Faysal eş-Şebul
Ürdün eski Enformasyon Bakanı
TT

Ürdünlü Müslüman Kardeşlerin krizi

Müslüman Kardeşlerin meclis seçimlerinde elde ettikleri dikkate değer zaferden ve Temsilciler Meclisi'nin 138 sandalyesinden 31'ini kazanmalarından sonra, bir aydan fazla bir süre önce (14.09.2024) bu köşede “Ürdünlü Müslüman Kardeşler yol ayrımında” başlığı altında bir makale yazmıştım. Makalede, Müslüman Kardeşlerin İsrail'in Filistinli kardeşlerimize yönelik saldırganlığına karşı resmi ve halk öfkesinden yararlanmakta ve “öfkeli sesin” kontrolünü ele geçirmekte başarılı olduklarına dikkat çekmiştim. 
Bir önceki yazımda yazdıklarımı tekrarlıyorum; “Son seçimler, Ürdün'deki yaklaşık 80 yıllık varlığının ardından bugün Ürdünlü Müslüman Kardeşler’i bir yol ayrımında bırakan yükümlülükler getirdi; ya devlet otoritelerinin birliğinin bir parçası olacaklar ya da devleti ne bu şartlarda ne de hiçbir koşulda istemediği tercihlere itecekler.”
Geçtiğimiz cuma akşamı, 10.18.2024, Ürdün Müslüman Kardeşleri tarafından işgal altındaki Filistin'e sızan ve İsrail işgal askerleriyle çatışan iki Ürdünlü gencin gerçekleştirdiği eylemin sorumluluğunu reddettikleri 2 Numaralı Bildiri yayınlandı.
Bildiriden, Ürdün hükümetinin, eylemin yapıldığı günün sabahı yayınladıkları ve iki gencin kendilerine bağlı olduğunu duyurarak eylemi övdükleri 1 Numaralı Bildiri’den sonra Müslüman Kardeşler’e karşı kararlı bir tavır aldığı açıkça görülüyordu.
Zira ilk bildiri öfkeyle karşılanmış ve kamuoyunda Müslüman Kardeşler’e şu sorular yöneltilmişti: Silahlı bir milis grup mu oldunuz? Devlete karşı ayaklanmayı mı düşünüyorsunuz? Devleti yeni bir savaşa karıştırmak mı istiyorsunuz? Bu sizin savaşınız mı yoksa vekaleten mi savaşıyorsunuz? Dış kollardan biri mi oldunuz?
Müslüman Kardeşler’in İkinci Bildirisi Ürdünlülerin öfkesini yatıştırdı ancak davranışları ve gelecekteki olasılıklar konusunda onlara güvence vermedi.
Kanaatimce, ilk bildirinin yayınlanmasının ardında duran zihniyet, Ürdünlü Müslüman Kardeşler’in on yıldır liderlik krizi yaşadığını açıkça kanıtlıyor. Geçtiğimiz 70 yıl boyunca, bazı istisnalar dışında, Müslüman Kardeşler, bir yanda hareketin çıkarlarını, diğer yanda devletin çıkarlarını dengeleyen, fikirden eyleme dönüşmesin diye gençliğinin coşkulu, fanatik ve aşırı duygularıyla baş eden bir dizi “makul insan” tarafından yönetildi.
Müslüman Kardeşler liderliğinin İsrail saldırganlığına duyulan öfkeyi fırsata çevirmek için sokaklara inmesi, devletin tutumunu şüphe altında bırakacak, Filistinli kardeşlerimizi diplomatik olarak ve yardımlar yoluyla destekleyen rolünü azımsayacak şekilde sloganlarında çıtayı yükseltmesi, duyguları ve aşiretleri tahrik etmeye çalışması, sonra da devletin ve sembollerinin gözleri önünde aşağılanmasına izin vermesi, bu liderliğin, geçmiş deneyimlerden faydalanamayan, bölgede ve dünyada Müslüman Kardeşler’in başına gelenlerden ders almayan tutumunu yansıtmaktadır.
Hepsinden önemlisi, daha önce de belirttiğim gibi Ürdün meclisinde artık İslami Hareket Cephesi Partisi’nden 31 milletvekili bulunuyor. Bunlardan bazılarının seslerini yükselttikleri, siyasi kazanımlar elde etmek için meclis oturumlarında tansiyonu yükselttikleri, yetkililere karşı doğrudan sorular ve suçlamalar yönelttikleri biliniyor.
O halde Ürdün otoriteleri, ya İslami hareket içinde düşünen ve onlara oyunun kurallarını hatırlatacakları “makul insanlar” aramalı ya da hareket ile anayasa ve hukuka dayanarak mücadele etmek için yeni bir plan geliştirmelidir. Zira aslında Müslüman Kardeşler hareketi Ürdün'de kanunlara uygun olarak kurulmuş ve yurt dışıyla bağlantısı olmayan bir harekettir. İslami Hareket Cephesi Partisi de Ürdün Siyasi Partiler Yasası uyarınca kuruldu. Partinin milletvekilleri de Ürdün seçim yasası ve Ürdün anayasası şemsiyesi altında meclisteki yerlerini kazandılar.
Bu denklemin dışında, Ürdünlü Müslüman Kardeşler devlete karşı çıkmış olacak ve bu da devletin, özellikle bu tür koşullarda, hiçbir Ürdünlünün istemediği veya arzu etmediği başka yollarla onunla yüzleşmesi gerektiği anlamına geliyor.
Sonuç olarak Ürdünlü Müslüman Kardeşler her şeyden önce bir liderlik krizi yaşıyor ve hareket ile ülkesini korumak için bu kriz ile tam bir ciddiyetle ilgilenmesi gerekiyor.