ABD açısından pazar günü şafak vakti gerçekleşen olay, İran nükleer projesine karşı hızlı ve kesin bir askeri zaferdi. İran'da iktidarda olanlar içinse, bu vaat edilen Amerikan saldırısı sonuçsuz bir saldırı ve bir savaş ilanıydı.
Savaş uçaklarının en büyüğünün taşıdığı en büyük füzelerle istisnai bir saldırı düzenlendi. Bunlar Trump'ın övündüğü gibi, dünyada hiç kimsenin benzerini üretemeyeceği Amerikan askeri “ekipmanlarıdır”.
İran Devlet Başkanı Pezeşkiyan, Amerikalıların saldırılarına bir karşılık almaları gerektiğini söyledi. Dışişleri Bakanı Arakçi, Rusya'ya gideceğini ve Amerikan saldırısına karşılık vermek için hazırlıklar yapılması gerektiğini söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Rubio ise İran'ın vereceği ve Amerikan hedeflerini ve çıkarlarını hedef alacak herhangi bir karşılığın büyük bir hata olacağını söyledi!
Trump'ın emrini verdiği “Gece Yarısı Çekici” operasyonu, İran nükleer projesinin “mücevherlerini” hedef aldı; Fordow, Natanz ve Isfahan.
Bundan önce, İsrail, Arak tesisi gibi bu mücevherlerden bazılarını vurmuştu.
Trump, İran nükleer projesinin “yok edildiğini” söylüyor. Başkan Yardımcısı JD Vance, “Onları birkaç yıl geriye götürdük” diyor. İki ifade arasında açık bir fark var. Daha da önemlisi, İran liderliği, saldırıdan önce Fordow sahasındaki nükleer varlıklarını (zenginleştirilmiş uranyum) kaçırdığını iddia ediyor. Bazıları, uranyumu zenginleştiren santrifüjleri bile kaçırdıklarını iddia etti. Savaşta, savaş medyası tarihinin bize öğrettiği gibi, gerçek ile propaganda arasında ayrım yapamazsınız.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Amerikalılar ile İsraillileri “kızdırmak” için, nükleer projenin sadece tesislerden ibaret olmayıp, bir “fikir” olduğunu ve bu fikrin, nükleer program tamamen yok edilse bile İran’ın zihninde korunacağını söyledi.
Bu bana Arap İslam mirasımızdan, düşmanlarının kendisine karşı birleşip kitaplarını yaktığı ünlü Endülüslü alim İbn Hazm (ölüm tarihi H- 456, M-1064) ile ilgili güzel bir hikayeyi hatırlattı. İbn Hazm kitaplarını yaktıkları için düşmanları ile alay edip, kendisini de teselli etmek için şöyle demiş: “Bu kitapları yaksanız da, içindekileri yakamazsınız. Onlar benim içimde. Nereye gidersem gideyim benimle birlikte seyahat edecekler. Nerede yaşarsam yaşayayım benimle yaşayacaklar. Öldüğümde de benimle birlikte gömülecekler!”
Günün sonunda, İran'ı da içeren yeni bir siyasi süreç oluşturulmalı. Hayat tamamen sertlik ve cezadan ibaret değildir ve çıkışı olmayan bir ara sokakta sıkışmış çaresiz birisinden daha tehlikeli bir şey yoktur!
Belki de bu nedenle, Trump'ın Başkan Yardımcısı DJ Vance, katıldığı “Meet the Press” programında Kristen Welker’e, “İranlılarla burada uzun vadeli bir çözüm hakkında konuşmak istiyoruz” diyerek bu pencereyi açmaya çalıştı.
Savaşların insan doğasının ayrılmaz bir parçası olduğu doğru, ancak uzayıp tüm anlara hakim olurlarsa, ayrım gözetmeksizin herkesin hayatını gri, yorucu bir umutsuzluğa dönüştürürler.
Hayat kaçınılmazdır, savaş güneşi battığında ve umut şafağı doğduğunda siyaset kaçınılmazdır. Allah bizi gündüz ve gecenin felaketlerinden korusun.