Başkan Trump'ın operasyon odası, Başkan ve üst düzey yardımcılarının Noel ve Yeni Yıl tatilleri için Beyaz Saray'dan ayrılmasıyla Florida'ya taşındı.
Zira krizler asla tatil yapmaz, ancak kilit oyuncuların yer değiştirmesi ile birlikte yer değiştirirler. Miami'de, üç arabulucu ile Amerikalı ortaklarını bir araya getiren dörtlü bir görüşme gerçekleşti. Başkan Trump liderliğindeki siyasi sürecin ivmesini korumak için katılımcılar Gazze'de çözümün ikinci aşamasına geçme konusundaki kararlılıklarını teyit eden bir bildiri yayınladılar. Ancak, açıkça belirtmeseler de “Barış Konseyi Başkanı” ile İsrail Başbakanı’nı Florida'daki özel tatil beldesinde bir araya getirecek olan altıncı görüşmeye büyük önem veriyorlar.
Netanyahu, Gazze'de kalan tek cenazeyi teslim almadan önce ikinci aşamaya geçmek konusunda halen temkinli. İsrail, Hamas'ın bu cenazenin yerini bildiğini ve pazarlık amacıyla elinde tuttuğunu ısrarla belirtiyor. Hamas ise cenazenin nerede olduğunu bilmediğini ve hatta “Sarı Hat” olarak adlandırılan bölgenin ötesinde İsrail kontrolündeki alanlar da dahil olmak üzere Gazze Şeridi'nin tamamını aramasına rağmen bulamadığını vurguluyor.
Netanyahu, Amerikan yönetimlerinin koridorlarında gezinme deneyiminden ve Başkan Trump'ın mizacına ve öngörülemezliğine aşinalığından yola çıkarak, tüm canlı rehinelerin iadesinden sonra geriye kalan tek bir cenazenin, Trump'ı ikinci aşamaya geçmeden önce Netanyahu'nun cenazeyi teslim almasını beklemeye ikna etmek için yeterli olmayacağını biliyor. Nitekim Başkan Trump'ın bu ikilemden pratik bir çıkış yolu var; cenazeyi aramaya devam edilebilir ve bulunması ikinci aşamanın kazanımları arasında kabul edilebilir. Aynı zamanda, başlangıcının resmi olarak duyurulması ve bir “Barış Konseyi”nin kurulmasıyla birlikte geçiş süreci başlatılabilir.
Netanyahu'nun isteksizce kabul ettiği Trump'ın girişimine karşı planı, Başkan Trump'ı yatıştırmak için görünürde planı desteklemeye devam ederken, aynı zamanda tetiğini kontrol ettiği veya gerektiğinde patlatmakla tehdit ettiği mayınları döşemeye dayanıyor. Bu mayınları, sadece Gazze ile ilgili değil, Amerikalıların aktif olduğu Suriye, Lübnan ve şimdi de İran gibi her yerde, Trump'ın girişiminin geçtiği her güzergah boyunca döşemeyi başardı.
İsrail'in İran'a yönelik tutumu, çeşitli bağlamlarda tekrar tekrar belirtildiği için ezbere biliniyor. Örneğin, İsrail için İran, Filistin devletini reddetmek için bir bahane ve örtü olarak kullanılabilir. Yine nükleer değil konvansiyonel silahlanması, Yahudi devleti için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu bahanesi için kullanılabilir. İran liderliğinin söylemi de bunu destekliyor. Dahası, İran'daki durum, Netanyahu'nun iddia ettiği gibi, bölgesel ve uluslararası istikrara doğrudan bir tehdit bahanesiyle, İran'a saldırmayı sürekli cazip kılıyor.
Netanyahu, Florida'ya gitmeden önce, İran tehdidinin ciddiyetine ilişkin uzun süredir üzerinde çalışılan ve acil eylem gerektirdiğini savunan bir dosyayı yeniledi. Buna göre ABD, ya İran'daki kilit hedeflere yönelik İsrail saldırılarını desteklemeli ya da geçen yaz olduğu gibi askeri operasyona katılmalı. Her iki durumda da İsrail, bu ölçekte bir askeri operasyon için gerekli olan Amerikan siyasi desteğini ve ilave silah ve teçhizat akışını talep ediyor.
İsrail'de yaklaşan Florida görüşmelerinde İran meselesine odaklanılmasının, Gazze dosyasıyla bağlantılı ek bir anlamı olduğunu düşünenler var. Bu noktada, Maariv gazetesinde “Netanyahu-Trump Görüşmesinde İran Bombası” başlığı altında yayınlanan bir analize atıfta bulunmak istiyorum. Analizde şöyle deniyor: “Yakın zamana kadar, Florida'daki Netanyahu-Trump görüşmesinin Gazze'deki ikinci aşamaya odaklanacağı düşünülüyordu. Ancak, görüşme tarihi yaklaştıkça, en azından Netanyahu'nun bakış açısından, Gazze'yi arka plana iten ve kendisini yeniden ön plana çıkaran başka bir mesele olduğu açıkça ortaya çıkıyor. O mesele de İran ve öncelikle yeniden silahlanması ve İsrail'in bu adımı tamamlamasına izin vermeme kararlılığıdır.”
Trump'ın Ortadoğu'ya yönelik ajandasını Netanyahu'nun dikte ettiğini varsaymak bir hatadır. Keza bilhassa İran'ın her üç bölgedeki etkisinin azalmasından sonra, Netanyahu'ya Gazze, Suriye ve Lübnan'dan oluşan doğrudan çatışma üçgeninde Amerikan önceliklerini, siyasi ve askeri eylemlerini belirleyebilme gücü atfetmek de aynı derecede yanlıştır. Ancak, Trump ile Gazze’yle ilgili varılan ortaklıkta -ki bu ortaklık, Güvenlik Konseyi kararının temelini oluşturan ve haklı olarak tarihi nitelikte sayılabilecek yirmi maddelik girişimle sınırlı kalmadı- öncelik verilmesi, birincil Arap ve İslami kaygı olarak ele alınması gereken unsur, zaman faktörü ve Netanyahu'nun özellikle Gazze dosyası gibi acil konuları ele alırken bunu nasıl kullandığıdır. Gazze dosyasında, Araplar ve Müslümanlar sadece ateşkesin sağlanması ve sürdürülmesinde değil, daha temel bir konuda da ortak olmuşlardır, o da gerçek bir çözümle Gazze dosyasını kapatmak. Bu çözüm Filistinlileri, Arapları, Müslümanları ve dünyayı tatmin edecek ciddi ve temel bir çözümle Filistin sorununun ele alınmasını sağlayacak bir doğruluğa dayanmalıdır ve Netanyahu'nun her cephede engellemeye çalıştığı şey de tam olarak budur.