Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan’daki sel felaketi ve Büyük Rönesans Barajı sorunu!

Son günlerde Sudan'da geniş bölgeleri etkisi altına alan ve sulama yetkililerinin altı eyalette alarm seviyesini kırmızıya yükseltmesine neden olan sel felaketi, sonbaharın bu geç dönemleri için şaşırtıcı ve beklenmedikti. Sular çekilmeye başlasa da sel hızla Etiyopya’nın Büyük Rönesans Barajı tartışmasını yeniden ön plana çıkardı.

Sel baskınları, savaş, yıkım ve yerinden edilmenin etkilerinden henüz kurtulmamış tarım arazilerinde ve yerleşim alanlarında ciddi hasara yol açtı. Endişe verici olan, su akışının günde 750 milyon metreküpü aşması ki bu büyük bir rakam ve barajın etkileri hakkında soru işaretleri uyandırıyor. Barajın faydaları arasında sel riskini azaltması ve neredeyse yıl boyunca sabit bir su akışı sağlamasının da bulunduğunu iddia edenlerin iddialarını çürütüyor.

Büyük Rönesans Barajı Proje Müdürü Kefle Horo, yoğun yağışın olağanüstü bir durum olduğunu ve baraj yönetimini ihtiyati tedbirler almaya sevk ettiğini söyledi. Beyaz Nil Havzası ile Mavi Nil dahil olmak üzere büyük miktarda su oranları kaydedildiğini kabul etti. Kaldı ki Beyaz Nil'in, sellerden etkilenen Güney Sudan'daki Sobat Nehri üzerinden Etiyopya'dan gelen başka kollar ile de beslendiği iyi biliniyor.

Barajın yapısındaki sızıntılar ve elektrik üretimi için tasarlanan türbinlerin kurulumundaki gecikmeler nedeniyle, baraj yıllardır geniş çaplı bir tartışma konusu oldu. 13 türbinin faaliyete geçmesi planlanırken, bazı haberlere göre şu ana kadar sadece altı türbin yerleştirildi ve bunların da hepsi faaliyete geçmedi. Bu, gölde biriken büyük miktarda suyun planlandığı gibi elektrik üretimi için kullanılamadığı anlamına geliyor, dolayısıyla yağışlar ile biriken fazla su, zaten maksimum kapasitesine ulaşmış olan göle sığmadı ve bu da Sudan'da tanık olduğumuz sellere neden olan büyük bir taşkınlığa yol açtı.

Buna rağmen Etiyopya hükümeti, barajın Sudan'daki sel felaketinin etkilerinin hafifletilmesine katkıda bulunduğunu ve baraj olmasaydı etkinin çok daha ciddi olacağını savundu. Etiyopya Su ve Enerji Bakanı, önceki gün yaptığı açıklamalarda, bu “deneyimin” barajın su akışını düzenlemedeki ve büyük miktardaki suyun aniden Nil'e dökülmesini önleyerek doğal afetleri hafifletmedeki rolünü teyit ettiğini belirtti. Asıl trajedi, sellerin meydana gelmesi ve en çok etkilenen ülkenin, barajdan geçecek su akışını kontrol eden Etiyopya değil, Sudan olmasıdır.

Barajın herhangi bir risk taşıdığını reddeden ve Sudan'a sağlayacağı faydaların Etiyopya'nınkinden daha fazla olduğu fikrini savunanlara şaşırıyorum. Anlaşılması gereken, Etiyopya'nın barajı Sudan'a hizmet etmek veya çıkarlarını korumak için değil, kendi çıkarları ve kalkınması veya siyasi planları için inşa ettiğidir. Sudan'a herhangi bir faydası varsa bile, sınırdan sadece 15 kilometre uzaklıkta bulunan bu su bombasının neden olabileceği potansiyel varoluşsal felaketin büyüklüğü, bu faydaları gölgede bırakıyor.

Sudan'da sorun, sürekli tartışmaların çokluğu ve planlama ile eylemin azlığıdır. Nitekim bir gerçek haline gelen Rönesans Barajı yeni bir konu değil. Yıllar önce, müzakerelere giden yolun tıkandığı anlaşıldıktan sonra, tüm acil durumlar için hemen önlem ve tedbirlerin alınması gerekiriyordu. Sudan, sel veya kuraklık dönemlerinde barajdan ve ayrıca alüvyonun yaklaşık yüzde 80'inin tutulmasından kaynaklanacak topraktaki yoksullaşmadan en çok etkilenen ülkedir. Mısır, kurak mevsimlerde barajın varlığının etkilerinden doğrudan etkilenecektir, ama herhangi bir selin etkisi sınırlı olacaktır, çünkü Asvan Barajı ve yıllardır planlanan projeler ve kanallar aracılığıyla fazla suyu kontrol altına alabilir.

Etiyopya için baraj, kalkınma faydaları sağlayan devasa bir ulusal projedir. Ancak aynı zamanda, özellikle kuraklık yıllarında diğer taraflara baskı için kullanılabilecek bölgesel bir nüfuz kartıdır. Böylece elektrik üretimine yönelik bir kalkınma projesinden endişe verici bir jeopolitik araca dönüşmektedir.

Sudan'daki son seller, barajın işletme kurallarını tanımlayan, gerekli güvenlik önlemlerini belirleyen ve Sudan, Mısır ve Etiyopya'nın ortak çıkarlarını dikkate alan bağlayıcı bir yasal anlaşmaya duyulan acil ihtiyacı bir kez daha teyit etti. Ancak, Addis Ababa'nın inat ve oyalama politikası, tüm uluslararası arabuluculuk çabalarını engelledi. Dahası iş birliği, bilgi alışverişi ve zararlardan kaçınmanın temelini oluşturması beklenen ve 2015 yılında Hartum'da imzalanan İlkeler Bildirgesi'ni zayıflattı.

Hızlanan iklim değişikliği, yoğunlaşan kuraklıklar ve değişen yağış düzenleri ve zamanlaması ışığında, su akışı ile ilgili kompleksler artacak ve Nil Havzası ülkeleri arasındaki iş birliğini varoluşsal bir zorunluluk haline getirecektir. Büyük Rönesans Barajı sadece bir hidroelektrik projesi değil; Nil kıyısındaki milyonlarca insanın kaderini ilgilendiren bir konu. Bugün ortaya çıkan soruysa şu: Baraj bir iş birliği fırsatı mı olacak, yoksa su savaşlarına ve özellikle de Sudan için felaketlere yol açabilecek kalıcı bir çatışma kaynağına mı dönüşecek?