Cuma Bukleyb
TT

Libya barışı mümkün eğer

Libya’nın başkenti Trablus’taki durumla ilgili yakın bilgi sahibi olanlar, ülke ile barış rıhtımı arasındaki mesafenin hala uzak olduğunu hatta gittikçe daha da zorlaştığını ve güçleştiğini şüphesiz iyi bilmektedir.
2011 yılında başlayan Şubat devriminin neredeyse 9’uncu yıldönümüne yaklaşmak üzere olmamıza rağmen çözümün ellerinde olduğu tarafların inat etmekten ve savaşmaktan bıktıklarına, akan kan dizisine ortak olmaktan yorulduklarına dair ufukta hiçbir işaret göremiyoruz. Sorunu ve çatışmaları silah zoruyla bitiremeyeceklerine sonunda ikna olduklarına, bu nedenle durmaları ve bu kanlı süreç içerisinde arkalarında bıraktıkları yıkımı, ortaya çıkardıkları bölünmeyi, ülke ve halk hakkında işledikleri suçları görmek için bir arkaya dönüp bakmaları gerektiğine kanaat getirdiklerine dair hiçbir belirti bulamıyoruz.
Libyalıların kalblerinin arzuladığı istikrar ve barış limana giden yolun ayrıntıları aslında harita üzerinde açık ve nettir. Eğer tarafların böyle bir niyeti varsa savaş yolu dışında diğer tüm yollar kendisine götürecektir. Barış ve istikrara götürecek yol haritasını çizmek “Ne kaybeden ne de kazananın olmaması” ve “Barış her şeyin efendisidir” ilkeleri temel alınırsa zor değildir. Kapalı kapılar arkasında çatışan taraflar yuvarlak bir masanın etrafında bir araya gelip anlaşmazlıklarını ele alabilir, kendisine çözüm arayabilir, kendilerini ve ülkeyi soktukları tünelden çıkmanın yollarını arayabilirler. Ama bugüne kadar çatışan tarafların liderlerinin birçoğu hala çatışmaları yakıtı; genç canlar ve ruhlar, annelerin gözyaşları, şehirlerin yıkılması ve harap olması, güvenliğin yok olması, istikrar umudundan geride kalanların yakılması olan bir savaş ile bitirebileceklerine inanmaktadır.
Taraflardan hiçbiri yaşananlar ve yaşanacaklardaki sorumluluklarından kaçamazlar. Müzakare masasına oturmak isteyenlerin, eğer gerçekten de barış istiyorlarsa en baştan kabul edilmeyeceğini bildikleri şartları öne sürmeye hakları yoktur. Aynı şekilde belirli bir tarafla müzakare yapmayı şart koşma ya da kendileri ile masaya oturacak ve müzakerelere katılacak taraflara itiraz etme hakkına da sahip değildirler. Müzakare masasına oturmayı, barışa ulaşmayı, savaşı, ölümleri, yıkımı  durdurmayı kabul etmeleri halinde herkes, bütün tarafların yer aldığı müzakere masasına oturmayı kabul etmek zorundadır. Bu nedenle, Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Es-Serrac’ın Mareşal Hafter ile bir kez daha müzakare masasına oturmayı reddeden açıklamlarının sorumsuzca olduğunu hatırlatmalıyız. Çünkü Libya’da Hafter’in taraflarından biri olmadığı bir uzlaşı ve barış mümkün değildir. Aynı şey Mareşal Hafter ve diğer liderler için de geçerlidir. Yeni meclis ve başkanlık seçimlerinin düzenlenmesinin krizden çıkmak için en iyi seçenek , en olası ve gerçekleşmeye en yakın çözüm olduğu gerçeğini de bir kez daha vurgulamalıyız.
Başkent Trablus’un dış mahallelerinde geçen nisan ayının başından itibaren sürdürülen savaşta yaşananlar, neden olduğu askeri ve insani kayıpların düzeyi ile mali kayıpları, çatışma ve savaşın uzamasının taraflardan hiçbirinin çıkarına olmadığını kanıtlamıştır. Bu acı gerçeklerden kaçmak için  deve kuşları gibi başları kuma gömmenin hiç kimseye faydası yoktur. Bunun hiçbir taraf için bir anlamı yoktur çünkü hepsi de çıkma ihtimallerinin zor olduğunu ya da askeri, mali olarak, insan ve bayındır yönden maliyetinin yüksek olacağını önceden bildikleri bu tünele isteyerek girmişlerdir.
Son zamanlarda başlatmış olduğu siyasi girişim için Sayın Es-Serrac’ın teşekkürü hak ettiğini ve aynı zamanda bu girişimin de bütün tarafların zaman ayırmasına, ilgilenmesine, maddelerini ele almasına ve uygun gördükleri düzeltmeleri sunmalarına değdiğini söylemeliyiz. Tarafların bir araya gelmesi ve sorunların müzakere masasında çözülmesi için uygun zemini hazırlayacağını ve düzenleyeceğini vurgulamalıyız. Bunun için de öncelikle herkesin çıkarlarını koruyup ülkeyi meşruiyetini kaybeden bütün oluşumlardan kurtarmayı temel alan bir sürecin kapısını aralayacak olan çözüme ulaşmaya yönelik arzu ve iradenin var olması şarttır.
Libya’da barışa ulaşmak; deneyimlerin de kanıtladığı gibi cesetler ve yıkımla dolu bir yol aracılığıyla mümkün değildir. Çünkü bu yol; barış, uzlaşı, karşılıklı anlaşma değil, silah zoru ile dayatılan bir barışın yolu olacaktır. En güvenli seçenek ise uluslararası yardımlar aracılığıyla üzerinde uzlaşıya varılmış bir sonuca yönlendirecek, uluslararası güvenceler ile bir daha silaha başvurmamayı, özgür ve adil seçimler için uygun ortamı sağlamayı taahhüt edecek bir yol haritasına ulaştıracak çıkış yollarını aramaktır.