvenliğin çöktüğüne dair haberlerin yayınlandığı sırada söyledi.

Açıklamalarıyla Amerikalıları ve bazı İngilizleri de kızdırdı.  Çin ile ilişkilerin desteklenmesi için ticari bir konseyinin başkanı ve bu, Pekin’e düşman olan ülkesinde hassas bir vazife.  

Oxford Üniversitesi’ne kaydolan öğrencilerle yapılan bir oturumun akşam yemeğinde Amerikalılara saldırdı ve ülkesinin siyasetini eleştirerek, Birleşik Krallık’ın eski Hong Kong Valisi’nin Çin hakkında bir şey bilmediğini söyledi.

Sonra deneyimlerinden bahsederek, 1970’li yıllardan beri Arapça öğrendiğini ama bunun bir faydasını görmediğini dile getirdi. Onun, Arapların zihinlerinin Çinlilere kıyasla boş olduğunu söylediği ifade ediliyor. Yani Araplar işlerinde başarısız. Bunu sadece Sir Ebu Henry söylemiyor. Arap entelektüeller de her gün aynı eleştirel sözü tekrarlayıp duruyor.

Sözleri, uygunsuz. Ancak bu, ona karşı halk, hükümet ve ticari düzeyde bir seferberliği ve savaş ilanını gerektirmiyor. Amerika, Birleşik Krallık ve Fransa, kendi medyamızda her gün eleştiriye konu oluyor ama kimse bizim ne söylediğimizi umursamıyor.

Kendisi gibi yöneticilerle, yani bankacı olmayan siyasetçilerle dolup taşan bankadan muhtemelen istifa edecek.

Bizi övgüyle coşturmak veya eleştiriyle kışkırtmak kolay. Artık her gün sosyal medya tacirleri tarafından şarkılardan ötürü bir sanatçıya, açıklamsınadan dolayı bir oyuncuya, bir tiyatrocuya, bir filme, kitaba, yazara veya influencera karşı yürütülen bir kampanyaya şahit oluyoruz ve onların cezalandırılmalarını istiyoruz.

Gelin eleştiriyi; görüşleri ya da filmleri zevkimize uymayanların peşine düşmek için değil, düzeltme ve geliştirme için bir motivasyon kaynağı haline getirelim.