Cuma Bukleyb
TT

Mugabe gitti, geriye yoksulluk kaldı

İskoçya'nın Glasgow kentinde düzenlenen bir basın toplantısında Nelson Mandela ile yüz yüze görüşmüştüm. Önümde oturmuş gazetecilerin sorularını yanıtlıyordu. Her zaman olduğu gibi desenli bir ipek gömlek giymiş, çevresine bakınıyordu. Ben ise yüzündeki ifadeleri inceliyordum.
Toplantının sonunda sekreteri ve beraberindekiler eşliğinde sandalyesinden kalktı. Ben etten ve kemikten olan bu adam hakkındaki derin düşüncelerimle olduğum yerde çakılıp kaldım. Acı ve çile dolu yılların ardından ülkesi ve halkını ırkçı bir canavarın dişleri arasından kurtarıp, her ikisini de yeniden dünya haritasına yerleştirdi.
Ancak Zimbabve Devlet Başkanı Robert Mugabe ile bir araya gelmedim. Aynı bölgede bulunmalarına rağmen aslında hiç onunla tanışmak gibi bir arzum olmadı. Her ikisi de uzun yıllar boyunca ülkelerini Güney Afrika’daki ırkçılıktan, Zimbabve’deki beyaz azınlığın hakimiyetinden kurtarmak için mücadele verdi. Her ikisi de defalarca cezaevlerinin acısını tattı. Görev süreleri farklılık göstermekle birlikte, ülkelerinin liderliğini üstlenmek için yurt dışına çıktılar.
İki lider arasındaki fark, Mandela, cezaevine girmeden önce de girdikten sonra da ardından Devlet Başkanlığı yaptığı süre boyunca da saygınlığını ve mücadeleci geçmişinin onurunu korudu. İktidarı da gönüllü bir şekilde teslim etti. Mugabe ise mücadeleci geçmişini reddederken, güç onu bambaşka zalim bir varlığa dönüştürdü. Yüz yaşına yaklaşmışken, Zimbabve’yi uzun ve baskı dolu yılların ağırlığı altında acı çekerken bırakarak sürgünde öldü. Ülke Afrika’nın gıda sepeti olarak adlandırılırken, yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik, enflasyon, dış yardım için çözüm arama bataklığına saplandı.
İşte Robert Gabriel Mugabe ya da önceki adıyla ‘eski timsah’, bedeni bağımsızlığı için mücadele ettiği ülkede defnedilmek üzere tedavi gördüğü Singapur’dan kefenle Zimbabwe’ye döndü. Ona tabi olan, kendilerini sömürgeden kurtarmak için savaştığı halk, onu sevdi ve destek verdi. İktidardan taraf olmayı seçerek, onları hayal kırıklığına uğrattı. Onlara acı, yoksulluk ve zilleti tattırdı.
Yaklaşık 40 yıl görev yapan Mugabe, yalnızca sıradan, seçilmiş, onurlu bir mücadele geçmişi olan tecrübeli ve dahi bir devlet başkanı değildi. Aynı zamanda tam aksi şekilde despot bir yöneticiydi de. Dünyaya geldiğinde fakirdi. Cizvit Misyonerlik Komisyonu tarafından eğitildi. İstediğini ulaşmak için yükseldikçe, dişleri polis birimleri ve cezaevleri olan yırtıcı vahşi bir hayvana dönüştü. Adamlarını rakiplerini kovuşturmak için kullandı. Zimbabve’yi ailesi ve yakınlarına has bir derebeyliğe dönüştürdü.
Afrikalı mücadeleciler, sömürge döneminin ardından neden zalime dönüştü? Nasıl asaletlerinden, vatan ve halk sevgisinden vazgeçerek, ilke ve mücadelelerini inkar edip Batı bankalarında dolu hesaplara sahip, surlar ve muhafızlarla korunan adeta birer yarı tanrı olan katil, gardiyan ve derebeyi oldular?  
Zimbabve, eşsiz bir durumda değil. Mugabe, iktidara geldiğinde, ülkeye ordu birlikleriyle tanklar üzerinde giren diğer Afrikalı liderlerden farklı olabilirdi. Ancak sonunda Afrika’daki köleler ve şehirlerin kalplerine tüneyen çok sayıdaki yüzlerden biri oldu. Bunlar Afrika’nın gelişimine engel olarak, ülkeleri yoksulluğa sürükledi. Halk ise göçe zorlandı.
Afrikalı yöneticilerin, ülkelerini çocukları için parlak bir gelecek vaat eden topraklardan mezarlara ve halklarını, korkunç gemilere binen göçmenlere dönüştürme sebeplerini anlamak için cevaplanması gereken birçok soru, fark edilmeyi bekleyen çok fazla detay var. Bu ülkeler, şefkat ve merhamet duymaksızın kapılarını bu insanların yüzlerine kapatıyor, onları sömürme konusunda tereddüt etmiyor ve ülkelerinin servetini çalıyor.
Nijerya ve halkına zilleti tattıran General Sani Abacha öldüğünde, Nijeryalıların birçoğu defnedildiği mezara gidip lanet okumaya özen gösterdi. Acaba Zimbabveliler Mugabe’ye nasıl davranacak? Zorbalığı altında geçen tüm o ateşten yılları unutup ya da görmezden gelip resmi cenaze törenini izlemek için evlerinden dışarı çıkacaklar mı?
Bağımsızlığa kavuşan Afrika ülkeleri, Asya ülkelerine göre daha iyi bir ekonomik duruma sahipti.  Neden Asyalılar ülkelerini daha iyi koşullara taşıyabilirken Afrika ülkeleri şimdiki hallerine gerilediler.
Mugabe, arkasından eşinin iktidara gelmesi için görevinin son günlerinde yardımcısını görevden aldı. Ancak ava giden avlandı. Ordu komutanları, aleyhine hareket ederek, onu ülkeden ayrılmaya zorladılar. Yardımcısı ise Harere’ye dönerek iktidara geldi. Ancak durum kötüleşmediyse de aynı kaldı.