Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Savaştan dönüş hayali

Binyamin Netanyahu hikâyeyi biliyor. Topların susmasıyla hâkim olacak sessizlik patlama seslerinden daha şiddetli olacak. Bütün pencerelerden kendisine atılan okların karşısında korumasız kalacak. Ne merhamet ne de hafifletici sebep olmayacak. Yılanlar onu ısırmak için serbest kalacak. Muhalefet yılanları. İttifak ortaklarının yılanları. Askeri ve güvenlik teşkilatının yılanları. Suçlamalar, soruşturma heyetleri, belki yargılamalar olacak, dünyanın bazı havalimanlarında tedirginlik yaşayabilecek.

Eğer şimdi silahlar susarsa sonunun kokusunu almaya başlayacak. Onlara, Refah'ın başını vaat etmişti. Yahya el-Sinvar'ın başını vaat etmişti. El-Kassam Generali Muhammed el Dayf'in başını vaat etmişti. Pek çok cesede işaret edebileceği doğru ama kendisine karşı pusuda bekleyenlerin öfkesini dindirebilecek başlar ile geri dönemedi. Bu yüzden müzakerelerde ateşkes ile savaşı bitirmeyi birbirinden ayırmakta ısrar ediyor.

Silahlar sustuktan sonra Sinvar tünelden çıkarsa, Gazze'nin mahallelerini tanımakta zorlanacak. Netanyahu onları yok etti ve çehrelerini değiştirdi. Yaşamaya ve yerleşime elverişsiz hale getirdi. Sinvar da çadırlarda sorgulamaların başlayacağını biliyor. Diğer fraksiyonların sorular sormaya başlayacağını biliyor. Arap ve uluslararası pencerelerden sorular ile karşılaşacağını biliyor. Serbest bırakılacak Filistinli mahkumların sayısı ile İsrail'in ölüm makinesinin ürettiği bu ceset denizi arasında karşılaştırma yapanlar olacağını biliyor. Kulağına şüphesiz zor sözler ulaşacak. Bu savaşın sonuçlarından birinin de askeri kanadın Gazze'den çıkması olduğu söylenecek. Önerilen çözümde yani iki devletli çözüme giden süreçte, Hamas’a yer olmadığı çünkü vaat edilen Filistin devletinin İsrail'i tanımasına ve İsrail'in de daha fazla uluslararası garanti almasına bağlı olduğu söylenecek.

Ateşkes müzakereleriyle yakından ilgili bir kişiye müzakerelerin seyrini sordum. Son on günün zor, yoğun ve karmaşık geçtiğini söyledi. Ateşkesi tartışmanın savaşı bitirmekten daha kolay olduğu bildiğimden, arabulucuların görevinin zordan da öte olduğunu söylemesi beni şaşırttı. Savaşı mevcut haliyle bitirmek, pratikte "savaşan tarafları kesin, açık veya net bir zafer elde etmeden savaştan dönmeye ikna etmek" anlamına geliyor. Muhatabım, bu dönemde Netanyahu'nun savaşı genişletmeye ve uzatmaya çalıştığını hisseden Amerikan yönetiminin ona ciddi ve sürekli baskı uyguladığını söyledi. Washington'un bir sonraki aşama ile ilgili hesaplarında Hamas’a yer vermediğine, ancak Refah'ta korkunç bir katliama tahammül edemeyeceğine dikkat çekti. ABD’nin önünde dostlarından ve müttefiklerinden gelen baskılar, üniversitelerdeki protestolar, partilerin içindeki tartışmalar, küresel kamuoyu ve yaklaşan başkanlık seçimleri var. ABD'nin savaş sonrasında, Netanyahu’nun İsraili ve koalisyonundan başka bir İsrail istediği, Sinvar’a,tünellerine ve füzelerine benzediği sürece Hamas’ın yerinin olmasını istemediği aşikâr.

Silahlar tamamen susarsa, Netanyahu gerekçeler bulmaya çalışacak. Bu savaşta ilk kurşunu kendisinin atmadığını, bunu Sinvar’ın yaptığını söyleyecek. İsrail ordusunun saldırılarının Hamas'ın askeri gücünün büyük bir kısmını veya çoğunu yok ettiğini vurgulayacak. Savaşın, fiilen Gazze'yi İsrail için bir tehlike kaynağı olmaktan çıkardığının altını çizecek. İsrail'in hem Gazze'de hem de bölgede, özellikle de İran ile karşılıklı saldırılarda caydırıcılık gücünü yeniden kazandığını vurgulayacak.

Silahlar susarsa Sinvar, Hamas'ın en uzun Arap-İsrail savaşını yürüttüğünü ve sınırsız fedakarlıklar yaptığını söyleyebilir. Aksa Tufanı’nın, Filistinlilere yapılan haksızlığın devam ettiğini dünyaya hatırlattığını belirtebilir. Batı dünyasında, sokaklarda ve kurumlarda yaşanan bu adaletsizliğin giderilmesi konusunu yeniden gündeme getirerek, adil bir çözüm arayışının gerekliliğini dayattığını söyleyebilir. Sinvar, Hamas’ın Gazze topraklarında doğup büyüyen bir bitki olduğunu da söyleyecektir. Liderlerinin Gazze’den uzaklaştırılmasının, kökleri bu büyüklükte olan bir hareketin kökünün kazınması anlamına kesinlikle gelmediğini de söyleyecektir. Hamas'ın daha sonra savaşın devam etmesine izin verecek bir ateşkese değil, savaşı bitirmeye sıkıca tutunmasının nedeni budur.

Sinvar'a sorulması gereken zor sorular var; Hamas'ın Gazze dışında alternatifi var mı? Örneğin, bizzat Batı Şeria'da baş gösterebilir mi? Daha önce Filistin Kurtuluş Örgütü'ne kucak açmanın bedelini ödemiş olan Güney Lübnan cephesinde ikamet edebilir mi? Şam'a yerleşmek için savaştan dönme yoluna gidebilir mi ve orada hangi aba altına girecek, “Suriye Suriyesi”nin mi yoksa “İran Suriyesi”nin mi? Ürdün arenasına dönülmesi gerektiğini düşünmek zor. Bunun nedeni de basit; Ürdün, özellikle kendi deneyimleri ışığında ve komşularının yaşadığı deneyimlerden sonra, arena rolünü üstlenmeyi kesin bir şekilde reddediyor ve bu kararını açıkça ifade etti.

Son günlerde yapılan temasların teyit ettiği bir gerçek daha var ki o da ABD'nin savaşın bitmesi konusunda en büyük aktör olduğu ve Rusya'nın da Çin gibi büyük bir aktör olmaktan çok uzakta bulunduğudur. ABD, Suudi Arabistan ile imzalanacak güvenlik anlaşmasıyla temsil edilen, bölgenin dengelerinde büyük bir değişime yönelik planlar hazırlıyor. Anlaşmaya, birkaç yıl içinde Filistin devletinin kurulmasını vaat eden güvenilir bir sürecin onaylanması halinde Suudi Arabistan-İsrail normalleşmesinin de eşlik etmesi mümkün. Burada İran'ın Gazze'nin "direniş ekseninden" çıkarılması ve ABD'nin çözüm tasavvurunun öne çıkması durumunda nasıl bir pozisyon alacağı konusu gündeme geliyor. İran, değişimlerle birlikte yaşayacak ve “dört başkentteki” mevcut nüfuzuyla yetinecek mi, yoksa beşinci bir başkent mi istiyor?

Yukarıda bahsettiğimiz zorlu müzakereleri yakından takip eden kişinin söylediği “savaştan zafersiz dönmek” ifadesi ne kadar zor! Savaştaki büyük kayıplar, bu tür bir ifadeyi kabul etmenin acısını daha da artırıyor. Gazze, insanları ve binaları hedef alan büyük bir soykırıma sahne oldu. Ancak güç dengesi, kan nehirlerinden pek etkilenmez. Kendini kaba ve sert bir şekilde empoze eder.

Bir “son darbenin” olmayışı, savaşanlar için savaşı bitirmeyi zorlaştırıyor. Netanyahu, uzun yıllar boyunca bir Filistin devletinin kurulması ile sonuçlanabilecek her adımı öldürmeye çalıştı ve şimdi her yerde Filistin devleti talebinin var olduğunu görüyor. Sinvar, uzun yıllar boyunca İsrail'i haritadan silmenin ve Filistin topraklarının her karışını geri almanın hayalini kurdu ve şimdi dünyanın, Filistin devletinin kuruluşunu İsrail'in varlığını kökleştirmeye bağladığını duyuyor. "Savaştan zafersiz dönmek" ifadesi sert ve incitici, ancak bu ifadeyi kullanan kişi, Filistinlilerin bağımsız devlet hakkının açık bir destekçisi. Bu durumda geriye şu soru kalıyor; ateşkes deklare edilmesi halinde, savaştan dönüş hayalinin serbest kalacağı anlamına mı geliyor?