Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Olağan şüpheliler

Sinema tarihinin en ünlü 50 filminden biri olan Kazablanka'nın başrollerinde siyah beyaz sinemanın meşhur iki oyuncusu Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman yer alıyor. Film, Fransız döneminde, polis şefi de dahil olmak üzere her türden müşterinin uğrak yeri olan Ricks adlı kafede geçiyor. Şehirde ne zaman bir suç işlense ve polis bunu çözemese, polis şefi adamlarını çağırır ve onlara tek bir emir verir: ‘Kayıtlı tüm şüphelileri tutuklayın.’

Ne zaman Arap ülkelerinin içi krize girse, acizlik, geri kalmışlık ve yolsuzluk artsa hep bir ağızdan haykırılır: ‘Ürdün'e gelin.’ Geçmişte Lübnan, tüm sorunların ve ahlaksızlıkların havale edildiği tek şüpheliydi. Filistin'i özgürleştirmek, Süveyş Kanalı'nı ya da Vietnam'da Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni (Vietkong) desteklemek için düzenlenen gösteriler Beyrut'u yaktı. Her türlü sorun ve kötülük ona atfedildi. Güney birkaç kez yakıldı ve Beyrut silahlı mücadelenin başkenti ilan edildi. Tanıdık şüpheliler listesine Amman da eklendi ve Saddam Kudüs'e giderken Kuveyt'ten geçtiğinde Arap ihtişamı zirveye ulaştı.

Kimlikleri sorgulanan, varlıklarından şüphe edilen ve ‘sömürgeci’ ilan edilen üç zayıf devlet... Hepsinin gelişmiş, başarılı ve kabul edilebilir bir siyasi sisteme sahip olması bir tesadüf. Filistin'in kaybından kaynaklanan yükleri (finansal ve medya) diğer Arap gruplarından daha fazla taşımaları da büyük bir rastlantı.

Hamas’ın yurtdışındaki lideri Halid Meşal, Ürdün halkını isyana çağırırken Kazablanka'daki polis şefini temsil ediyor. Zira o, Gazze'de on binlerce insanı öldürüyor, milyonlarcasını yerinden ediyor ve çözümü Amman sokaklarına dökülmekte buluyor. Sanki Arap sokağında Araplara ve Arapçılığa dair hiçbir şey kalmamış gibi… Yahut sanki son çözüm ilk çözümmüş gibi, David Ben-Gurion'dan Binyamin Netanyahu'ya kadar İsrail'in tiranlarına ve kasaplarına binlerce kurban sunuyor.

Kudüs yolu bir gün Lübnan Dağı ya da Cünye'den geçerken, başka bir gün Amman ya da Kuveyt'ten geçiyor. Tuhaf olan bu yolun her iki tarafında da ölüm, öldürme, yıkım, tahribat ve feryat figan olması. Araplar her zaman bölünmüş durumda ve İsrail'e karşı değil, Filistin için savaşıyorlar. Belki de Sayın Meşal'in milyonlarca Filistinliye Ürdün'de huzurlu ve istikrarlı bir sığınak bırakması daha uygun olacaktır.

Bu kez Gazze'nin başına gelen büyük felaketin vizyonumuzu genişlettiğini, ülkeyi moloz ve cesetlerle doldurmanın kurtuluşa götürmediğini öğrendiğimizi sanıyorduk. Zira bu sadece iki dehşete yol açar: Birincisi İsrail'in ulaşabileceği barbarlığın boyutu, diğeri ise böyle bir felakete çözüm yolunun Amman'daki 1948 Nekbe kamplarında aranmasıdır.