Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Hamaney, Netanyahu ve Trump'ın anahtarları

Tahran'ın İsrail savaş uçaklarının uğultusu altında yaşaması basit bir şey değil. İsrail ordusunun uçakları için İran başkentinin hava sahasına kadar güvenli bir koridor açtığını duyurması, Tel Aviv'in İran füzeleri yağmuru altında yaşaması da basit değil. İsrail sakinlerinin sığınaklarından çıkıp benzeri görülmemiş bir yıkıma tanık olmaları, İsrail Savunma Bakanı'nın sivilleri tekrar hedef alırsa “Tahran yanacak” demesi, İranlıların alevlere ve enkaza esir olmuş tesislerinin görüntülerini izlemesi basit bir şey değil.

Yalnızca ortak sınırları olmayan iki ülke arasında karşılıklı saldırılara tanık olmuyoruz. Haritaları aşan bir deprem ile karşı karşıyayız. Son aylarda İsrail ordusunun Gazze ve Lübnan'da düzenlediği ses getiren saldırılardan sonra, İsrailliler müstahkem bir kalede yaşadıkları yanılsamasına kapıldılar. Uyandılar ve kalenin olağanüstü cephaneliğine rağmen kırılgan olduğunu keşfettiler. Kalenin duvarlarında gedikler olduğunu ve İran füzelerinin bu gediklerden sızabildiğini keşfettiler.

Onlarca yıllık bölgesel genişlemeden sonra İranlılar zaptedilemez bir kalede ikamet ettiklerine inandılar. Bölgesel savaşların her zaman başkalarının topraklarında döneceğini düşündüler. İsrail ile daha önce yapılan doğrudan karşılıklı saldırıların, bir karşılıklı mesaj göndermenin ötesine geçmeyeceğine inandılar. İranlılar kalenin kırılganlığını ve İsrail'in hava sahasını kontrol etmesine ve Mossad'ın topraklarına ve sırlarına sızmasına izin veren gediklerinin büyüklüğünü keşfettiler. Generallerin ve nükleer bilim adamlarının katledilmesi, Tahran'daki sızıntının Beyrut'takinden daha derin olduğunu ortaya koydu.

En zorlu savaşlar imaj savaşlarıdır. Hükümetin kaybolmuş veya kafası karışmış, ordunun çaresiz veya kaybolmuş görünmesidir. İnsanların muhafızlarına olan güvenlerinin azalması ile daha kötü günler yaşama korkusuna kapılmalarıdır.

7 Ekim 2023'te İsrailliler dehşete kapılmış ve dünya şaşkına dönmüştü. İsrail hükümeti saatlerce yokmuş ya da felç olmuş gibiydi ve ordu kaleyi koruyamamış gibi görünüyordu. Bu ayın 13’ünde ise İran benzer bir durumda göründü. İlkinde, Binyamin Netanyahu'ya Yahya Sinvar'ın saldırısının sonuçlarını bildirmek kolay değildi. İkincisinde, İran Dini Lideri'ne askeri liderlere ve nükleer programın sembollerine ne olduğunu bildirmek hiç de kolay değildi. Netanyahu için Sinvar Tufanı’nda öldürülenleri takip etmek kolay değildi. Hamaney için de generallerin ve bilim adamlarının ölü bedenlerine, rolleri ve sadakatleri nedeniyle terfi ettirdiği ve madalyalarla süslediği kişilerin ölümlerine tanıklık etmek kolay değildi.

İsrail'in İran'a saldırısı karşılıklı yıkım sürecini başlattı. İki ülkeyi ve bölgeyi bir tür tünele sürükledi. İran'ın İsrail saldırılarını durdurma gücü yok. İsrail'in de İran füzelerini durdurma gücü yok. Yıkıcı savaşta daha ileri gitmek bölgesel güvenliği ve enerji fiyatlarını tehdit ediyor ve bölge halkının dehşetli deneyimlerine rağmen daha önce hiç tanık olmadığı sahneler konusunda uyarıyor.

Bu gerçekten bölgedeki “tüm savaşların anası”. Ortadoğu'nun son yarım yüzyılda yaşadığı tüm savaşlardan daha tehlikeli. Cephanelikleri ve sonuçları açısından daha tehlikeli.

Donald Trump Beyaz Saray'a döndüğünde, İran dönüp saatine bakmayarak hata mı yaptı? 60 günlük fırsattan ve bir anlaşmaya varılamaması durumunda yaşanacakların büyüklüğünden bahsettiğinde saatine bakmayarak hata mı yaptı? İranlı danışmanlar Suriye'den kaçtıktan, Ahmed eş-Şara baba oğul Esed’in koltuğuna oturduktan ve Hasan Nasrallah adında önemli bir oyuncu yokken saatine bakmalı mıydı? Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na güvence vermeyerek hata mı yaptı? Netanyahu adlı tehlikeli ve maceracı bir oyuncu tehlikesini ve Tufan’dan sonra İsrail askeri ve güvenlik teşkilatının artan saldırganlığını yanlış mı değerlendirdi?

Dünya’nın, İsrail ile İran arasındaki yıkıcı karşılıklı saldırılar tünelinde uzun süre kalmaya tahammül etmesi zor. Netanyahu’dan saatine bakmasını talep etmesi uzun sürmeyecektir. Aynısını Dini Lider’den de isteyecektir. İran'ın pek fazla seçeneği yok. Amerikan üslerini hedef alarak çatışmayı genişletmek veya Hürmüz Boğazı'nı kapatmak, içinde bulunduğu zor durumu daha da kötüleştirecektir. Tek olası çözüm, belki de Rusya ve Çin'in yardımıyla Trump'ın masasına geri dönmek. Trump'ın masası ise nükleer rüyadan vazgeçmek ve İran'ın ABD, Batı ve dünya ile ilişkilerini normalleştirmenin kapısını açmak anlamına geliyor. Bu ise rejimi değişmeden, İran'ın değişmesi demek.

Ortadoğu sahnesi endişe verici ve korkutucu. İsrail savaş uçakları İran'daki hedefleri vurmak için ülkelerin hava sahasını ihlal ediyor. İran füzeleri ve insansız hava araçları İsrail'deki hedefleri vurmak için ülkelerin hava sahasını ihlal ediyor. İsrail-İran çatışması Gazze ve diğer krizlerin dehşetlerinin üzerini örttü. Ortadoğu'nun ölüm, yıkım ve adaletsizlik tünellerinden çıkmaya ihtiyacı var. Ulusların sınırlarına, egemenliğine ve haklarına saygı göstermeye geri dönmeye gereksinimi var. Farklı bir politikaya sahip İsrail'e ve farklı seçeneklere sahip bir İran'a ihtiyacı var. İsrail adlı bir devletin sınırlarını ve İran'ın bölgedeki rolünün sınırlarını tanımasına ihtiyacı var.

Netanyahu'nun uzun ve açık bir savaş için yetkisi yok. İran'ın prestijinin ve ekonomisinin temellerini sarsacak ve rejiminin zayıflıklarını ortaya çıkaracak uzun bir çatışmayı yürütebileceğine inanmak zor. Ezici bir zafer elde etmek zor. Düello pahalıya mal oluyor ve Trump saatine bakıyor. Beyaz Saray'ın efendisi, İsrail'in sadece ABD’ye güvenebileceğinden ve İran'ın Büyük Şeytan’ın yolunu izlemekten başka seçeneği olmadığından emin görünüyor.

Trump anahtarları elinde tutuyor. Savaşlarda dengeyi İsrail lehine tek başına o değiştirebilir. Netanyahu'yu müzakere masasına tek başına o çağırabilir. İran'ı, “yakın bir barış” ile İsrail hava saldırılarından tek başına o kurtarabilir. Ancak anahtarların sahibi bir yardım kuruluşu değil ve İran onun himayesinde müzakere etmenin bedelini ödemelidir. Dini Lider ve Netanyahu'nun Trump'ın saatine kulak vermesi gerektiğini söylemek abartı olmaz.