Cuma Bukleyb
TT

Libya’yı kopacak fırtınadan kim koruyacak?

Libya’da eski rejimin düşürülmesinin üzerinden sekiz sene geçtiğ halde, bu felâketzede ülkeyi ve insanlarını selamete çıkarmanın teminatını verecek tarafın kim olacağını ön görmek mümkün değildir. Peş peşe yaşanan olayları anlamaya cesaret edip çabalayan herkes pes edecek. Çünkü ittifaklar ve siyasi-askeri saflaşmalar için üzerinde anlaşılan çizgiler çoğu zaman anlamını yitiriyor.
Eski Fransız İmparatoru Napolyon Bonaparte ne demişti: Bir sorun yaşandığında “kadını ara.” Bu söz ufak bir değişiklikle yani ‘kadın’ kelimesinin yerine ‘kâr’ kelimesini koyarak Libya gerçekliğine uyarlanabilir. Sahnedeki son gündemlere dikkatli bir şekilde bakılırsa bu ifade kendisini doğrulayacaktır.
Hâlihazırda başkent Trablus’a çadır kurmuş olan sakinlik, yeni bir savaş fırtınası öncesindeki sessizliktir. Bu defa savaşın konusu, Güney. Muhtemeldir ki güney çölü; daha tehlikeli, daha acı ve daha fazla kurban alacak olan başka bir askerî hesaplaşmaya sahne olacak.
Son dönemlerde Mareşal Halife Hafter’e bağlı güçler, Güneyde korku, yolsuzluk, gasp ve cinayet üreterek cehennem haline getiren suç ve terör çetelerini bitirmeyi başardıktan sonra adamlarını Sebha şehrinde konuşlandırdı. Söz konusu çeteler Başkanlık Konseyi ve milislerinin gözü önünde faaliyet göstermiş ve sanki Güney başka bir gezegendeymiş gibi herhangi bir müdahale ile karşılaşmamıştı.
Askeri anlamda başarı getiren bu taktiksel hareket, Mareşal Hafter’e bu topraklar üzerindeki kontrolünü genişletme fırsatı tanıdı. Ancak aynı zamanda ülkenin batısında yer alıp Sayın Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Uzlaşı Hükümeti’ni koruyan silahlı milislerin tehlike antenlerini harekete geçirdi. Özellikle de Mareşal’e bağlı güçlerin Libya’nın en önemli petrol sahası kabul edilen Şerare petrol alanını ele geçirmesi ve Mareşal’in Ulusal Petrol Kurumu’ndan ‘mücbir sebep’ durumunun kaldırılarak yeniden üretime geçirilmesini istemesinden sonra.
Mareşal, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Kahire’yi ziyaret etmesi ve sonrasında Fransız hava kuvvetlerinin Çad muhalefetine bağlı iki askeri konvoyu Libya-Çad yolu üzerinde iken bombalamasının ardından güneye ilerledi.
Sayın Serrac, görülmemiş bir adım atarak Ali Künneh adlı yüksek rütbeli bir subayın güney bölgesine atadı ve onu Murzuk vahası yakınlarındaki milli orduya saldırmakla görevlendirdi.
Garip olan şu ki Künneh, Şubat 2011’de isyancılara karşı savaşan Albay Kaddafi’nin ordusundaki komandolar timinin komutanıydı ve Afrika’dan paralı asker getirtmekle suçlanmıştı. Başlangıçta dememiş miydim, olanları anlamaya çalışan herkes pes diyecek diye?!
Batı’daki askeri seferberlik bununla da kalmadı. Şerare petrol sahasını savunmak ve güneye yönelmek için Tuğgeneral Üsame Cüveyli’nin Zintan’daki milislerden oluşan askeri bir birliğin başına getirilmesi gerginliği daha da artırdı.
Savaş davulları gergin ve güçlü bir şekilde vuruyor. Meydan, yerel güçleri aşıp başka uluslararası güçleri içine alacak şekilde genişlemeye başladı. Uluslararası güçler açısından bu durum, hesaplarını görüp ganimet elde etmek için uygun bir fırsat.
Bir vatan ganimete dönüşürken, bir halk kurban ediliyor ve bir ülke, kendisine yıkımdan başka bir şey getirmeyecek kısır bir savaşa sahne oluyor. Tüm bunlar, dünyanın gözleri önünde ve bu topraklar üzerinde bir BM heyeti varlık gösterirken yaşanıyor.
Davud, Zebur’u kim için okuyacak?
Libya’yı kopacak fırtınadan kim koruyacak?