Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Siyasi vesveseci ve İbn Haldun'un ilacı

Arap ülkelerinden birinde bulunduğum esnada bir emniyet mensubu bana, Mehdi, Mesih hatta kıyamet vakti ortaya çıkacak Dâbbetü'l-arz gibi doğaüstü kimliklere sahip olduğunu iddia edenlerin tutuklanmasının eskiden neredeyse bir ay, hatta bazen daha kısa bir sürede gerçekleştiğini söyledi. Daha sonraları ise bu tür insanlarla ilgilenmenin güvenlik boyutundan sağlık boyutuna kaydığını ifade etti. Yani bu insanlarla psikolojik bakıma ve özel tedaviye ihtiyaçları varmış gibi ilgilenmek gerekiyor.

Arap kültüründen miras kalmış kitaplarda, özellikle Abbasiler döneminde peygamberlik ve Mehdilik iddiasında bulunanların hikayelerini okuyanlar, bazı komik hikayeler bulacaklardır. Öyle ki bu hikayeler, ahmakların ve aptalların olaylarına özel olarak yazılan kitaplara dahil edilmiştir Mesela bir keresinde Abbasi halifesine peygamberlik iddiasında bulunan bir kişi getirilince halife ona şöyle demiş: Musa'nın mucizesi asasıyla denizi yarmaktı, İsa körleri ve cüzzamlıları iyileştirirdi. Muhammed'in mucizesi ise Kuran'dır, peki senin mucizen nedir?

Peygamberlik iddiasında bulunan kişi şöyle cevap vermiş: Ben mucizemi getirinceye kadar askerleriniz beni bıraktı mı? Ben sabah peygamberlik iddiasında bulundum ve siz beni akşam tutukladınız!

Ancak mesele bu komik noktada kalmıyor. Bazen bu grup insanlar açısından çok ciddi bir meseleye dönüşüyor. Çünkü bu insanların bir kısmı taraftar toplamayı, güç oluşturmayı, asayişi bozmayı hatta fiilen iktidara ulaşmayı ve belki de büyük savaşların fitilini ateşlemeyi başarıyor.

Bu durumu peygamberlik ve Mehdilik ilan eden, bu çağda halifelik iddiasında bulunan ya da Fatih Sultan Mehmet olduğunu söyleyen ve halka olağanüstü bir cazibe havası katmak için doğaüstü arka planlara dayanan diğer unvanlarla karşılaştırın.

Bu tür durumlara karşı güvenlik, hukuk ve entelektüel çözüm dışında en iyi çözümlerden birinin alay ve mizah silahı olduğunu düşünüyorum.

İbn Haldun'un şu yorumunu bu bağlamda uygun buldum ve saygıdeğer Suudi araştırmacı Nasır el-Hazimi'den alıntıladım. İbn Haldun şöyle diyor: “Bu insanlar hakkında gerekli olan şey şudur: Deli iseler tedavi edilmelidirler. Karışıklık çıkarırlarsa öldürülerek veya dövülerek cezalandırılmalıdırlar. Ya da onlarla alay eden yayınlar yapılmalıdır. Onlardan bazıları Mehdî el-Muntazar ile bağlantılı olabilir. Bununla birlikte Fatımi meselesi veya onun kim olduğu hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Böyle bir şey yaptığını iddia edenlerin çoğunu saplantılı deli veya şaşkın olarak bulursun. Böyle bir propaganda yoluyla etraflarının dolduğu ve normal nedenlerinden hiçbiriyle ulaşamadıkları bir liderlik ararlar. Böylece onlar, bunun, kendilerini umdukları şeye ulaştıracak sebeplerden biri olduğunu zannederler. Bu işin sonunda başlarına gelecekleri düşünmezler. Çıkardıkları fitne yüzünden hızlı bir şekilde öldürülürler. Hilelerinin sonuçları kötü olur.”

Allah sana rahmet eylesin İbn Haldun. Keşke senden sonra, alay edilmeyi hak edenlerin yöntem ve hilelerindeki niteliksel gelişmeyi görebilseydin…